Işık ne
Aynada yansıyan
Sır ne
Aynayı ayna yapan
Sır nerde
Temiz olanda
Temiz ne
Ayna olanda
Işık nerede
Işık nereden
Erene sor
Er de bil.
Neşe
Işık ne
Aynada yansıyan
Sır ne
Aynayı ayna yapan
Sır nerde
Temiz olanda
Temiz ne
Ayna olanda
Işık nerede
Işık nereden
Erene sor
Er de bil.
Neşe
Niye Kasım Aralık
Akşam vakti sokaklar
Eve dönüş telaşı
Hava yağmurlu , yerler ıslak , menevişli
O nem , o yaş , o koku ve o saflık
Çözüldü nihayet
Denizdi yine karşıma çıkan
Doğduğum yer , o ev , o sevgi , o alışkanlık
Çökse de artık karanlık
Yalap yalapdı ortalık
Dalga dalga yansıyordu her yerden ışık
Karşı sahili getiriyordu
Ne hasret kalıyordu ne karanlık
İşte Kasım işte Aralık
Gel diyordu içindeki ses
O gözleri yaşlı çocuğa her evi isteyişinde
Denizdi hep neden
Gel diyen ve hep o ışık
Yok ediyordu o korku dolu karanlığı
O zindanı
Çıkmazından kurtarıyordu o küçümeni
DNA sına işlenmişti bir kez
su ve ışık sevgisi
İşte sevgili
İşte Kasım
İşte Aralık
İşte Işık
Soyuttan somuta geçişti bu kızda
bilincin uyanmadığında
Bembeyaz köpük
Bembeyaz martı
Ve bana mısın diyen
Karanlığı yırtan o ıslak ışıkla
Neş’e
Anmak kimi
Aramak neyi
Kaybetmekle eş
Bu kadarmı maddeci
Sanki bir keş
Görmüyorsa gözlerim
Tutmuyorsa ellerim
Sesini duyamıyorsam
Yoksunmu demeliyim
Konuşuyorum
Düşünceler dile geliyor beynimde
Duyurmakmı birine
Dışarıdakilerden bana ne
Ben benimleyim
İçimdekiyle huzurdayım
Huzurda hazırdayım
Huzur da hazır
Yeşilde hızır
Bereketin olduğu
Seninle huzurdayım sevgili
Neşe
Arınıyorum
Yıkıyor su ruhumu
Yine de korkuyorum
Süslemeli bir inci
Tüm sadeliğiyle
Gün görmüşlüğüyle
Muazzam bir yük
Ve ondan kurtulmuşluk
Muhteşem bir şekil
Uyarım diyor sessiz sakin
Masum , olanca aklığıyla
Çıkıyor mavinin koyu derininden
O gün hepimize olsun sevgili
Kusursuz,renginde tam bir inci.
Neş’e
Yalan bir dünyada
Yalana bulandık
Sırıtıyor herşey
Gülme kaybetti masumiyetini
Hormonların döngüsünde
Değişiklikleri sevgi sandık
Sevgi gizliymiş meğerse
Define gönülde
Biçim , nasıl bir sandık
Bilmiyoruz ama hepimiz bu işte aldandık
Ne bunun aslı
Söyle sevgili
Nasıl ulaşırız asıla
Belki de asla
Ama işte insanoğlu
Kaybetmek istemiyor umudunu
Um um um , um bakalım Neş’e
Birgün demenin umudu ile işte
İşte sevgili , işte aşk , işte sonsuzluk , işte
İşte.
Neş’e
Göremiyorum içimi
İçim puslu
Güneş bir çıkıyor bir saklanıyor
Hep bir ikindi vakti
Yüz tutan karanlığın kucağına
Her tarafımda renkler
Tuvallere aktarabildiğim
O pusdan kurtarabildiğim herneyse
İçimde baskın herşey
Patlamaya hazır
Hedefe kitlenmiş
Kutsalı beklercesine.
Neş‘e
Niye Kasım Aralık
Akşam vakti sokaklar
Eve dönüş telaşı
Hava yağmurlu , yerler ıslak , menevişli
O nem , o yaş , o koku ve o saflık
Çözüldü nihayet
Denizdi yine karşıma çıkan
Doğduğum yer , o ev , o sevgi , o alışkanlık
Çökse de artık karanlık
Yalap yalapdı ortalık
Dalga dalga yansıyordu her yerden ışık
Karşı sahili getiriyordu
Ne hasret kalıyordu ne karanlık
İşte Kasım işte Aralık
Gel diyordu içindeki ses
O gözleri yaşlı çocuğa her evi isteyişinde
Denizdi hep neden
Gel diyen ve hep o ışık
Yok ediyordu o korku dolu karanlığı
O zindanı
Çıkmazından kurtarıyordu o küçümeni
DNA sına işlenmişti bir kez
su ve ışık sevgisi
İşte sevgili
İşte Kasım
İşte Aralık
İşte Işık
Soyuttan somuta geçişti bu kızda
bilincin uyanmadığında
Bembeyaz köpük
Bembeyaz martı
Ve bana mısın diyen
Karanlığı yırtan o ıslak ışıkla
Neş’e
Işık olduğunda
ne faydası var odaklanmanın
Hiç
Işık yalnızca ben varım der
Her şeyi yok edercesine
Karanlığı
Ve her şey ortaya çıkar
İstese de istemese de
İris’cesine
Neş’e
Güzel , artık onsekizimizdeyiz
Çok genç , çok taze her birimiz
Fark etmiyor bu 4lükte artık
Ne ana ne baba ne kardeş
Ve sen abimiz
Anı mı yakaladık ne dersin
Artık eşitiz herbirimiz
Yunus martı ve deniz
Haniyse mavi tek rengimiz
Gayrısını ne yazar ne çizer bendeniz
Bir duadır tembihin dilimde
“Mevlam görelim neyler
Neylerse güzel eyler”.
Neş’e
Sabahın ilk vakitleri,ilk ışıklar
Ortalık sakin,iskelede yalnızım
Aman Allahım
Yıldızlar kaydı ansızın
Apansız ardı ardına
Sağa sola heryana
Bazen tek bazen de çokcana
Kimisi had dışına fırladı
Ne sınır tanıyorlardı ne bişey yalnızca içgüdü
Yüreğim ağzımda seyrettim sevinçle
Tanımsız bir güzellik tanımsız bir büyü
Sevgili YUNUS “Sana rahmet yerden yağar’’
Neş’e ye de yıldız denizde kayar
Herbiri suda hem de kuyruklu
Herbiri pullu
Herbiri güneşe birer ayna
Boy boydu herbiri can
Herbiri mutluluk katıyordu
Tad beyinlerde tad gönüllerde
Denizdeki yıldızlardı onlar
Bize daha yakın bize daha can
Bunca güzellikle deniz yalnızca deniz değil sevgili
Bu deniz bambaşka bu rahmetin ta kendisi
Sudayım artık
Heryer mavi açıklı koyulu
Ufukta birleşmiş mavide gökle su
Ne yerdeyim artık ne gökte
Denizle suyla ve sevgili seninle
Yer belli zaman belli
Ama gel gör ki
İşin hakikati dedikleri…
Neş’e
Nokta konulamıyor,sanıyorsun yalnızca
Devam ediyor birşeyler,yalnızca birşeyler
El işte akıl başka yerde,
Gören işler sansın boşver
Kimin elindeyse kalem,
Kelam da onun kalem de vesselam.
Gözlerin önünde yeşillik,mavilik,canlılık
Occipital merkezin önündeki başka
Denizde bana ulaşan ışıkı çözemediğim gibi
Anlatılsa da bilimsel herşey
Merkez başka,dinleti başka , baktığın başka vesselam.
Önümden birşeyler geçiyor,noktasız hem de devamlı
Gördüğüm başka,baktığım başka
Gönül denilen öyle bir şey ki sevgili
O görüyor,o konuşuyor lakin kimse görmüyor vesselam.
Bir koşu var ortada kimi önde kimi arkada
Nereye bu koşu bilen de yok
Lakin bir güç var görünmeyen
Herşey onun ihtiyarında
Başla diyor başladık
Noktayı da ben bilirim diyor
Özlemle sustuk kaldık vesselam.
Bölünmüşlük mü bu yaşadıklarım haşa
Binlerce hal yaşıyorum aynı bedende aynı anda
Bana tembihlediğin gibi sevgili,
“Görelim mevlam neyler
Neylerse güzel eyler”.
Derdime dermandır bu kelam vesselam.
Neşe
Işık ne
Aynada yansıyan
Sır ne
Aynayı ayna yapan
Sır nerde
Temiz olanda
Temiz ne
Ayna olanda
Işık nerede
Işık nereden
Erene sor
Er de bil.
Neşe
Anmak kimi
Aramak neyi
Kaybetmekle eş
Bu kadar mı maddeci
Sanki bir keş
Görmüyorsa gözlerim
Tutmuyorsa ellerim
Sesini duyamıyorsam
Yoksun mu demeliyim
Konuşuyorum
Düşünceler dile geliyor beynimde
Duyurmak mı birine
Dışarıdakilerden bana ne
Ben benimleyim
İçimdekiyle huzurdayım
Huzurda hazırdayım
Huzur da hazır
Yeşilde hızır
Bereketin olduğu
Seninle huzurdayım
Sevgili …
Neşe
Işık hepimizeydi
Gönüllerimiz ayna
Gönül denizimizde sendin
sahilime vuran dalga
Başkalarına siyahlar içindeydin
Parlarken ışıltıların ruhumda
Farkındalığımızdı bu bizim
Gecenin en koyu mavisinde
Yansıyan yalnızca sendin
gönül aynamda
Olsak da apayrı sularda
Yansımalar yeter gönül aynamıza
Artık ne sen ne ben kalır ne de ayrılık
Yalnızca sevgili bizler
ve hep o var olan ışık
Neş’e
Arınıyorum
Yıkıyor su ruhumu
Yine de korkuyorum
Süslemeli bir inci
Tüm sadeliğiyle
Gün görmüşlüğüyle
Muazzam bir yük
Ve ondan kurtulmuşluk
Muhteşem bir şekil
Uyarım diyor sessiz sakin
Masum , olanca aklığıyla
Çıkıyor mavinin koyu derininden
O gün hepimize olsun sevgili
Kusursuz,renginde tam bir inci.
Neş’e
Yalan bir dünyada
Yalana bulandık
Sırıtıyor herşey
Gülme kaybetti masumiyetini
Hormonların döngüsünde
Değişiklikleri sevgi sandık
Sevgi gizliymiş meğerse
Define gönülde
Biçim , nasıl bir sandık
Bilmiyoruz ama hepimiz bu işte aldandık
Ne bunun aslı
Söyle sevgili
Nasıl ulaşırız asıla
Belki de asla
Ama işte insanoğlu
Kaybetmek istemiyor umudunu
Um um um , um bakalım Neş’e
Birgün demenin umudu ile işte
İşte sevgili , işte aşk , işte sonsuzluk , işte
İşte.
Neş’e
Göremiyorum içimi
İçim puslu
Güneş bir çıkıyor bir saklanıyor
Hep bir ikindi vakti
Yüz tutan karanlığın kucağına
Her tarafımda renkler
Tuvallere aktarabildiğim
O pusdan kurtarabildiğim herneyse
İçimde baskın herşey
Patlamaya hazır
Hedefe kitlenmiş
Kutsalı beklercesine.
Neş‘e
Geç şu güçsüz bedeni
Terk edelim sözleri
İndirgensin söz harfe
Şimdi harfler semada
Bırak şekli şemali
Yalnızca ışık yetsin
Verilsin renkler bize
İşte renkler semada
Perdelenmesin gözler
Anahtar yüreklerde
Bırakalım seni beni
Düşünceler semada
Bırak hayallerini
Herşeyi ön ahiri
Şakıyan bülbül sussun
Artık güller semada
İdrak ötesinde bizler
Düşün ötesinde yar
Duyu ötesi özün
Yalnız gönül semada
Neş’e
Canım
iyi haberlerine sevindim.
Burada yağmur var,orada sen denizde!
su bile sensiz tat vermiyor
az kaldı…
erdinç(şairin eşi)
Gece
Solumda Erden
Sağımda Eren
Üstümde senin altına serdiğin gri battaniyen
Hepberaberdik sarmaşdolaş
Bugün ise kokuna , mekanına , köye ….:)
erdinç(şairin eşi)
Ömür dediğin bir ateş
değerin kalır külde
Bir zamanlar vardın derler sana
izin eriyen duman gökde
Kıskandığın sıfatlar farksızdır köpükten
Bir yol ki bu ince uzun
var dediğin iki yok arasıdır
Ne kadar yanarsan yan
külün savrulur sonunda
Yok olur gidersin sen de birgün
mavinin karanlığında.
Neş’e
Birgün herşeye evet dediğinde
Yıldızlar çizer cümlelerin altını gökyüzünde
Tam bir teslimiyetdir bu aşka
Tanrı aradan çekilir adeta
Ve gökyüzü okşar ruhunu
derin koyuluğunda
Ne yaşın önemi vardır ne cinsiyetin
Sadece nefes alırsın
Ve hissedersin
Kaybedersin kendini o nefesde
Zamanda ve
Önemini yitirdiğinde herşey
İşte herşey gizli o yıldızların imzasında
Senin yerine atılır gökyüzünde
Senin yerine birileri ediyordur dua
Sen yalnızca mırıldanırsın ezbere
Hadi uzat artık elini dercesine.
Neş’e
Uymuyorsa bir anım bir diğerine
bir güler bir ağlarsam
birgelir bir gidersem
Sanma senden
sanma yardan
Ruhum esirin olmuş ezelden
gönül vazgeçer mi hiç senden
Bütün bu dalgalanmalar gülüm
Karıldığım şu su yel ve topraktan.
Neş’e
Muhafaza(ya alındın)
Çıplak
Ten ve toprak
Beğeni ve aşk
Tanrı duydu sesini
Ve onay verdi o an
Kimbilir O da mı beğendi
Ara
Kaç gün
Belki 7 belki 10
Değişmeyecekti
artık
o gülyüzün.
Neş’e
Yalap yalap aydınlanarak
boğulursun bende
boğulursun ışığımda
boğulursun muhteşemliğimde
Tıpkısı diyor tıpkısı
Denizde sana geldiğim gibi
Diyor ki:
Her kim olursan ol gelirim sana
Yeter ki çıplak ol
Yeter ki soyun tüm zırvalardan
Yalnızca sen ol
Gelirim.
Neş’e
Canlar toplanmış can halkasında
Canlar tekdir can nazarında
Canın ne kıymeti var
canan huzurunda
Can ezelden kurban
aşk yolunda.
Neş’e
Yarım kalmış hikaye nedir sevgili
Bilir misin
Bitmemektir
Devamı sonsuza yazılmaktır
Şunu yapacaktık yok bunu
Sıralar durursun
Ümidin kendisidir bitmemiş hikaye
Umudun ta kendisi
Kimine belki absürd
Ama hiç mi hiç mazo
Bu nöron bolluğunda
ne gerek var sıkışıklığa
Estetik hoş bir kıvrım
Bitmemiş hikaye
Virgül.
Neş’e
Yeter ki kulaç at
dene diyor
Soyun
Ve ışığımı bekle
Denizdeki sen
denizdeki ben gibi
Demiyor mu şair
‘’Arın evril bekle
geliyor zaten’’
Hadi ne bekliyorsun daha
Soyun tüm ardıllardan
Saf temiz pak
İnanılmaz ERDEN
bembeyaz gel
Çalış ermeye
EREN olarak gel.
Neş’e
Harf olup kalemden
Söz olup dilimden
Renk olup tuvale döküldünüz
Kimsiniz nesiniz
Sezmeden ne olduğunuzu
Bilmeden olmayı
Olan sizler neydiniz
Neden
Tüm yaradılış aynı kökten
aynı atomlardan
Neden elimden
Neden dilimden
Neden bu tenden
Neden
Nedir kimdir o görülmeyen
bilinmeyen
akıl dahi edilmeyen
edilemeyen
SIR.
Neş’e
Al beni diyen ala bürünmüş
Al benizli gül(e) bülbül(e) vurulmuş
Kim kime dumduma bir dünyada
Gülün rengi bülbülün hali
Bülbülün sesi gülün yansısı
Yazılmış bülbülün güle
gülün bülbüle yazısı
Gülün yaprağından
dönüşmüş harfler mise
Okuyabilen dönmüş güle
Yokolmuyor hiçbir değer
Külden doğmuş anka
Tüm renkler onda
Anka kanat çırpmış gize
Gizem olmuş yaradılış
Al karaya kara ala konmuş
Gecenin gizemini yakıştırmışlar güle
Ses ala,al siyaha,giz gize
Ne duyan ne gören
Kim notaya dökmüş bülbülü
Kim bürünmüş ala
Ala dönen susmuş
Notayı duyan dönmüş lâla
Ne unutulur sesi bülbülün
Ne güzelliği gülün
Dünya durdukça devran döner
Duyulmaz aşka bitimleri gülle bülbülün
İster gül olsun rolümüz ister bülbül
Her birimiz biçareyiz her birimiz meful.
Neş’e
Anı yaşadık biz sevgili
Anı yaşadık
Kısacık bir anda genleştik
Sonsuza ulaştık.
Neş’e
Kısacık vakitde çok geniş yaşamak
Yaşadık
Güzelde yaşamak
Güzelliği güzelle
Gen (iş) leştik kısacık ömürde
Anda yaşamak
Zor
Anı yaşamak
Böyle anlatılırmış meğerse.
Neş’e
Leyla’ya nasıl ulaşırsın
Sevgili bir Leyla
Leyla karanlıklarda
Gözün göremediği, elin ulaşamadığında
Düşün
Beynine işlenen nakışı
Yüreğine işleyen nazarı
Ki Leyla’ndır iz sürdüğün
Ütopyandır Leyla
Leyl karanlıklarda
La’yı almış yanına
Yasağı delemediğin
Leyla karanlıkta
Sevgili Leyla arayışlarda Mecnun
Yoklarla kurulmuş bu oyun
Kurtulduğunda nesnelden
Ondan, bundan, tenden
Ve öze ulaştığında
Düşün
O karanlığın, o yokluğun nurunda
Gizin kendisidir Leyla.
Neş’e
Bu varoluş neydi
İçimde uyanandı can
Seninle, sen yoktun
Varolan neydi
Öncemde sonramdasın
Bu ışık sevgili,
bu ışık hep varolan
Sevgide, aşkta olacak olan
Eti kemiği aşan
Bu ,sevgili sensin
Sen deyip de göremediğim
Yansımaların, yansın
O içteki pırıltılar
O ruh dediğimiz muhteşem bir yansı
Ve sen sevgili O muhteşemden yansıyansın.
Neş’e
Merak etme sevgili tohum attık
Bırak yalnızca bu alemi,
alemlere biz tohum attık
Yeşerme vaktinde yeşereceğiz,yeşeririz
Yine güzelliklerle, iyiliklerle içiçe
Tohumu atan attı
İçimize, içimizden tüme.
Neş’e
Yine bir yılbaşı
Yeni bir başlangıç
Bir bilinmezlik denizinde
Bu nasıl bir ayrılık
Düşünde hep biriz
Düşe kalka her eylemde
Elim elinde değil
Bu nasıl bir ayrılmazlık
Bir yang ying ki her hal içiçe
Bizler aymazlığında çocuk
Bu nasıl bir oyunkuruculuk
Acımasızlıkla içiçe
Bitecek elbet bu oyun da
Niceye bu ömür niceye
Bilinen be bilinmeyende
Kutlu nicelere sevgili
N’eşe
Görünen köy kılavuz ister mi
bana ne bu alemden
Söyler dururlar
dünyaya in diye
Bedenim yanınızda ya
Yetmez mi bu hal sizlere benden.
Neş’e
Şaha kalkmış dalgalar
Herbirinde taçlar köpükten
Köpükler güneşte köpükler yağmurda
Ya ışıktan ya rahmetten
Erimiş, ermiş yine ulaşmış yokluğa
Sevgilinin koynunda
Herbiri şaha kalkmış dalgalar
Öncesinde dibe vurmuşluk
Öncesinde yaşanmışlık,
yokluğuna haykırış
gökyüzüne uzanan arayışlar
ve yakarışlarca
Bitmeyen ve tükenmeyen bir canlılık
Hadi hadi diyen bir rüzgar
Ve şaha kalkmış dalgalar,duygular,çığlıklar.
Neş’e
Yine yeni bir yıl geliyor
Yanımda yoksun
Görünende
Bir an bile ayrı değiliz,
merak etme sevgili
Hakikatte.
Neş’e
Ne zaman ki aklı farketti insan
Ne huzur kaldı ne rahat bir uyku vesselam
Bize hayal, hayal dünyası dendi,oyalan
Oyalanalım da kardeşim
herşey mi yalan
Dünü, yarını düşünme yalnız değerli olan
şu an
Sevgili yakaladık mı dersin o hakikati
olsa da yalnızca bir an.
Neş’e
Akıl bize varolmanın bedeli sevgili
Kimilerine hafiflik geliyor
Bize de ödetirler bedelini
Bakış olsa bu fark
Bizde atlar gözlüksüz koşar sevgili
Bizde atlar görür birilerinin göremediğini.
Neş’e
Herşey söylenmiş
herşey ifade edlmiş
Ne renk kalmış ne harf
Her halükarda
Herşey ona dönmüş
Bizler birer izciyiz
Adım adım iz süren
Peki neydi O herşey
O bilinmeyen
O güzellik anlatıla anlatıla bitirilemiyen
O önsüz ve bitimsiz
Neydi.
Neş’e
Sen kimsin
Varla yok arasında kalan
Yapan eden yıkan
Sen kimsin
Yoktan olup
vardan yok olan
İnsanım diyen sen kimsin
İnsan
Yarına hiçbir şeyi kalmayan
Ne yaptığın ne ettiğin
ne etin ne kemiğin
Lakin bir çift sözün belki
o da dinletebildiğin
O zaman güzel söyle
Güzel eyle
Gönülden gönüle
Ki güzel olsun
Senden sonraya kalan.
Neş’e
Söyle sevgili bu fantom sızıları nereye
Varla yok arasında gelen bir düşünce selinde
Sakın dur bu hal nereye
Derler ki işin hakikati bu değil
İşin hakikati görünende değil
Sen derdei ya 2+2=4 değil
Söyle sevgili hakikat bizde
biz hakikatdeyiz de
Peki gören göz hani nerede.
Neş’e
Bir salkım gökyüzünden
Birer kadeh ki herbiri kristal
Her damla yansıyarak geliyor denizle
Sır dolu laciden boşalıyor kadehler
Yüreğimizdeki sırça kadehe.
Neş’e
Gözümün önünde 1001 suret
1001 bakış, gülüş
1001 hal, tavır
Herbiri ayrı sevgili
Hepsi bir anda
1001 i bir tabloda
Herbiri ayrı ama
gel gör ki sevgili
Biri yek diğerini ne baskılıyor
ne perdeliyor
Herbiri kendine has
Aynı anda 1001 siluet
arzı endam ediyor gözlerimin önünde
Ne dersin bu aşk mı sevgili, tanımlanamaz.
Neş’e
Perdeler perdeler perdeler
İniyor birer birer birer
Be artık dur
Girme sevgiliyle arama
Artık yeter
Alevler içindeyim
Alevler alevler alevler
Hissediyorum nefesini sesini
Yırtılacak birgün elbet
Açalım o perdeleri aşalım
Teker teker teker.
Neş’e
Yeter ki kulaç at ,dene diyor
Soyun
Ve ışığımı bekle
Denizde sen
Denizde ben
Saf temiz
Pak
İnanılmaz erden
Bembeyaz gel
Çalış ermeye
Eren olarak gel.
Neş’e
Herkes görürmüş de bir ben görmezmişim düşkünlüğümü
Balıkcasına bilmezmişim o tanımsız lütuf denizinde yüzdüğümü
Peki ne oldu ki şimdi değişen ne
Farketmiyor sevgili balık aynı balık sen aynı gülüm
Birimiz saklı sılada birimiz ayan yalanda süzüldüğüm
Yazılan silinmiyor bu değişmez bir hüküm
Yazım düşkün,düşkünüm sevgili
Velhasıl düşkünüm,düşkün.
Neş’e
Bir kuantumdur gidiyor sevgili
İnsanlık kalıbına sığmıyor ederken tarifini
Gel gör ki buldular 1000 yıl öncesinden
“Sufi anın oğludur” kelimeleri yankılanıyor sevgili
Düşemiyorsun ışığın peşine
İşte derken geçiyor bir halden ötekine
Alaysı, benim derken
Alaysı,haddini bil dercesine
Alaysı bir ben bilirim derken
Hakikat deneyin ötesine geçiyor sevgili
Hakikat senin dilinde
Asıl saklı sılada derken
Gerçek nedir diye insancıklar bocalarken
Hakikat burada bizlere yasak sevgili.
Neş’e
Ve sordular bir gün aşk nedir
Susakaldım sevgili
O ana kadar zirveler tanımlanamaz derken
Cevabı nasıl bulabilirdi ki
bu aciz kul annen
Aşk Tanrının adlarından biri
Sığabilir mi ki sayfalara denizler mürekkep olsa
ağaçlar kalem
Sığabilir mi ki yarattığının ağzına
düşün bir an bir dem
Aşk Tanrının adıdır sevgili
her şeyden münezzeh olanın
Susmaktır esas
ne kadar varsa nefes alan
Oncasına yazı,oncasına hayat farklıdır vesselam.
Neş’e
Sorduğumda Eren’ciğime yarınını
Bu “anım” böyle ama yarınımı bilemem
Anne işte bu “kader” derken
Yüreğinin amentüsüydü bu
dilinden dökülen.
Neş’e
Kimi bulutlar dağlara inmiş
kimi dağlarsa tütüyor yer yer göğe
Yanımda Eren
Pencerelerin önünde perde kara bir dam
ne gam
Ve herşeye rağmen
“Dünyanın bir oda gerçeği
“Ve gönlümüzünse saray” olduğunun hakikatiydi sevgili.
Neş’e
Birbirine zıtlığının hoşluğunu
Yaşadım 1 babayla
ve 2 anaoğulu
Dahasında zarar varmış
döyle diyeler
Ben de böyle belledim artık bunu.
Neş’e
Çarşaf gibidir deniz
Seyrine doyum olmaz
ya da kaçırmam bunu dersin
Hedefin en uzağadır
Herşey istediğin gibidir çünki
Ne zaman bu çarşaf kırışmaya başlar
bilemezsin
Ve dalgalar ardınca göğe uzanır
Bakışlarını izlercesine
Günler değil yıllar da geçse unutamazsın
o kusursuz mavi örtüyü
Göğü yansıtan
Yüzüyor musun uçar gibi
Gözlem sanki yüzmenin önüne geçmiştir
Hafızanda duvara asılı bir resimdir o
an
3 günlük kelebeğin oturduğun yere
gelişi
Gözünün önünden dualarına girişi
Kısacık ömründe 1 kanat çırpışıdır
anılarında kalan
Nedir sevgili zaman
Koca bir ömür dedikleri
Yalan
Değer yalnızca 1 an
1 kelebeğin ömrünce
Hafif yalnızca 1 dokunuştur yaşamın
gözlerine,beynine,omuzlarına
İşte o 1 an
İşte sevgili o an değer
bir koca ömre inan
O miniminnacık duygu
O ancak bir ana sığan
hoş bir tesbit
hoş bir nefes
damakta bir tat
akıllarda bir koku
güzel bir yüz
Ama barındırdığı sabit bir duygu
Kimine göre aşk
Ya da kısaca sevgi
Ne kadar yazılsa da harflere
sözcüklere sığmayan,anlatılamayan
Belki bir lütuf
belki içimizde herkesin
gizli bir nokta
Deneyimleyenlerse o keşif kapısını
aralıyanlar
Yine de içimde ki soru
Bazılarına niye kapalı
ve bazılarına da en üst duyguda
Vazgeçemedikleri aşk
Vazgeçemedikleri ışık
Vazgeçemedikleri kucak
Farketmiyor sevgili inan
Yaşadığımız ömür göreceli
Biz kucaklaştık
Biz ışığa koştuk
Ve biz aşk dedik o kısacık ömürde
bir kelebek gibi
3 günlük ömür
Ya yalnızca ufacık bir dokunuş
Ya yalnızca bir bakış
Önümüzdeki kelebeğin kanadında
bulduğumuz esinti
Öyle ki bize açtırıyor
o an değil tanımsız sevgiyi
Ulaşamadığımız,bilemediğimiz ama
düşlediğimiz
İç içe geçen alemleri.
Neş’e
I
Birimiz sağ
diğerimiz
sol gözümüz
Düşün ki geniş görüşümüz
Düşün ki zıt değil bütünüz
Kesişir de olsak bir noktada
bir
nokta da burnumuz doğrultusunda
Neticede biriz sevgili
Birlikteliğimiz azıcık ufacık bir
nokta da olsa
Aynı noktada baktığımızı bütünleriz
herşeyi.
II
Hücresel farklılık
Mekansal ayrılık
Değil zaman
Alem olsa idrakten öte
Üstte tuttuğumuz gönlümüz
Birse eğer özümüz
Vaat barındırmışsa sözümüz
Gözler farklı yere de baksa
Biz biriz somutdan öte
Yaradılışın bizden istediğinde
Birleyeniz biriz sevgili.
III
Gönül nedir bilmeden
Lütuf nedir görmeden
Biriz derken (1) i bulmadan
Ab-ı hayat zehir içene sevgili.
Neş’e
Herşey
başlar
Ömür
gibi
Ve
birgün biter
Ömür
gibi
Sevgi
nedir
Ömürden
öte
zamanla
ilişkilendiremediğim
Sen
şah damarıma iliklediğim
pandantifimsin
sevgili.
Neş’e
Hiç uykusu
yok garibim
Şöyle
ayaklarını uzatsın
kurusun
güneşte filan
Mavi çarşaf
Yine de ufak
ufak dokunuyor
karşı kıyıdan
Onun nefes
alışı bu
Hatırı
sorulacak komşudan
Selam tâ
karşı kıyıdan
Midilli,yardan;
gelip gider
hiç bıkmadan
İki kıyı sen
de binlerce yıl
ben diyeyim
milyonlarca
Bilmem hangi
dönemden
Yaradılışın
kaçıncı devresinden
Ayrılık bazen
sessiz
bazen
alabildiğine kütürtülü
Selam yine
aynı modda
ya sessiz ya
gürültülü
Koşarak gelir
dalgalar karşı kıyıdan
Bir oraya bir
buraya
Canlar
Görünüşte
çakılı
Sınır
denmiş,miş de miş
Tüm
güzelliğiyle selam
O bana
yetiyor da
acaba ben
neyim
Altta
kestaneler üstte koşuşan minik yengeçler
dinlencede
martılar
Bense bir
garip Neş’e’yim
Yılda bilmem
kaç gün
Gelir gider
konuşur önce selam
sonra
buluşmak umuduyla hüzün
Hani cansızdı
Bu mu kaya
Boşver
Allahaşkına
Değil mi ki
sevgi dolu bana
Onca insandan
daha yumuşak
daha
dinlendirici
Ve daha
sağlıklı düşüncelerle
arkadaşça
Hani sessiz
sakindin suskundun
Dibindeki
kestaneler ve sen
bana kayıp
buldurdun
Görünüşte
yalnızca sen,
zavallı insan
varlarda
Bil ki
bildiğin yalnızca gördüğün
o da
görüyorsan baktığında
Anlata anlata
bitiremem seni
ne martılar
ne dalgalar
Ne de bana
yol veren o koca balık,
bulunan
kehribar
Şükür Tanrıya
ki
Erdinç ve
Eren yaşadıklarıma tanıklar
Doğuşumda
sen,
dalgaların
olmuş ninnim
Ah canım mavi
sana teşekkürler ederim
Yine de velev
ki dağın tepesinde
gelseydim
dünyaya
Yeşilden de
geçtim,
çöl ortasında
ya da
Tanrım yine
arardım
aranacak
olanı
O ışık,o göz
kamaştıranı
Işıktan
gelenin yoludur ışık,
bu sevda
Ve
yansıtırdım,
olurdum daim
yansılarda.
Neş’e
Bize zaman geçti
sana değil
Bedene zaman geçti
gönüle değil
Beden yokolsa da
birgün
Yokolmak hiç sevene
değil.
N.
Boşver
Koca harflerle boşver
Boşverebildiğin kadar
Erilmez ve
erişilmeyecek olana kadar
Sen sevgili
Sen kışsız dünyam
Hazansız yılım
Sen
Hep gencim
ve hep sende varım
Ne hayal ne serap
Sende en ince
hesaplardayım.
N.
Sen erdin biz
cahil kalırken
Bir kelebekcesine geçtin
biz henüz kozada iken
Bir gün sıra bize
de gelir
Ve görürüz sevgili
kelebekler en
son ne haldedir
Anlarız belki vuslatı
o zaman
Kanat çırparken o
içimizi kavuran
Hasret midir acep vuslatı
vuslat yapan
Vuslat nedir
nasibimizce anlarız o zaman.
N.
‘Bilmeyenler dışarda
kalsın’
Ne
güzel
Ne
gereği var anlatmanın
Anlayana söz ne
ki
Harf fazla ses fazla
Sessiz ve
sakin
Bilenler halkasında.
Neş’e
(‘ Erden’)
Bir zamanlar konuşmuştuk
ikimiz
Elimizde makas
biçtiğimizdi deniz
Gün
değil dakikalar sayılıyor şimdi
Geçmişe ve geleceğe
Ah
sevgili
Ne
zaman
ne mekan
Bizimkisi
‘’Ol ‘’ denilende
yok
olan.
Neş’e
Ceylan avına
çıkarcasına
Çıkmışlar ava
Teker teker vurmuşlar
Seni
beni evvelimi
Bilmiyorum ahirimi
‘Ağlarsa anam
ağlar
gerisi yalan
ağlar’
Değiştiremez kimse
gülüm
Yazan yazmış
görünmez ceylan
derisine
Herbir ceylan süzülmüş
sessiz
sedasız
Bir ovaya bir oyuna
ki
Kurulu bir bilmece.
Neş’e
Ben
görmediğim senmişsin
Sen sen
değil
görmediğin benmişim
Ben senin
soluğunda adımında
hiç aklına gelmeyen
Ve ben sende
yürüyen
sende soluklanan
Seni hiç
görüp hiç bilmeyen
Boş gelip
boş gideriz
belki de kimbilir
Sıfır gittikçe değer kazanıyor
Dillendiği
kadar var sayılsın
ya da boşver
Belki tüm
uğraşımız varsayılmak
Geçmiş ve
geleceğin birleştiği nokta
Ne o bilir
ne öbürü
Yaşadığı
nedir.
Neşe
Düşünce
aklına bir an
Dersin ne
farkım var kelebekten,kozadan
Gözün kapalı
dünyanı örer durursun
Çıktığında
kafesinden sayılı günlerce
Aydın ve
güzelsin ve ışıksa yolun
Gökteki
bulut,bastığın toprak ve sen
Parçasısın
aynı atomun
Varsa bir
fark ki var
İnsansın
Her nerede
olursan ol
Görürsün
yansıdığın eşini
Işık
aynı,hedef aynı,yol aynı sevgili
Hani der ilk
görenler birbirini
Nereden?
Anlarsın o
zaman fazlalığını
Sözün ,sesin
,harfin
Sessizce
fısıldar içimizdeki
İçimizdeki
ışıktır yolu aydınlatan
Yolu, hedefi
İnatla
uğraşırsın
ışık diye diye
Ve görür
birileri
aşkı ,ışıkı
Ama
birilerine de saklı
Ve söylersin
işte o an
dadaistik sevgili
‘Asıl saklı
sılada’,asıl sılada saklı.
Neş’e
Varla yok bir ayna
Bir yüzü var
bir yüzü sırda
Biz demiyor muyuz
‘Asıl saklı sılada’
Bekle sevgili
Vuslat önünde sonunda.
Neş’e
Sonra gel yoka sok beni
Ütüldüm mü söyle ütüldük mü
Yazılan ilk artılar mı
O halde biz ezelden
sen
bana ben sana yazıldık
Bu koşu ezelden yoktan yoka mı
Aradaki hesapta akılda mı
Yoklar(- ler) çemberinin merkezine
oturtsalar
Değil mi ki yazılmışız ezelden
Sen bensin can
ben
de sen
Gören gözümsün
tutan
elimsin can
Tenin tenim
saçların
saçlarım
Sen bensin can
ben
de sen
Sen benim yazım
Bu yazı başım üzre can
Yoklar(-) varlar(+) yazılıysa
Yoklara da varlara da eyvallah
Bir farkla
Sen başa taçsın
taçtan
öte cansın
Ne sen var sevgili ne ben
Sen bensin sevgili
ben
de sen
Yoktan vara
vardan
yoka.
Neş’e
İstediğim senmişsin usum farkında
değil
Olan bundan olurmuş şaşkın kendinden
bilir
Hiçten gelip hiçe giden başka ne
yapabilir
Zerreden farkım yokmuş ha evvelim ha
ahirim bir.
Neş’e
Evvelim
ahirime karıştı
ahirim
evvelime
Hücrelerim
bağlarını kopardı birbirinden
dağıldım
sevgili dağıldım semaya
Atomlarıma
ayrıştım
kimi havaya
kimi toprağa
Binbir hal
içiçe
hepsi bir
sevgili etrafına
Tutamıyorum
hiçbir halimi sabit
her an her
hal tanımsız güzellikte
Dönüp duruyor
hal hal içre
dağıldım
dağıldım aşkla semaya
Sevgili inan
ahirim evvelime karıştı
evvelim
ahirine
bir göl
kıyısında .
Neş’e
Toprak ayrı
çekiyor
sema ayrı
Her yanda
ayrı bir çağrı
O mutlak
birlikte sevgili
o vuslat
anında
Bekleşiyorlar
gözler ayrı
gönüller ayrı
.
Neşe
Harf olup kalemden
Söz olup
dilimden
Renk olup
tuvale döküldünüz
Kimsiniz
nesiniz
Sezmeden ne
olduğunuzu
Bilmeden
olmayı
Olan sizler
neydiniz
Neden
Tüm yaradılış
aynı kökten
aynı
atomlardan
Neden elimden
Neden
dilimden
Neden bu
tenden
Neden
Nedir kimdir
o görülmeyen
bilinmeyen
akıl dahi
edilmeyen
edilemeyen
SIR.
Neş’e
Yeter ki
kulaç at
dene diyor
Soyun
Ve ışığımı
bekle
Denizdeki sen
denizdeki ben
gibi
Demiyor mu
şair
‘Arın evril
bekle
geliyor
zaten’
Hadi ne
bekliyorsun daha
Soyun tüm
ardıllardan
Saf temiz pak
İnanılmaz
erden
bembeyaz gel
Çalış
ermeye
eren olarak
gel.
Neş’e
Yalap yalap
aydınlanarak
boğulursun
bende
boğulursun
ışığımda
boğulursun
muhteşemliğimde
Tıpkısı diyor
tıpkısı
Denizde sana
geldiğim gibi
Diyor ki:
Her kim
olursan ol gelirim sana
Yeter ki
çıplak ol
Yeter ki
soyun tüm zırvalardan
Yalnızca sen
ol
Gelirim.
Neş’e
Canlar
toplanmış can halkasında
Canlar tekdir
can nazarında
Canın ne
kıymeti var
canan
huzurunda
Can ezelden
kurban
aşk yolunda.
Neş’e
Yarım kalmış hikaye nedir sevgili
Bilir misin
Bitmemektir
Devamı sonsuza yazılmaktır
Şunu yapacaktık yok bunu
Sıralar durursun
Ümidin kendisidir bitmemiş hikaye
Umudun ta kendisi
Kimine belki absürd
Ama hiç mi hiç mazo
Bu nöron bolluğunda
ne gerek var sıkışıklığa
Estetik hoş bir kıvrım
Bitmemiş hikaye
Virgül.
Neş’e
Yaprak yaprak kanamada bu gönül
kanamada sana
Kanamadı bu gönül
kanamadı asla sana
Kanmadı ele güne
kanmadı asla
Kanmadı gülüm bu gönül
kanmadı bir başkasına.
Neş'e
Zaman
Bir içimlik su
Artanını bir kenara koyamadığın
Be adam
Daha neyi kovalarsın.
Neş'e
Bir minicik yunus
kalınca dalgaya maruz
Giriverdi bir ırmağın ağzına
bir oyundu bu yavruya
Güle oynaya yola koyuldu tersine
dağların tepesine
Çılgınca bir oyundu bu onca
ırmak derelere
dereler köylere
derken civara
Su genişledi oldu havuz
havuz havzaya
havza suya
Irak düştü bizim yunus deryaya
Bir yanındakilere baktı
birde kendine
Zaman akıyordu sen suda mısın
yoksa ben mi su da
dercesine
Yunuscuk şaşkın gittikçe değişiyordu
hızla
Çevre izliyordu kimi sevecen
kimi alaysı
Ağlıyordu yunus nerdeyim n’oldu
yanında anne ve
kardeşler yoktu
Acaba ben neyim
o apayrı bir soruydu
Gidemeyecekti artık geri
ne ezberinde vardı ne
de bir öğreti
Bundan sonrasını artık Allah bilirdi
Bir kuş gördü uzaktan çırpınan
yunusu
Dar geliyordu anlaşılan olduğu
havuzu
Su bir daralıp bir genişliyor
bunu ancak uçan kuşlar
görüyordu
Lâkin bizim yunus denizden gelmişti
karada ki ne bilir ne
söylerdi
Zaman geçti epeyce
ve bir leylek şaşırdı
yunusu görünce
Ve anladı şaşkın ayrı düşmüştü
anavatan dan
O denizi bilirdi geçtiği yollardan
kara kuşlarıyla dosttu
candan
Anlaştılar haritayı çıkardılar
önlerine
Yol nerede daralır nerede genişler
söylediler vuslata
düşene
Tiz çığlıklar atıyordu şimdi yunus
Yenecekti dost yardımıyla talihini
makus
Aman dediler yavaş şimdi sıçrama
sakla enerjini
kavuşana dek büyük suya
Ordan in burdan çık yok sağa yok
sola
Bir bir sayıp döktüler yolu bizim
şaşkın yunusa
Bir ömür değilse de ömür dediğin
nedir
Kimine yıllar ki 90,40
Kimine baharında 24,18
Kimiyse bir günlük misafirdir
Yunuscukta kaldıydı bu kara
sularında
tattı vuslatı
nasibince bir vakit epeydir
Yardımla gidiyordu şimdi
tesadüfmüy dü o leylek
ve kara kuşu kim bilir
Vakti dolmuştu bizim yunusun da
Deryaya dönüyordu şimdi
şimdi aklına geliyordu
teker teker her şey
yazıda
Peki sevgili yunus hiç düşündün mü
Dağa tepe gezerken sen
ne olduydu acep
ardında
Onlar daha mı rahattılar acaba
Hiç mi hiç karşılaşmadılar
köpekbalıklarıyla
Hiç mi takılmadılar atılan ağlara
Söyle sevgili yunus hiç düşündün mü
Nedir bu nasıl bir döngü
Sen belki de en şanslısın
gezdin gördün
bir hayhuyla geçti
zaman
Ama sana böyle hoş geldi
böyle tattırıldı
vuslat
Belki de onun için sustun
damakta tanımlanamaz o
tat
Yaşanılan yaşanması gerekendi
yaşandı ya
Anladın şimdi bilmeden yüzdüğünü
ve yüzeceğin nedir
derya
Su yolunu bulur sevgili yunus
bulur su yolunu
Yeter ki sen bil gönülü
Gönülü bilenler buldururlar sana
mutlak deryayı.
buldururlar sana ait
olduğunu.
Neş’e
Gel hadi
Tüm fakirliğinle
Yalın
Saf
Sensiz
Görebildiğin tüm varsılı silerek gel
Gelebilirsen
Erebildiysen
Tüm renklerden soyut
Vazgeç tüm sözcüklerden
Harflerde erimeye gel
Geç geç tüm bunlardan
Ver elini geçmeye
Fakirliğin vazgeçilmez hafifliğine
gel
Bedensizliğe
Tüyden de hafif
Rüzgarlar geçsin içinden
İlintisizliğe gel
Aşkla
Safiyane.
Neş’e
Usul usul
Gidiyordu
biri yolda
Öykünmem sana
Yürüyüşü usul
usul
Aldırmaz
Usul usul
Usûl dışı
Umursamaz.
Neş’e
Duruyor ana
varana kadar
Değişti
sandığımız herşey
Değişmedi
birşeyler
Değişen
yalnızca suretler.
Neş’e
Yıldızları
indirdim yere bir bir
Bir tek sen
inmedin sevgili
Kimbilir
Yerin yanın
bir ümittir bana
Her yıldız bir
umut sana dair.
Neş’e
Yaşamın kıyısındayız
ölümün eşiğinde
Tenim tenine yangın ayrıklığım
deli gönül aşkın peşinde
Sessiz çığlıklarım susun pençesinde
Çığlıklarıma harf giydiriyorlar
edebin kıyısında
Nasıl gider bu harfler elsiz ayaksız
gül gülistanda
Bizse yüzeriz bir ateşten çöl deryasında
Der ki ses harfi de sil at
Soyunursak harften nasıl olur
kalmaz mıyız çıplak
Dediler ana kucağına nasıl geldin
söyle saf
Peki nasıl giderim
ne el var ne ayak
Işık dediler ışık
Ya kaybedersem ışığı
çıkarsa bir dağ
olası koca Kaf
Dediler aç gözünü
ne yaptın bunca ömründe
Duymadın mı hiç gönülü
Değilim ki anadan üryan
hiç hem de hiç değilim sübyan
Oğul dediyse de Saf’ım
Dediler gördüğün tek şey olacak ışık
yoğun, varın
Sen bir ateş
bilemeyeceksin nedir nur, nedir güneş
İçiçe girmiş tümden herşey
ne ırak kalmış,ne yakın
Ne sen kalmış ne ben
Ne hasret ne vuslat
Yok hiçbirşey,hiçbirşey,hiçbirşey
Bilmediğin gibi hiçbirşey
Ben bilirim diyor Tekşey
Harfler karmaşasında
Sesin soluğun olmadığında
Tekşey
Işık olmuş herşey
Işık,ışık,ışık,AŞK.
neşe
Cezalısın
dediler cezan büyük
Sayfalarca
yazdırdılar seni
Seni yazdım
sabahtan akşama dek
Sabahlar
gecelere
geceler
sabahlara ulandı
sevgili yaz
yaz
Kalemler
biteyazdı
bitmedi cezam
Bana ne kadar
kızdıysan.
neş’e
Ben bir miskin kediyim
Sabahtan akşama değin
Ne ederim ne bilirim
Babamın dediği gibin
Ne elim iş tutar
ne de ilişiğim
Bıraksalar uyurum
son
güne değin
Bildiğim ya okumaktır
ya sevmek
Anamın dediği gibin
Güzelden güzel ne var
İyiden iyi aynı gibin
İyiyi güzeli herkes sever
İşi bunu huy edinmektir
miskinin
Miskinim dediysem de
Sanma ki hiç iş yapmam
Yüzerim duygular denizinde
Sabahtan akşama değin.
Neş'e
Zamanın tekerine sokamadık çomağı
Bırak dursun şurada çomağı
O donattı tekerine dikeni
Yolları kattı dumana
sandı ki kendi hallaç
Ne yürek kaldı sevgili
ne akıl kaldı kafada
Çığlık çığlığa hücrelerim
kan ağlamada
Şükür Tanrım verdiğin ten
koca bir bedenin yalancısı
Kendini beğenmiş umursamaz gülümsemede
Ama gel gör ki sevgili
Bize koşumu şart koşan
O koşumsuz bilmece
Daha bir sıkı batırıyor
her an dikenini
yüreğime yüreğime.
Neş'e
İçimdeki gele
Dışımdaki kala
Beden desen muallakta
Değil aslında
Giden ne gel diyor
Ne dışımdaki kal
Diyen de ben duyan da
Herkes kendi havasında
Hakikat dedikleri bu
Farkında değilsin
yüzerken yoklarda.
Neş’e
Hazanı mı sevdik acep
biz
Sararıp solmuş anaoğul
ikimiz
Ne hazandı oysa
doğduğumuz
ne de vakitti buz
Bize biçilen bu ki
içine düştü gönlümüz
Lâkin baban der
ki renginiz sarı
ama solgun değil
Solmuş ya da
solacak hiç mi hiç değil
Madem ki yaradan
bunu hoşgörmüştür
değil mi ki bize
İçimizdeki güneş daimdir
ışığı hiç sönecek
değil
Yokum ben demek değil
midir
aşk sevgiliye
Nasıl ben dersin
sevgili otururken gönülde
Ben sen olmuş
hiçlikte seyrederken seni
Sarıda karar kıldık
biz sevgili
yokluğa en uygun
bu gende.
Neş’e
An
Anlamak
Anın içinde
kaybolmak
Anladın mı
Ne olduğunu
hakikatin
Ve
muhteşemliğini hiçliğin
Değişmez
merkezin mutlakıyetinde
Aşkın.
Neş’e
Koca dağ
delinir mi a Ferhat
Yıkılmayana elinde
ne var
hangi alet , edevat
Bir aşktır
ki çiçeğe durmuş koca dağ
Sen deldin
lakin
bu kul neyler
ya Rab
Bir karınca
misali bir ayak topal
Bir karınca
ki bir kanat kırık mı kırık
Ne uçar bu
karınca ne yürür
Hak eylesin
selamet
Olur ya bir
kap yoğurt dağdır onca
belki girer
dağ delercesine ona
bizar
karınca.
Neş’e
Yineliyerek oldular
Yineliyerek onlar
Ve yaşam ünitem sen
Her gün ve her an
Her solukla
atılan her adımla
Yeni bir felsefe,yeni bir boyuta
Noktası yok gibi sanki
Bu öyle bir cümle ki
Ezel bağlı ebede
Ama mutlak aşk adı merkezde
Sağımdaki solumdaki
Arştan arza
Dıştan içe
Dört bir yanımdan beni çevreleyen
Lütuf(du) (bu) hep bana sunulan
Belki ilk söz,ilk kelam
Adı aşk bu şaşkınlıkla bakılan
O kadar yalın o kadar sade
O kadar iç ki bana
Sana daha nasıl anlatsam,nasıl
anlatsam,
nasıl anlatsam.
Neş’e
(AİLEM’E)
Neyin özlemidir bu
Sararıp solmuş her birimiz
Bekler dururuz esse de çıksak
esse de bir uçsak
Belirsizliğe
Yukarı daha yukarı
Yüreklerdeki kehribar güler bir
yerlerden bizlere
Der, hadi gel
Çeker çeker alır sonsuza her birini
Serseri mi serseri, deli mi deli
Şaşkın,bağımsız
Uçabildikleri kadar uçar,gökyüzüne
her biri
Yüreklerinde bir aşk,o kehribar
Zavallı özgür
balyadışı saman çöpleri.
Neş’e
Kimi kendini rüzgara bırakmış
Kimi ayaklar altında
Kırık ,dökük , yıkık
Yine de gönlü hür aşık
Yüzü kehribara dönük
Deli divane saman çöpleri.
Neş’e
De ki ister ayrılık
İster yansı
Kehribara akar gönül
İşte işin aslı
Sen, gözlerden ırak ve saklı
Göz kırpar güneşte çöpler sessiz
Uçar gider yokluğa gönül
Kehribara ki sılada saklı
İçi boşalmış biz birer sarı saman
De ki özenti neye,( keşke)
Neyin sesi var gülüm
Hepten hiçlikte bizler
ama özgür balya dışı.
Neş’e
Yüreğime vurdu damlalar
Ve gül kanadı bülbüle
Yaş akmadı
sel
boşandı gözlerimden
Bir notanın hükmüyle
Anlatıyorsa seni
Aşkı
Gönülse herşey
Deryalar nokta olur güzelim
Vuslatımızda seninle
Neş’e
Bizi beğenen
Gel beri bir de içimize bak
Ruhumuz mu her neyse
Paramparça kan revan içinde
Bütünleyemezsin
Kesir kesirata küsur küsurata
karışmış
Velhasıl kelam.
Neş’e
Yüzüm yüzüne secde etmiş gülüm
Yüreğim yüreğine
İkimiz bir olmuşuz
aynı
aksda evren
dönüyor
çevremizde
Bir olmuşuz biz gülüm
Ezanımızın ne zamanı belli
Ne kural dinimizde
Neşe
Aç kollarını
Bak nasıl uçuyor kuş
Açmış kanatlarını
İster hürriyete de
ister
sevgiliye
Sen de aç kollarını hadi
Sen de kucakla birilerini
Kucaklayacaktır birileri de seni
Bir aç bir dene hadi
Korkma yoksa ne
Ellerin boynunda
Elif mi sandın kendini.
Neş’e
İki günlük ömrün
bir öğleni gençlik
Hadi sığ güzellik
sığabilirsen şu minicik solukluk ömre
Nereye sığabilirsin
nereye kulacın erişir
Dipteki inci dilden düşmüyor
Dal da çıkar çıkarabilirsen
Koca bir karanlıkta
bir mum ışığı ömür
Gün dediğin bir göz açıp kapama
Bunun neresinde doğacak güneş
Akılda kalan doğması mı
yoksa yavaş yavaş kıpkızıl kaçışı mı
Akılda kalan koca karanlık
Birbirine kenetlendi kirpikler
Gülümseyen bir yüz aklımda
Aklımda kalan sevgili
yalnızca sen .
Neş’e
Aman aman ben yandım sen yanma gönül
Ben yanar kül olurum sen nicesin gönül
Külüm sonsuza üfürülür külümden bir ben doğar
Korkarım sen yanarsan sana tüterim gönül
Ulaşmak sana zor olsa da hani ya
Belki birgün denk geliriz miraca olur a
Uzatıversen elini bu her neyse ben dediğime
Umarım öğretirsin bana susmayı da birgün gönül
Ben deryada büyüdüm özüm olmuş dalgalar
Korkarım senden ya diplersen gönül
Gel tut elimi birlikte girelim şu deryaya
Sen canımın içi değil candan içre cansın gönül .
Neş’e
Alem ayrı
Mekan ayrı
Yaşamaksa bu
İşte yaşamak
Parça buçuk .
Neş’e
Değişmedi duam
Ha dün ha bugün
Bir kokun bir tenin
Sonunda yokluk
Vuslatında .
Neş’e
Zamanın durduğu an
İçinde salındığın
Benlikten ırak
Yüzgecin varmışcasına içinde
Mavi ve ıslak
Dalgalarla yarışıyor çocuk
İşte güzellik
Zamanın durduğu an
Nedir ki farkındalık
Yok , sen yok
Adımını basmış sonsuza
Var olan yalnızca aşkın
Ve sen her şeyden ırak o çocuk
Cinselliğe yabancı
Aşkın , içkin ve sonsuza açkı .
Neş’e
Haykırırdım sorularıma yanıt gelmese
Ama geldi
Yüreğime indi su damlaları
Serinleten
Erdiren
Bir su gibi içtim
Öncemde ve sonramda seni .
Neş’e
Bir kuş uçtu avuçlarımdan
Anısı bir tüy hafifliğinde
Ruhum seninle deryaya daldı
İçimi açan havası en derinlerinde
Gözlerim seni arar demiyorum
Hayalin değil aslın baktığım her yerde
Sevgili böyleymiş bize biçilen
Her şeyiyle bir gül letafetinde.
Neş’e
Hiçim gülüm hiç
Her yanımda sen
Hep sen olmasaydın gülüm
Hiç olur muydu hiç
Duam sensin
Duam aşkım
Aşk olmasaydı gülüm
Dua olur muydu hiç
Ben sensin
Sen benim
Sen olmasaydın gülüm
Ben olur muydum hiç
Sebebim sensin
Sebebim aşk
Aşk olmasaydı gülüm
Biz olur muyduk hiç
Aranıyorum bana dair
Gözümde yok ele dair
Ben yokum yalnızlığımda gülüm
Biz olmasaydık yaşam olur muydu hiç.
Neş’e
İki günlük ömrün
bir öğleni gençlik
Hadi sığ güzellik
sığabilirsen şu minicik solukluk ömre
Nereye sığabilirsin
nereye kulacın erişir
Dipteki inci dilden düşmüyor
Dal da çıkar çıkarabilirsen
Koca bir karanlıkta
bir mum ışığı ömür
Gün dediğin bir göz açıp kapama
Bunun neresinde doğacak güneş
Akılda kalan doğması mı
yoksa yavaş yavaş kıpkızıl kaçışı mı
Akılda kalan koca karanlık
Birbirine kenetlendi kirpikler
Gülümseyen bir yüz aklımda
Aklımda kalan sevgili
yalnızca sen .
Neş’e
Hücrelerinin içindeyim
senin bende olduğun gibi
Bu böyleyse eğer sevgili
bu ayrılık niye
Toprakta havada sudaysam
Hem orda hem burda hem şurdaysam
Sende senlik bende benlik niye
Bir gün bir olacaksak
ne ben ne sen ne o kalacaksak
Niye geldik birden niye gideceğiz bire
Bunca zahmet bunca acı
Yok yetmedi bunca gözyaşı
Aşk getiriyorsa sonunda ayrılığı
Niye ki bu acımasız sınav
bir cennetmiş niye
Bedenim yaşarken olağanı
uğraşırken olmaya insanlığı
Bu içimdeki konuşan , yazan , gören , gördükçe kusan
bu bendeki ikilik niye
Bedenim ulaşamıyor sana
acısını ruhum çekiyor
Aklımı eritiyorsa gerçekler günden güne
Bu yaradılış bu dünya bu alem niye
Bu her şeyleri gören , görmedi mi gelmeden
Bunca yaşanılanı gördüysek önceden
Bizleri zoraki niye gönderdiler
bu ne azap bu niye
Ve bilerek gülüm bunları
yüreğimizde acı
Yine de koşarak seçtiysek bu yazıyı
Bu içten söylenilen
bu Eyvallah kime.
Neş’e
Geldik sorulmadan
Gidiyoruz hiç durmadan
Niyedir bu yolculuk
Hiç bileni var mı
Anlamak için er olmak gerek
Erden ayrı kaldık er nerde
Beden yitirdi anlamını
Göz arar özü öz nerde
Özü bulmak gerek
Öze giden yol nerde
Var olan yar yok olmuş
Yokun adı yol olmuş
Var ne yok ne yola düşen ne
Görülen yoksa eğer
yola düşen beden ne
Erek ulaşmaksa ere
görmek gerek görülmeyeni
Uz ister bu yol
Ne us anlar bu yoldan
ne de yol alır bu yolda
bu bacak bu kol
Gönül susar durur bilir ki
Ne giden var ne kalan
her şey bir nokta her şey bir an
Herşey hiç olmuş
ne önü bildik ne sonu
Ki vesselam er erende kurulu.
Neş’e
Gülün goncaya durdu gül erim
Açar nisanda açtığın gibi kucağa
Güler yüzün gülüm bizde her daim
Biz seninle açar seninle güleriz sonsuza.
Neş’e
Saldık atları hür
Giydik Yunus donu
Yunduk çoban çeşmesinde
aradık doğanın mihrabında huzuru
Salındık gökyüzünden inen dalgalarda gamsız
Kimi gözyaşı
Kimi gül kokusu
Yardan
Saldık atları hür
Ve açtık gözümüzü
Atlar eyerli
Ve süzülüyordu bir kocakanat gökyüzünde
önünde biçare kuş yavrusu
Kanat çırpıyordu can havlinde
Kayboldular gözden
Yular binici elinde.
Neş’e
Çıldıra yazmak
Güzellikler karşısında
An be an yaşanılan
Sevgiler sevgililer
Çıldıra yazmak
Ve sen illa sen
Vallahi sevgili
adını yazdım Çıldır ‘ a
Neş’e
Farkındalığında mı
kum taneleri
her zaman aralığı
Yüreğime iniyor
Paradoks o ki
Uzaklaşmalar gözyaşlarımda yakınlaşıyor
Sessiz bir koşu
Koca bir evren
Rahatça koşamadığımız her yana
Senin yanından peki sevgili
Minicik bir kum tanesi
minicik bir nokta
Ama simsiyah
ama kırmızı
Artık kumsaati yok düşün
Bir yıldızdan öbürüne bir koşu
Sonsuza değin işte
Sonsuza
Ama seninle elele sevgili
Birinden diğerine
Tekrar tekrar sevişmeleri yaşamacasına
Son yok nokta yok
Artık kum saati yok düşün
Düşün ki serbestiz artık
Sonsuz yıldıza koşarak seyrediyoruz sevişmelerimizi
Kokumuz denizle karışık
rengimiz güneş
Akıl yok akıl şaşkın bize
Ne hoş düşünsene
Neş’e
Ben güzellik içinde doğdum
Benim gönlüm güzele doymaz
Ben bugüne güzelle oldum
Benim gönlüm çirkin olmaz
Nineler elinde büyüdüm dua ile
Hocalar elinden geçtim edep ile
Anamdan öğrendiğim dil şükür ile
Benim dilim küfür bilmez
Babamdan öğrendiğim aşk
Pirim der hep aşk
Hazretimin adı Habibullah
Gördüğüm konuştuğum
yardan ayrı değil benim .
Neş’e
Bir de Mira geldi uzaklardan
Ne Muşko ne Şiva o
Ama garip bir ana ayrı aşinadan
Belki şimdi ılınır için
Bilirim zavallılar senin tercihin
Şöyle diyelim istersen
Ayrı , ayrık biraz aykırı
Ama sevecen ama güzel ama ama ama
Vesselam sevgi arıyor her hali her tavrı .
Neş’e
Bir taş ki yeri piramidin tepesi
Lâyık olmayanı koyarlar mı ki
Bir taş ama hangisi
Kaya ufaltısı
Yok hangisi
Hangi metal hangi toprak parçası
Öyle olmalı ki değsin güneşe yakınlığı
Herşeye maruz
sessiz sakin makul
Tüm yakınlığına maruz güneşin
Paramparça bir yürek
Yanmış kavrulmuş bir ateş
Lâkin kaybetmiş görüngüsünü
Şeffaf
Ve yansıtan çevresine ışığı
Güneşin ışığını
Söyle kim yakışır piramidin tepesine
Sen ki öylesin
benim için sevgili
Bir duru su gibi geçirgen
Yanan yakınmadan ışığı yayan bir elmas
Işığın ta kendisi
Ya düşerse
Değerinden ne kaybolur ki
Ve söyle sevgili
bir kez daha
De ki
ASIL SAKLI SILADA .
Neş’e
Sırtımda kürk
yüzümde gülücük
sanmayın içim sıcacık
Buz gibi yüreğim
tir tir titriyorum
Abam sırtımda
millet görmüyor çıplaklığımı
Gören gözlerden sakınıyorum
Elmaslar kulağımda
gözlerim çerçevelenmiş
içim rahat sansınlar
Bilmezler bir sarkaçcasına
sakır sakır sallanan bedenime
ruhum zor tutunuyor
Lâkin inan sevgili
senin için oynuyorum
İndirdi Tanrı kılıcını baştan ayağıma
Bu parıltı bu nur kılıcın
Yüreğim bir geliyor bir gidiyor
iki âlem de durak
Yüreğim her iki âleme tıklıyor
Her birine duyduğum deli aşk
Buna denirse yaşamak
Güle oynaya yaşıyorum
Neş’e
Bir problem ki yaşadığımız
Hani çözenler
Ve sen çözdüysen gülüm
Çözen problemi atar geçer
Bir başka yerde
bir başka problemde
Birimiz X
diğerimiz türevi
Sonsuza yaşam böyle sürsün
Gülüm
Renkli bir yaşam
renkli tenler
Ve hep sevgiler
hep sevgililer
Neş’e
İçimdeki nefes
İçimdeki sen
Reddediyor çaresizliği
Kanat çırpıyor zavallı ebabil
Ulaşabilir mi hedefe kimbilir
Devasa gövdesiyle ön safta
burun mesafesi mi dinler
Hele o koca fil
Belli mi olur
Bir kanat bir kanat daha
çırp hadi
Az kaldı ebabil
Neş’e
Gönül kapılarını açmış
göndermiş Deli Dumrul ‘u
Han eylemiş kendini
Dilinde zikri
Sen de geç
Sen de geç .
N.
Öncelinde kaybolan köpükler
Birkaç anlık gözlerde bir iz
Ama ha bugün ha yarın
İskeleye mutlak yanaşacak gemimiz
Pek o kadar da büyütme gözünde
Rotasında giden bir geminin
ardındaki ak kabarcıklar
Ömürlerimiz.
N.
Bir alev ki göğe uzanan
elif misali
Noktam kaybolmuş bulutunda
yazılıyım göklerde der gibi
Süzülür yaşlar
damla damla dibine mum misali
Sızar bir damla toprağa kandilden
işte elif ba der gibi
Çözülmez bir sır bu kimine
Kimineyse kayık pupa yelken
Su ne yerde ne gökte
su her yerde tüm yönlerde
Yolu açık olsun elif ba’yı gören göze
Mimlemişiz birbirimizi tüm alemlerde
Aşkla şevkle her halimizle
Biz mi yoksa yazan mı mimledi
o bir sır
Sır alnımızda yazılı
gönlümüz sırra razı
elif ba mim misali.
Neş’e
Her kıpırtı deniz
Her uğultu lodos
İşte sevgili steplerde
senin kıyındayım
Değişmeyen ruhum
Yaşama ilk adım
Aldığım ilk nefes .
Neş’e
Nasıl anlatılabilir ki bir aşk
Kim bilebilir ki kaç damladır bir deniz
Değil mi ki bu delilik
İşte aşk
Sana sözlerim
hemen kayboluveren
bir kaç ufacık kıpırtı
Az sonra sönüveren
Aslında yok olan köpük gibi .
Neş’e
Koca bir an
Hani şu dedikleri zaman
İçine ister ömrü koy
İster şunu ister bunu
Ben seni koydum gülüm
Zamanım sen oldun
İster dündü desinler
İster bir daha gelmez
Ben seninle oldum
Ol fiilini çeksinler tüm zamanlarda
Bizim için
Ben seninle oldum
O benim zamanım
benim anım
Ne derlerse desinler
Sanki dünya umurum .
Neş’e
Çırpınıp duruyor haddini bilmeyenin teki
Bırak beni , bırakın ,
ben farklıyım
Diyor aklınca kendini bilmez
Beyazdır o aklısıra üstündür yekdiğerinden
Bırak çırpınadursun
versin kendini yele
Gün gelir susadurur , görür aslını
güngörmüşlüğün sessizliğinde
Diner geçer havası
biter gider deliliği
Yokolur fısıltıya yüztutmuş çığlıklarında
Köpük gibi .
Neş’e
Mavilik üstünde ince bir çizgi
Bir koşu var üstünde
Bir yarış
Var olma yarışı
Mavide yeşilde renklerde
Suda yarış var
Bir telaştır gider her yer bembeyaz
Köpük
Koşuya dair renk dolu bir ses
Ve sonra yokoluş
Ne kadar yanarsan yan
külün savrulur sonunda
Yokolur gidersin sen de
mavinin derinliklerinde
Duman gibi
Ömrünse bir ateş kadar
Değerin külde kalır
Bir zamanlar vardın derler sana
Suda ki köpük gibi .
Neş’e
Uymuyorsa bir anım bir diğerine
Sanma ki içimdeki candan
Ruhum esirin olmuş
gönül hakeza
Bütün bu dalgalanmalar
karıldığım su , yel ve topraktan .
Neş’e
Açık gözüm hep bir yerlerde
Orda burda şurda
Ama
Tek bir şeyi görüyor
Ekranda bir tek yüz var
Sen
Hep seni göreceksem
Niye varım o halde ben .
Neş’e
Nedir bu içsellik
içimdeki sen
Yabancı inan
damarımda yüzen
Ve seni düşündüğümde sevgili
Ne sen kalıyor ne ben.
Hani geçerdi özlem zamanla
Denirdi ki görmeyince göz katlanırdı güya
Diyene sormalı gönül nedir göz nedir
Lâkin kör yazar olmuş
ne fayda.
Midesi yok dedi peder gözün
Göz doymaz sevgiliye dedi pir
Misafir eylediyse bu gönül ezelden aşkı
Demek ki aç geldi aç gider bu fakir.
Ne gözüm doydu ne tenim
İnan ezberde tüm duyularım
Yanımda değilsin ne gam
Kim biliyor ki kim uzak ne yakın.
Şaşkınım yaşadıklarıma lütuf mu kahır mı
Şaşkınım tümden tüme nedir sunulan
Ayna tüm yaradılış bu belirsizlikte ya Rab
Deniyor ki yansımalarda bu şaşkına yer Araf.
Neş’e
Aşkın adı ayrılık gülüm
Aşkın adı ayrılık
Her yanda bir gözyaşı
Her yanda gözü yaşlı bir âşık.
Neş’e
Kandık o güzelim renge
Geldik balıklama atlarcasına tenlere
Bilemezdik o mavi gezegenin aslını
Bilemedik ateşlere düşünmeden atladığımızı
Yandık odunsuz alevsiz
Bir el yüreğimizde sessiz
Gözlerimiz kapalı görüyorduk bu kez
Farketmediğini rengin
ha alev ha deniz
Süzülürken tenlerden tüy gibi hafif
Kor yürekler sessiz sensiz
Umut imanım oldu inan sevgili
Biçare gönül ha sensiz ha dinsiz.
Neş’e
Taşta bir misafir
Olmazı olur etmiş gülüm
Taşa düşen bir güzel
Gönül eylemiş onu derce
Adı umutdur bunun gülüm
Ne bahçe ister ne bakım
yalnızca noktasız aşk
Bir gülüştür bu bilinmeyenden yüreğine
inan ve gül derce
Ha bugün doğmuş ha dün
Duyumsadıysak o renkte o tende birliği
O toprakta o neşede hepimiz
Aynı anda aynı yerde biriz derce
Farketmiyor günlerimiz temmuz ağustos
farketmiyor nisan
Farketmiyor ha nefeste
ha toprakta gülde
Hepimiz duyumsar olduk o her neyse
Vuslat bu olsa işte gülüm derce
Yeter ki iste taştan su da çıkar
taş yeşerir (de) içinden can çıkar
Yeter ki iste gönül bu
en büyük sultan
Yeter ki iste
işte hakikat bu derce
Neş’e
Barışacak birgün doğuyla batı
Güneş ikisinden de doğacak
Soyutlandığın da adından özle kabuk
Yaşayacak insan insanlığını
Daha güzel daha saf ve daha şeffaf
Sakınmadan dolu dolu
Bırak ey gök sal bizleri yıkayacak yağmuru
İçimiz dışımız bir pirüpak
Yaşayalım tufanımızı aşk dolu.
N’eşe
Süzülüverseydik boşluğa
aydedenin kuyruğundan
kartalımsı
Anda tüm yaradılışa odaklı
Alabildiğine kaygı nedir bilmeden
Yüreğimizde yalnızca aşk
akıllardan ırak.
N’eşe
Bir paradoks ki yaşadığım
Uzak yakına eş
İçimdeki sevinç
Ulaşmadaki hız
Ve her beyaz
İşte sen
İşte son
Son ki başlangıç sonsuza
Birlikteliğe noktasız.
N’eşe
Gülerim kendini benimle aynı kefeye koyana
Ben ayrı kefendekiler ayrı güler buna
Bizi yaradan yaratmış delidolu
Övünmek gibi olmasın bizde deli dolu.
N’eşe
Bir yar dedim
birde biri bin ettiler
Bereketin ta kendisi budur dediler
Bugün bin yar dedim
Bini bir olup
yüreğime girdiler .
neş’e
Vakit hazan sevgili
Vakit ikindi
Bir daha sarılalım bir daha
Deme bana sevgili ,
sarılmıştık ya
Bak varmış bir nedeni
Hazan rengi hüzün rengi
Mi bu düşkünlüğüm bu renge
Güzelim gözlerin bal rengi
-Bak işte bak görüyor musun
Uğraşıların o içindeki minnacık yeşile
İçin içimiz hep yeşil güzelim
Bitmeyen bir varoluşta
Yeşerir hazanın içinden
Noktasız geleceklerde rengimiz
O arzuların yeşili sevgili
neş’e
Neyim
Neye baksam içiçeyim
Hele sevdiysem
İçiçeyim
Ha insan ha yaprak
Ha yüzerken
yüzüme çarpan ıslak
İçiçeyim
Dertleşirken Muşko’mla içiçeyim
Sayılarla, renklerle, harflerle
İlkle,sonla içiçeyim
Aşk ya da bıkkınlık
İçiçeyim
Seni mi düşündüm
Sen kimsin,ben kimim
Çünkü ben seninle içiçeyim
neş’e
Kayıkçı
” Kayıkçının küreği “
Çıkamıyorum denizden
Denizler değişti aniden
Ve sen bir başka sahile yanaştın
Kayıkçı hızla çekti küreği
” Pıt pıt eder yüreği “
Minicik kahkahalarda yüreğin sesi
Akşamı bekliyorum özlemle şimdi
Bir başka güneşle
bir başka sahilde doğarken
Aynı kayıkta çekerken
birlikte kürekleri .
neş’e
Ne zaman adam oluruz ki
Adam ne bir bilen var mı
Varsa gelip söylesinler elan
Arkadaşım kel
ben fodul
Yalan değil .
neş’e
Ellerim tutmasa da seni
gözbebeklerim sarıp sarmalar seni
Gözlerim görmese de seni
gönlüm seyreder durur seni
Tek hücreye indirgensem ne el ne ayak
Nükleusumda kodlanmışsındır
herbir oluşumun hareketindesindir
secde misali .
neş’e
İçim dağlı
içim duman
göremiyorum
Kokunu özledim
ciğerim patlarcasına
Ama ciğerim yanık
duyamıyorum
Adın sevgili oldu
sarıldığım
Bir bedencesine sığındığım
Ayrıklığım hiç olmadın
Aynılığın 2 yanıyız
farklı yansıyan
inanıyorum .
neş’e
Yazıda noktadan
sayıda virgülden geçtik
Attık kesiri
tamamladık küsürü
Gece gerekirmiş meğerse hesapta
Gönüle ne gece
bırak akıl gündüzünü .
neş’e
Bütünleşemedim
bütünleştiğim kadar seninle
şu bedende
İnanamadım
inandığım kadar sana
görünendeki hallerime
Kısıtlıyım
Dağılmak isterdim aldığım her nefesle
Kurtulmak isterdim şu ayrılığı yaşatan
nedenlerde
Geziniyorum
Ne denizin dibi kaldı ne gökte yıldız
ne hayal ne rüya
Tanımıyorum
nedir ayrılık
artık beni ayrı kosalar da
İçiçeyim
Kayboldu gitti bu beden
artık yansımalarda .
neş’e
İçimizdeki Simurg=24 ve SEN
İçimizdeki seyahat ilk günümüzden başlar düşünmeye
başladığımız.Yeter ki gözümüzün önündeki bize göz kırpan cezbedici soru
işaretini yakalıyalım.
Yaşamımızdaki sürprizler bir kayaymışcasına oturur yollarımızda ve
içimizdeki simurg yolu aşmak için kanadını paralarcasına çırpar da
çırpar,etrafını tüyler kaplar ve kendi tüyleri arasında yolunu bulmaya
çalışır.Kimi engeller kolay aşılır kimi engellere bilerek sapılır
tecrübe denilen sözle artılanan.Sonucunu bilmediği hedefe
kitlenmiştir,uçması hoştur,zorlukları aşması hoştur,vadiler ardarda
gelir,kimi güzeldir kimi zordur.Herbiri ayrı bir hayret makamıyla
aşılır.Yaşanılan o an sıfatların üzerinde genleşir.BİRisi ol der ve olur
herşey,sen göremediğinin sıfatlarında erirsin ve her erimen tekrar
dirilmenedir.
Kendi ruhunda kendi damarlarında yol almaya devam ederken
manipule edemediğinde o gizli el sana kanat olacaktır.Ve nihayetinde
aldığın yollar ve her köşebaşında değişimi yaşadığın boyutlar toplamı
sonucunda ulaştığın BİR’de hayretle ve aşkla o güzellikte yok
olursun,sevgilinin kucağında ve hazzın doruğunda
bütünleşirsin.Ulaştığında tek vücut ve tek yüreksin,nefes alan, almayan
farketmez çünkü bilirsin ki herşey birbiriyle ilintilidir,her an yeni
bir oluş vardır ve sonsuzluğa ancak aşkla varırsın.İkinin bir ettiği
noktaya gelirsin ama aşkla ama o içine düştüğün tarifsiz yangıyla.
Aldığın yolda aynan artık pırıl pırıldır,yansımaya
başlarsın,yol arkadaşlarından aldığın ışık artık sende yansımaya
başlar,içindeki nar nura ulaşır ve yansırsın,yansırsın ama aşkla.
İşin başında yola belki de bilinçsizce ,çocukca
çıkmışsındır,gözüne bir ışık vurmuştur,o ışığın peşindesindir,o
yansımalar seni yavaş yavaş,perde perde deneyerek,kolun kanadın yara
bere içinde ve olası kopuk ışımaya devam ederek girdiğin labirentin
sınırlarından duvarların yıkıldığı SINIRSIZ’a ulaştırırlar ama içinde
gittikçe büyüyen ve seni gittikçe YOK’a götüren AŞK’la.
Geride kalan,görünmeze ulaşan ve her daim var olanla kanat
çırpmaya devam eder,ikilikten çıkıp bir olmanın daha bir bilincinde
olarak.
Kendini kanat sahibi sanan mı yoksa yola ayrı devam etmek
durumunda kalan mı zordadır bu evvel ahir hiçbir zaman bilinmez,hele
ikinci şık hiç mi hiç akıla getirilmez.
Anlarsın sonunda ASIL gizdir içindeki.
SAKLI meydandadır.
SILA da gönül.
Anlarsın ve bilirsin artık böyle olduğunu ama aşkla,narla nurun harmanlandığı.
Neş'e
Adı aşk olan aşkla olan
Aşk olana ulaşmada
Aşk yoldaş ona bu yolda
Nedir Tanrım bu kıskançlık
olmasaydı hiç ayrılık
Yolumuz nasılsa göz açıp kapayana
Bilirsin aşka düşen körsağır
Leyladan geçer Mecnun
çölde koştuğu aşktır
Aşık bilir der ” Asıl Saklı Sılada “
Bu yol külden güle
vardan yokadır.
Neş’e
Gülüm yüzün
gülen yüzüm
Gök nuru
gün yüzüm
Yarimin yüz suyu
Yarimin gül suyu
Cennetimdir yüzün
Yarim bir bengisu
Her halin makbûlüm
Olalım hep rûberû.
Neş’e
Bırakalım ulvi lafları
Özlemi irdeleyelim gel
Özü istemek
Canını ruhunu
Gözlerimi kapadığımda yalnızca hissetmek bütünüyle
maddeden uzak
Olmuyor gülüm olmuyor
İstediğim tenin sıcacık bir kucak
Herşeyin tam,tamtekmil bir vücut
İstiyorum ki senin sıcacık nefesini duymak
Ve sana bu vücut sımsıkı sarılacak
Yalnızca özü istemek
bedenden öte
İnkar değil mi yaradılışı
Herşeyi tekrar istiyorum
aynı vücutlar
Hiç bitmemecesine tekrar tekrar
Bu çok mu zor sana ya Rab
İstediğim an istediğim yaşta
zamanda kayarak
Ol dediğinde oluyorsa herşey
Çok mu şey bekliyorum senden
söyle ya Rab.
Neş’e
Yokluğuna dair söz rüyalarda yasak
Şahrem şahrem olmuştur bu yürek
Bir dal yeşermez uğraşma nahak
Üzülme sakın gülüm
sen en güzelsin
sana dair herşey
Yaş gözümüzde ağırlanır
haber kâlû belâdan olunca
Süzülür özümüzden aşka dair misk-i amber
ayrılık Hak’dan “Ol”la gönüle akınca.
Neş’e
Sen bilirsin
Bilirsin nerede durduğumuzu
Bıçak sırtı mı dersin yarbaşı mı
Bir nokta ki dengeyi bir kelebeğin bozacağını bilirsin
Bilirsin iz sürdüğümü sessiz
Avım yolcudur bilirsin
Avcının asıl av olduğunu elinde
Yine de sürerim izi bilirsin
yüreğim ne halde
Yarbaşı eğilir mi hiç
eğilse olur mu adı hiç yükseklerde
Bilir misin yattığını
aşkın ta içinde asiliğin
Akıl almaz bu delice haller
Boşver gülüm
Ayrılık göz açıp kapamaya bile değil
İzin içinde kayboldu zaman
İzinde kayboldu mekan
İz kayboldu
İzde kaybolduk biz
Birtek aşk kalır geriye
Ya Rab sen bilirsin.
Neş’e
Demiştin hani okyanus kıyısında ,
İçim çekiliyor anne
Dalmak yukarılardan Atlasa
Nasıl bir arzudur bu
Yükseklerden aşağı uçmak
Hür bir kar tanesi
Ve erimek suda
yokluğa geçerek
Ancak yakışırdı sana
Doğrusu
Değişmek halden hale
Bembeyaz adınla
Adıyla müsemmalar
Sen dilersin
dileğini görür Erenler Fıratlar
Karşı sahilde Atlasın şimdi
sıvazlıyor deniz olmuş giysini
apak köpükler
Ne Çin kaldı bugün
ne Hint Denizi
Sana heryerden gönderilir selamın
Ve bir gemi güvertesinden buzullarda yankılanır adın
Bir saklambaç oyunu bu bizimki
Ah sen , sen sevgili
Sen göğün beyazlardan beyaz gelini .
neşe
Daraldığında yüreğin
Düşüncelerinde genişlersin
İpeksi tenin gülen yüzün
hissettiğim bir tüyün ağırlığıdır ancak
Yer gözden yiterken ayaklarının altında
Buluttan da yücelere çıkarsın
Boşuna mı şakıyor bülbül
gülün yaprağına
Hani nerede bir damar
bir çizgi kadar da olsa
Bu kadar pürüzsüz bu kadar latif
İşte sevgili sen
Dalga dalga yayılırsın semaya
bülbülün sesinden
Genişlersin sevgilide
koşut evrensel yaradılışa
Yoksundur
Ne parlar, yalancı sabah
Ne de ışır , yansımadır asıldan
elmas olsa ne fayda
İpeksi dokunuş ve bir kanat çırpışı ağırlığın
Anladığında suyun dilinden
taşırcasına başının üstünde seni
Sen dost sen sevgili
Yalnızca adındır
dardan kurtaran , ağır, yürekte
Kehribar misali .
Neşe.
Zaman yok
Zaman yok sevgili
Bize zaman yok
Zaman mekana
Bizde mekan yok
Gözlerimiz tek görüyor bizi
Ayrılık şaşılara
Şaşmadık şükür
Bize ne ara
ne mekan
Ne de zaman sevgili
Kül zaman diyene
Biz ateşten çıkmayanlardanız gülüm
Biz gülistandayız
Kül şaşılara .
neşe
Sarılırsın ya kaleme ya tuvale
Elinde çamur vıcık vıcık
Vurursun taşa dantel işlercesine
Ayrısındır yardan
Çıkarmak istersin yoktan
Yar memleketindir ayrı kaldığın
Yar sevdiceğindir ırağa düştüğün
Yar yüreğine demirlemişin toprağıdır tapınçın
Yar hürriyettir sense mapus
Yar bütünlükten koptuğun andır
Aramaya başladığın dönerek semada.
neşe
Kar değil yağan yar bugün
Yüreğim suya sen dedi bugün
Duyumlar şehrim tanımıyor ayrılığı
Arındığım su yağan karsın bugün.
neşe
40 lar sardı beni
40 yandan 40 aşk
Güya adı sevgi adı aşk
40 ayrı yönden 40 ayrı canla çarptılar beni
Koş yetiş yetişebilirsen
yol bilmez iz bilmez zavallı Safi
40 ı da ayrı havada ayrı neşede
Biri uymaz bir diğerine
ne yapsan nafile
Giderler 40 ı da 40 ayrı yöne
40 yönün yok mu bir ortaçı indirgeci
Vardır mutlak adı sevgi adı aşk
Buluştular önceden yazılmış bu bağlı
aymaz Safide
Beni 40 kez 40 la çarptılar
Beni benden çalan 40 haramidir bunlar .
Neşe
Amansız haline yetişir ansızın Tanrı
Sesi soluğu ile benmiyim desin
İşte verilir kucağına aşk
O Tanrı ‘ nın ta kendisidir göremezsin
Gözüne görünür herşey ala
Tümden dost kesilmiştir yaradılış adeta
Nefesini çek son demine
Tanrının soluğudur bu duyamazsın
Derdine dermandır aşk
dermanı istemediğin
Gözyaşlarında ıssız bir adasın kavuşamadığın
Olmazlar olur şaşkına
Suretten , münezzehi göremezsin .
Neşe
Seni çizmek istiyorum
Kim aşkı çizebilmiş ki
Seninle yarını yaşamak istiyorum
kim cenneti görmüş ki
Elim elinde isterdim son nefesimi
hani ya şapeldeki
İçimdeki ses haykırıyor
” bir gün mutlaka ” .
Neşe
Renkler hercai sevgili
renkler güneşin kavurtusu
Can sarardı soldu
kana sokuldu
Giyindim seni içime sıcacık
renklerinde toprağın
Kar örtmeden bedenimi
Ağustos gülüm kardı ansızın rengimi ala
erken sonbaharda.
Neşe .
Peki ama ne olacak o güzelim suret ve suretler
İçinden aşkı bulup çıkaran güzeller
Bilsem de senin yansıman olduğunu
Gülümlerle istemem sonsuzluğu
değil midir sana sonsuz şükre değer .
Neşe.
Bir isimde toplanmış nice sıfatlar
Arz olunur sevgiliye ayrı dışa ayrı
Bedenin aynılığında yargılanır bu değişim
Nasıl değişmez aynı günde
bir mi yansır güneşin ışığı .
Neşe .
Her anımda
her yanımda
Yazan gibi hazır
Nabzımsın şahdamarımda
Her anının tazeliğinde
taptaze gül teninde
Özlemim kokuna
kokun aşkımın boynunda
Sen hep gülerken
sen hep oynarken
Sen
hep dünyayı ti ‘ ye alan sen
Allah aşkına söyle
Kim lades diyebilir bana
Sen
sen hep ” Aklımda ” .
Neşe
Pembem yok benim
Bende al var
Yüreğimden al damlar
Pembe hülyalarım yok benim
İsyanlarım sessiz derinde
Karakalem al yazar
Diyemem hiç de sevmedim pembe
Bir gülde
Bir de gülüm teninde.
neşe
Zaman zaman göçerim ben
Dedim
Bensiz gidin
Biliyordum adımlarım başka
ruhumsa iniltilerde olacak sevgilim.
neşe
Hani geçerdi zaman
Zaman
Zaman öyle bir tünel ki
Ne ezel belli ne ebed
Zaman sabit
Geçense biziz sevgili
O zamanla oynadığını sanan
Zavallı insan
Oynanan
Bir bak kendine
Geçerken yoktan vara vardan yoka
Hiç düşündün mü
Ne oluyor zamana
Geçtiğinde suskun ve şaşkın
Belki
İşte o zaman
Olursun zaman.
neşe
El salladım yıldızlara
Kiminde 5 yaşındasın
Kiminde 10
Kiminde daha doğmadın
Henüz karnımda
Kimindeyse gepegenç
sarılmaya utandığım
El salladım yıldızlara
Hepsinde bir anı saklı
Sır ömürler
samanyolunda.
neşe.
Kader dalgasında
Sen minicik bir balıksın
Dalga nereye vurursa
Yegane çaban yüzgeçlerini çırpmaktan ibarettir
çaresiz.
neşe
Bir damla gözyaşında
saklı saklananlar
Söylenmeyen sözler
öpülemeyen tenler
Acının en doğusu
Okyanus tadında
minicik bir dalga
ama gönül dolusu.
neşe.
Eren ‘ e ,
Kalbimi sana verdim
ona iyi bak
Heyecanlandırma onu
üzme ne olur
Ha sen ha ben
ne olur ona iyi bak
Ruhum senindir artık
Neşelen , genişle tüm yaradılışta ol
Daralma , daraltma ruhumu
ne olur ona iyi bak
Düşüncelerinle eşleştim artık
Bende sen varsın
düşüncelerim hep sen
Ruhum sen , yüreğim sen
Sen gülersen gülüm
gülizar bulutlarda uçuşur dalgalarda ak köpüğüm
Ben senim , sen neysen
o sen dediğim sana iyi bak .
Neşe
Beden dünyasal dersin
yazı kışı yaşam dünyayı dünyalığından eder mi
Beden de her an değişir
gönül sevdiğinden geçer mi
Kulluk yalnız Tanrı ‘ yadır
hem dille hem gönülle
Dil reddetse de yoldaşa kulluğu
gönül verme kulluğun eseri değil mi .
Neşe
Ol siz efendinin tasarrufu mudur
olacak diye beklersin
Ol denene olun farz olduğunu bilmez misin
Olacağa oluyor olacaksa
Anda niye ola gitmezsin
Ne zaman sensin ne de ol sen
Bekle derken zamana hakla mı hükmedersin
Dün elinde miydi ki yarın olsun
An ki yaşanması gereken
Niye anda ola girmezsin
Neşe
Derler ya işte dünyam
dünyam tek de değil ki
Sonsuzla çarpılmış ama + larda
ekside hiç olmadı ki
Kabulün istersin içimizden birine
Buyur ama aşk nedir bilir misin ki
Aşk tek kural ya yoksa içinde
Buyur edilirsin ama ömrün çok da olmaz ki
Notalar eğmeli bükmeli belini
Somutun değilse de soyutun eğimli mi
Yüzünse yansıtmalı güneşini
Ya su
Dalgalar yoksa seni korkutur mu
Bazen diplerindeyizdir bazense zirvede
Ya yarın
Görebilecek misin denizdeki bulutu
Söyle sevecek misin sevdiğimi
Nedir sapaktaki sözün
Yeniden ” Ol ” mu
Yoksa noktaların O ‘ ya kondu mu
Nokta noktaysa şayet sende
Hiç girme dünyamıza
Biz ” Ol ” a uyduk
Daldık balıklama Ol denizine balık olduk
Her an bu ” Ol ” la nereden nereye gideriz
Kimle tanışır kimle sürüye gireriz
Bu aşkla ya 1 den 1 çıkar
Ya da 1 de sayıya sığmaz üreriz .
Neşe
Ya tek parçasın
Işık nitelik değiştirdikçe yansıma değişiyor
Ya da ışık tek değişmez
Ayna kırık parçalardan bir yansıtıcı
her kırıktan ayrı bir renk yansıyor
Şu ya da bu aynasın
İster kırık ister tek
Ben kendimi mi seyrediyorum yoksa
bana yansıyan ışığı mı alıyor gözlerim
Ben beni yaşadım , yaşıyorum hergün değişimlerle
Ama ışık , ışık gözümü alıyor
her gün ayrı bir renk ayrı bir albeniyle
Ben onunla değişiyorum , seyrettiğim ben değil
Işığın gücü , ışığın kadirliği , görülemiyenin parıltısı
Peki ondan yansıyan ışık buysa kendisi ne
Işık gözümü bu kadar alıyorsa
Kendi görülemiyenin ta kendisi
Ayna mı
Işığı alan mı
Kutsanan kim
Ayna sır
Hiç cüzi irade yok mu ayna da , tam bir kul mu
Işığı alan , ışıkta yıkanan kim
Sevgili
Kimin ?
Ayna hep yoklarda , hep aşık , ayna olduğunda maşuk
Işığı alan şanslı zavallı aşık
Sevgiliden umarsız ayrıysan
Yansıması tek duansa
Aykırıysa yaradılışa buluşman
Geçer kuralda duanın kabulü bir yabancıyı ayna kılar
Boyutları aşan bir kuldur ayna
Erendir , sana ışığı verendir , çekendir seni ışığa
Işığı alanın ışıkta kalmasında tek yol sevgiden geçer
Hakça
Peki ayna
Ayna belki de ayna olduğunun farkında değil ya da neye
Belki de herşeyin ayırdında oyunu seven bir kul
Oyun yansımalar oyunu
Ayna yok
Ayna çekiliyor
Işığın isteği önde
Işık kulla raksediyor
Ya ayna kırılırsa
Deli dolu dizginlenemez
Işık heryerde .
Neşe
Burnunla mı görüyorsun
Dilinle mi yürüyorsun
Ya saçların
Topuzun nerde
Ya ellerin
Ne kadar yürüyebilirsin üzerinde
Ayakların
Ayakların için mi eldivenlerin
Bağırsakların çarpıntısı nasıl
Ya yüreğin karnında mı
Yüreğinden mi işiyorsun
Sanmıyorum evet diyenin çıkacağını
Komedi seyretmiyorsak şayet
O zaman
İste
Düşün hisset ve iste
Bilirsen istemeyi
Görürsün ne nerede nasılın gereksizliğin .
Neşe
Ben ” not to be ” deyim
7 yaşımdaki duam ” to be ” ydi
Hiçbir 7 yaşın düşünemediği
Bir ömür geçen ki aradan
Ve ben içeri giricem mutlak o aynadan
Her halde her yaşta her yerde o arzulanan
Ya ışık değişerek akacak tek aynadan
Ya da oluşacak sonsuz kırık parçalardan
Olan içimdeyse olacak , olduracak beni o an
Yanımda olacak hep gönlümde ben = sen olan.
Neşe
Birlik diye birşey varsa
Biz benden öndeyse
Herşey Big-Bang ‘ le aynı anda başladıysa
Manada da öyledir
Biz Adem ‘ de mevcutsak
Muhammed ‘ de de mevcuduz
O da bizde mevcut
Hem + hem – lerle dolu içimiz
Bizi farklı kılan + ve – leri kullanma irademiz
Maddedeyse saçımız , göz rengimiz
O halde sen bensin ben de sen .
Neşe .
Binbir halde binbir neşe içinde sizinleyim
Hangisi devreye girer ne halde içim ne söyler dilim
Sen nereden bileceksin beni
ben kendime henüz tanı koyamamışken
Evvelim nedir bilmiyorum
ahirimse büyük sır ezelden
Kısacası yerde miyim gökte miyim bir muamma
Dilim demiyor mu
– a n’olmuşum , bakarken kendime aynada
Ben dediğim kim ki
Bedenimse herhal onun elbisesi
Beden dediğim içimdekine yabancı
İçimdeki ben se şaşkınlıkla bu bedeni izliyor
bazen haz dolu bazense acı
Sen şusun deme bana
ben o muyum ne biliim
daha ben kendime tanı koyamıyorken
Belki GÖNÜL dedikleridir ,
Birdir bir diye tutturduğumuza bizi birliyen
ve kurtaracak olan bizi binbir halden .
Neşe
Kendimi kendime ispata geldim
Gelmeden gördüm içimdekini
Yolumun başındaydı varmak istediğim
Sen
Yalnızca sendin artık tüm yönlerde
Bedenim bizar gidiyor bedenimi ispata
İçimdeki diyor ki ne gerek
Benim sendeki senin aradığın ben
Git bakalım hele hoş olsun niyetin
Ben burdan diyorum sana
HOŞGELDİN
Ki üzülmeyesin .
Neşe
İşi zor adamın
Duvarlar yıkılacak
En azından bir pencereden bakacak
Bizde ne duvar ne pencere
Altımızda temel çatı tepemizde
Bizde her nokta pencere
Görmek isteyene her an her yer gönül gözünde
Bizde her nokta pencere
Biz duvarsız gariplerden
Biz duvarsız bir garip pencere
Sen yıkadur duvarını
Senin işin zor
Ne zaman ki anlarsın gücünü kelamın
İşte o zaman yıkılır duvarın .
Neşe
Herkes herşey birleşiyor bir noktada
Ya da birleşecekler birgün
Kim ayrı ki bir diğerinden
Güneşin girmediği yer görmeyen göz
Görmediyse gözler nuru
Nurun yansımadığı hangi yüz
Buluşmuşsundur sevdiğinle
Hem de hiç düşünmediğin , düşünemediğinde
Gören bir göz ya da duyan bir kulağın hafızasında
birleşmişsindir sevdiğinle
Ne akıl alır bunu ne de anlar
Düşünme nasıl olsa bir düşünen var
Belki de mutluluğun ta kendisidir tevekkel
Tevekkülden öte artık hal mi var .
Neşe
Ya kapı ya pencere ya da çatı başımda
Nedense duvar değil
Peki ne tutar yapıyı duvarsız
Çatı dediğin havada asılı mı
Yoo
Belki de içindeki örüyor duvarı , sahibine kalmış
Ya şeffaf ya da kör duvar
Nedir senin ki bilmem , yok benim duvarım
Çatım başımda
Temel olmuşum atanımla
Aşklarım pencere
Aralıyor kapımı ışığa , attığım her adım
Duvarım yok
Mekansızlıktan düşen birine duvar hapis
Zaten yeterince değil miyiz , bu bedende mahpus
Seni görüyorum
Duvarım yok
Sen bendesin ben de sende
Kimsenin de bundan haberi yok .
Neşe
Bizden bize bizi anlatır yağan her damla
Bir haberdir öncemizden
Tanış olursun düşünemediğinle düşünmediğin bir anda
İmbikten geçmişcesine süzülür tüm yaşananlar 7 kat gökten
Sunulan günahsız bir gözyaşıdır gökyüzünün
Anlatır sana bu döngüde sen bir damlasın dercesine
Yalnızca bir damla .
Neşe
Karmaşık değil
Karmançormanım
Karıştırdıkça birşeyler çıkıyor
Ençok çıkan da laci
Lacide doğdum , lacide gördüm ve onda yol alıyorum
Işığı ararcasına
Işıkta tekrar buluşurcasına
Karmançormanlığı yaşamaksa
Tekrar tekrar yaşamacasına.
Neş’e
Üzülürüm eğer birgün yalnız ışık olacaksam
Yine de bir bedendir istediğim günahlara da batsam
Madem ki bu nur birleştirecek sevenle sevmiyeni
Yeter ki bedenleşeyim sevdiğimle razıyım cehennemde de olsam .
Neş’e
Yer gök seni sundu bana
Işık gölgeye döndü düşünceler rüyaya
Yıllar yıllar öncesinden geldin bana
Değil cisminden önce ismin , isminden önceydi hayalin
Ne bana aittin ne de olasılıklarda bir bağın bir ilişkin
İçime böyle kondu öncesinde sevgin
Bilemezdim , bilemedim
Ve hüzne ait herşeyin
Kabullenemezdim , kabullenmedim .
Neş’e
Bitmedi , bitmiyor , bitmeyecek elifle aşkım
Bir eliften başladım
Bir elifte yaşadım bana elifleri veren
Bir elifle sendeyim şimdi bir elifle yüzümü yıkıyorum
Beni elifle sarıp sarmalayan Tanrım söyle daha hoş ne var eliften .
Neşe.
Bir kişinin birçok halleri
Söz geçiremezsin kendinden olsa da diğerleri
Paylaşırsın ister razı olsun diğerinde sen ya da başkaları ister olmasın
Paylaşırsın aynı kimlikte birçok suretleri
Boyutun 100 bilmem kaç bininde
Yaşarsın sonsuza sonsuzu sen bile hiç düşünemediğini
Bazen kendin gönderirsin kendini
Bazense el alır seni senden habersizce
Yetkin bile yoktur izne
Aynı akılda , aynı ruhta , aynı bedende .
Neşe
Bir hayalsin sen
Hayal gerçeğe erdi
Vücutlaştı dünyaya geldi
Hayal kim üretirse ona ait , ona aşık
Hayal hayale nasıl olsun aşık
Hayal hayalliğini bildiğinde
Yokluğa geçtiğinde
Gönlünün sahibine dediyse ben yokum
Susup ta erdiyse sırra , sırlandıysa
Hayal aşık olduğu hayalde kimi seyreder
Kendini
Nedir , kimdir kendisi
Hayali gerçek eden hakikatin ta kendisi
Kendini seyreder kendinde
Hayalden ne kaldı geriye
Sen ve ben hayalsek
Sen ve ben bir oyuncağız
hayali gerçek edenin elinde .
neşe
Giden kalan bir
Su bir kabdan öbür kaba dolup taşıyor
Kabdan geçtin mi divane gönül
Bereketin dipsiz okyanusu bir damla su görüyor.
Neşe
Arama beni
Ben sende yokum
Bakarsın belki bana
Bakarsın da gördüğün ben değilim ki
İsteğim tek sensen
Düşüncelerimde yalnız sen
Ezelde gördüğüm sen
yarınım sensen
Söyle peki neyim , kimim ben
Bu bugün değil
Bu sonradan değil
Sen benden ben senden değil
Bu yakınlık aynılık nedir
Yakın bulduğun el
Beden dediğin yarın toprak
İçimdeki ben senle nefes alıyorsa
Bu can denende bir mi senle ben
Arama beni
Bulman için olmam lazım
Ben sende yokum ki .
Neşe.
Zor
Çok zor ayrılık
Olmasaydı şu sevgiler
olmazdı ne sen ne korku ne de ayrılık
Gül yağında hüzün
Gülde gülen yüzümsün oysa
İstemek bu kadar boşsa
düşünceler yeter aslında
Düşün yum gözlerini
Aydınlıkta adımların sonu buysa
Yum gözlerini düşün
Sonsuzluk yaşamda .
Neşe
Olmasam da denizinde damla
içinde yüzen çerçöpe razıyım
Kıskansam da sana kavuşan , yağan her damlayı
dibinde taş olmaya razıyım
Çerçöpü eritirsin birgün
taşsa vura vura kuma döner
Yazılıysa aşk anlımıza
bu kum da birgün sende yokolur gider .
Neşe
Bizden bize bizi anlatır yağan her damla
Bir haberdir öncemizden
Tanış olursun düşünemediğinle düşünmediğin bir anda
İmbikten geçmişcesine süzülür tüm yaşananlar 7 kat gökten
Sunulan günahsız bir gözyaşıdır gökyüzünün
Anlatır sana bu döngüde
sen bir damlasın dercesine
Yalnızca bir damla.
Neşe
Gülüm
Bir noktasın
Çözemediğim
Düşündüğüm hep diyemediğim
Sonsuz olasılık
Sorularım ki cevaplarına Tanrının susakaldığım
Sonsuzluğun verildiği
Sonsuz gülün açıldığı
Bir nokta ki
Ol denilende olunan
Dur denilende kıyametim
Gülümsün
Ki gülüm sarılardan sarı güneşim
Güneşimin doğduğu , bülbülün susakaldığı
Noktam .
Neşe
Bir su damlası olsam
Yağsam yağsam
Yüzüne gözüne burnunun ucundan damlasam damlasam
Sonra
Sonrası seni ezberlemiş
Seninle göğe yükselsem
Ve kendinden geçmişcesine
Seni yağdırsam
yağdırsam heryere
Her yerde sen ve ben
İçiçe .
Neşe
Bir taş atılmış suya
Kendilerine hayran , bakışlar onda
Bir gülüşmedir bir sevişmedir içinde çığlıklar
Gücüne gitti zar
Atılan o taş sanki kafasına,
o dalgalar gittikçe yayılmış ruhuna
Olmadığınca düşünmüş o an , neyim
Seyre daldıkları kim , kendileri mi , yoksa , yoksa ne
Beni mi , ben kimim , hani eşim , hani bir sevgilim
Dolmuş gözleri , bakmış ki gözleri hep dolu
İnler olmuş , inleyecek de hep inler bulmuş kendini
Kızgın
çöllerde yok olana dek bir minare taşımıyor muydu dinleyen
kulaklara iniltisini
Duymuş ilk defa içindeki hüznü
Görmüş ilk defa gözlerinden eksilmeyen yaşını
Hayretten donakalmış duyunca içinde dinmeyen iniltiyi
O taş , o sevgililerin attığı taş yankılanmış ruhunda
Düşünmüş , hani çift yarattıysan nerede eşim
Düşünmüş , düşünmüş , gözler oldum olası yaşlı düşünmüş
Demiş Tanrıya nerede sevgilim
Yakmış içini ateş , yakmış yakmış yokolurcasına
Tüm seslerden uzaklaşırcasına , al beni Tanrım dercesine yükselmiş yükselmiş
Gel demişTanrı , gel çocuğum ve fısıldamış kulağına
VeTanrıyla içiçe yoklarda ansızın bir şimşek
Fısıldadıkça Tanrı başlamış ağlamaya damla damla
Biri aşk fısıldıyormuş diğeri ağlıyormuş
Anlamış , anladıkça ağlamış yokolurcasına
Yağmış , yağmış , yağmış , damla , damla , damla
Yokolanda düşünce mi var , anlamış sevdiğinde yokolduğunu
Gürül gürül akmış , sesini duymuş yardan akarken haykıran
Görmüş içindekini , içindeki sevgiliyi , hakikati , varoluşu
Ve anlamış can oluşunu
Anlamış aşık oluşunu , aşkta yokoluşunu
Duymuş yalnızca içindeki Tanrının Soluğunu .
Neşe
Uçarken gökyüzünde
bir gemi yüzer ayaklarının dibinde
Bulutların üzerindeyken sen
yokluğa geçer o köpüğüyle maviliklerinde
Düşündün mü hiç sevinçlerini korkularını
Koltuğunda yudumlarken her ne haldeysen içkini
Tanrılaşma
Yukarı ve aşağı aynı mavi
Hangi uçuş kalmış ki sonsuza
aşağıdasın bir şekilde
Tanrılaşma
Mutlak çıkış yalnızca bir ümit
belki de koca bir yanılsama .
neşe
Vururken mızrabını sazının teline
göynümü titretti türküsüyle ustam
Gönül gönül derken dökülen söz ustan ,
göynün hiç görmedi mi sorulan göynük kan revan
Soru mudur bu alay mı acep ,
gördüysen gönüldeki yarayı neyi sordun neyi istedin
Yaraya merhem su mu sandın ab-ı hayat mı kendini yoksam .
Neşe
Ne gül ne de döv beni
ikisi de al değil mi
Ne öv ne de yer beni
insan kendi söyler kendi dinler mi
Ne desen de fark yok
bir diğerinden
Bu beden gönül taşır lakin
bu gönülde ben yok aksedeni görmedin mi .
Neşe
Yansımasan bu yazı niye
bu düş niye bu düşün niye
Yansımasan bu tanışlar niye
Sen de özledin beni bi yerlerden
Çare bu dedin gönülden gönüle.
Seni görüyorum ne alaka denilende
Seni alıyorum verdiğini bilmeyende
Seninleyim gözlerde tekil görünende
Herşey nicelikten öte gönül gönüldeyse .
Zarf yırtıldı mazruf ortada
Harfleri topluyorum her biri ayrı bir boyutta
Akıl korunsun uğraşı son haddinde
Bulut kesildi bu gönül yağıp duruyor gönüle .
Neşe
Sağındır Tanrı
Sağınımızdır
Yansır sana aşkla baktığın her noktadan
Denizden , yerden , gökten , dostdan
Sağındır dost
Sağınındır
Yansır sana uzaklardan
değil dünyandan göremediğin boyutlardan
Uçuştuğunu duyumsarsın her zerrenin
Yetişir
Yetişir çünkü yüreğidir yüreğin
Nasıl tadlanırsa güneşle koruk
Sağalır dostla nen varsa buruk
Sağındır dost
Sağınındır Tanrı ‘ dan el alan
Tanrı elidir seni bi hoşça sıvazlayan .
Neşe
Sevgili , ( inan ) meyvasından sonra yeşerdi yapraklar
Olur mu olur
Son nefeste yinelenir ömür
Ebedi gençlikle gelir Hızır.
Neşe
Perdeler örtmüştü gerçeği
Peki ya çözerse birileri
Ve çözdüler
İtildiler
Çözdükleri oranda
Herşeyin birliğini
Bulduklarında gözün eli ayağı olduğunu
Ve kaldırdıklarında tüm perdeleri
Herşey herşeydi
Ve tüm yaratılış sen ve ben hiçbirşeydi
Ve delice yaşadılar onlar
Anı
Andan sonrası
Boşverdi onlar için
Bir kandırmacaydı ölüm
Zamansa yalanın bir parçası
Yakaladılar onlar Tanrı’nın kandırmacasını
Herşeye rağmen
Tanrı ‘ yı akladılar Tanrı ‘ da yok olarak
Dışlanmak ya da ölüm
Ne gamdı onlara
Zindanlarıydı gözbebekleri onların
Onları aka çıkaran .
Neşe
Sorulur mu hikmetinden sual
Lakin soruldu gönül nedir
Sorulur mu Safi ‘ ye hiç saflık
Cevap 9 ayda anca gelir
Gönül körsağır , hesap bilmez , laf anlamaz
Gönül bu adı ferman dinlemez
Aklın aklı hiç ermez gönüle ermediği gibi ölüme
Gönül ölümü hiçler durur ölümsüzlük safın elinde
Gönüle misafir tektir o da gözü kör aşık
Gönülün kendisi hem aşık hem maşuk
Böyle olursa hal , indirgenir cevap tek söze
Gönül = Aşk.
Gözü kör eden ışık.
Şükür sorulmadı aşk nedir diye
Kendini bilmezler varırlar bu konuda hükme
Aşk kelimelere sığmaz diyorsa Hz . Mevlana
Şiire , kitaba hapsedene sözüm ancak varır sükuta.
Neşe
Herbirimiz sigarasıyız Tanrının
Kimimizi tam çekiyor
Kimimizse yarım
Bazımız hiçlikte kalıyor
Ne gam
Niye yaratıldın ki o zaman
Ne işe yararsın
İşte ot geldin tütün gidersin
Yanansa Allahkerim
Külün yere,
dumanınla tütersin.
Neşe.
Ne yazı ne söz ne çizi ne renkteyim bugün
Hiçbirşey gelmedi içimden
Doygunluk mu dersen
Neye doymadı hala bu koca oluş
Tüm renkler denenmiş
Tüm şiirler yazılmış
Olasılık sözcüğü fazla bugün
Doygunluk mu dersin
Bundan ötesi kendini bilmezlik
Tek kelime söylemen tuale oturman
Tek harf fazlalık bugün
Sevgi fazlalık nefret fazlalık
Tüm duygular fazla bugün
Cinsiyetten geçtim bugün
Ne farkı var onun bundan
Bugün yeter dedim
Herşeye
Bugün tek aşk var , herkes bilse
O noktadayım
O nokta , büyüyor , büyüyor ve sonsuza genişlediğinde
sen , ben , tüm renkler , tüm kelam , tüm oluşum sonsuza eriyor ve genişliyor
O noktadan
Kıyametin de yine ilk an ilk noktada
İlk hal
İşte ordayım belki de bugün
Ne sen ne ben ne cins ne renk
Harf bile fazla
Noktadayım bugün
Herşey koca bir hayal , herşey boş
Nokta O oldu , O nokta bugün .
Neşe
Diyorlar ki aşk da yok
Yok olan sen ve ben sevgili
Var olan tek şey aşk
Sonsuz duyguda yansıyor paramparça olmuş ( bir ) bütünün her parçası aynadan
Nasıl soyutlanırsa Tanrı tüm sıfatlardan
Soyuyor aşkı O da ondan bundan
Yalnızca diyor ki Ben
( Bırak şahla veziri )
Bir hiçiz bu oyunda biz ikimiz
Söyle dünden bugüne kalan hangi hücremiz
Şekilden geç sevgili rengimiz
Ama gel gör ki senden yansıdı bana aşk
Geçtim içimdeki Tanrıdan önce tüm sıfatlarımdan
Acıma yok derler ya O’nun için
Bak aynam şimdi nerelerdesin
Öylesine yansıttı ki Nur ‘unu bana kör ol dercesine
Sense aynam , paramparça , her zerren eş oldu yaradılışın her zerresiyle
Ve her sırçan bir ok saplandı yüreğime
Gönül ağlayadursun haline
Şimdi diyorlar ki bana gönül ne
Gülyüzüm sorulur mu hiç bülbüle gül ne diye
Sordu gönüle gönülü gönül işte
Mutlaktır yanıt 70tir gönüle
Şaşmayız , eminlik bizde
Ki gülüyoruz değil mi sevgili
yaşıyorken sonuna değin yaşamı
De sevgili gassalın eline düşmeden olmuşuz meyyite .
Neş’e.
Kovalıyordu ezelden gece gündüzü , gündüz geceyi
Kim kime aşık
Gece mi gündüze yoksa arzulayan gündüz mü rahat geceyi
Sessiz gün ölümden beter
Peki ya inleyen geceler
Düşündün mü hiç apaydınlık bir gece
Ya da zifir karanlıkta bir gün
Telli duvaklı bir damatcasına akıllar darmadağın kıyamettir o gün
İşte öylesine bir noktaymış sükut o gün sonsuzlukta
Düşün düşünebildiğin kadar düşünceye son yok sükutta
Olmadığı gibi okyanusların mürekkebine son aşığı pervane kelamda
Ne ses var dudaklarında sükutun
ne de okyanus olmuş gözyaşlarında nem
Kelam bir sussa duyacak
duymasa da gönlü alacak sessizi bu aşk ne menem
Sevgili Kelam yakalarsan istiridyenin aralandığı anı
görürsün içindeki parıltıyı
Yetsin hakikate bu kadar uzaktan ulaşmak
Aslında saklı kalsın güzel nazardan ırak
Alırsa kelam vazgeçecek doğasından
Sükutsa inecek sırlı tahtından
Anlam boşa çıkacak
eylem hiçe
Herşey tek noktada buluşacak ilk gün ki hal
arama o gün ikiyi hiç kıyamette.
Neşe
Denizde kulaçlarım yıl 07 Ocak 1
Yaş asırlık +1
Artık ha temmuz bize ha ocak 1
Ne var ne yok yaradılışta hepsi 1
Senle yaşam varmış Erden’im elde 1
Senden sonra artık herşey bana 1
Madem ki tüm 1’den türedi merkez mutlak 1
Dönüş ne güzel sana ya Rab
inan seven gönüllerde hep sen varsın hepimiz gönülde 1
Şaşkın bakışlar şaşma sakın ,
şaşan şaşılan 1
Neş’e
Adamın biri yürüyordu yolunda
Nerden geldi bilinmez bir kuş kondu omuzuna
Adam mı çağırdı kuş mu seçti adamı
bilmiyordu hiçbirşey ikisi de aslında
Kuş uçtu gitti adamsa devam etti yoluna
Kuş unutur mu bilinmez bir sırdır yaradılış hali
Adamsa gönlüne kalmış,konuşmadan alıyorsa sessizin sesini
Unutmaz avuçlarına almasa da biçare kuşu
duyumsar hoşça yüreklerin vuruşunu
Velev ki av kuşu olsa hayıflanır mıydı acep hiç,
sanmam kuş da ona av oluşunu
Köpek vazgeçer mi köpekliğinden sahibine kul köle
Kuşun güzel yaradılışı bu Tanrısal uğur düşünen sahibine
Son nefes sevgiliye verilir,at sahibine kuş avcıya
Yeter ki sahip olsun sahip,sahipliğin hak bilincinde
Unutmasın sahip onun da var bir sahibi şah damarından yakınca
Sen avcı gücün yeter mi hiç avın sana konuversin
Yansımasa senden sahip avın gönüllü geliversin
Ha kuş ha sahip yalnızca bir şekil
birinde sahiptir sıfat diğerinde güzellik tek hal
gönülle bakınca
Belli olmaz belki de sahip kondu omuzuna kuşun kanadınca
Ha av ha avcı avcı vurdum sanırken avı
Av avcıyı koşturur ardından güzellik sahipten ağırca
Belki de ortak duygudur avla avcıda güzelliktir buluşturan
SAHİP güzeldir ve güzelliği sever,
oyunu koca bir sırla kurmuş kuran
Kim avdır kim avcı bilinmez işin aslı
Anlıyacak birgün av da avcı da
Neden dersen , can demiş hasılı
Hakikat bu , ASIL SILADA SAKLI.
n.
Düşün bir balinayla arkadaşlığını
Rahatlığı
Bir bakarsın kuzey dalgalarında soğuk iliklerine işlerken
neredeyim demeden lahzada Afrikanın güneyinde foklarlasın
Düşün kocaman sessiz arkadaşlığını
Koca bir evrenin içinde bir kuyruklu yıldızsındır çevrende planktonlarla
İstediğin oyunu kur istediğinde
Dansını et,söyle şakını,ister maraton koş ister oyna köşekapmacanı
Koca sessiz sakin bir oda
Kendini sana adadığını bile düşünebilirsin o koca balinanın
Düşün bu kadar Kaf dağında hissedebilirsin kendini
Şaşırırsın o yalnızlığındaki şansına
nereden geldi bu koca balina
Konuşmadan seninle hiç,hissedersin canlılığını sıcacık
Ve hep dost
Kızsa ne olacak ki
Anca seni püskürtebilir gökyüzüne
Sen bulutlara koşarsın çılgınca gülüşmelerinle
Ve yine düşersin havuzuna
Havuzun üzerinde uçuştuğunu düşün havuzun bulutlarda
Arkadaşın en kızgın olduğu anda havuz sunuyor sana arşta
Ha kızgın ha sevgi dolu bir oyundur bu
Arkadaşın koca bir balina
Kompleks mi o da ne
Bilmez bunu balina
Kralıdır suların o
Uyum mu
Ne farkeder ki
Yetmiyor mu sana dostluğu
Hiç farkında mıdır acep koskoca ceviz yükselirken göğe haşmetinden papatyanın
Ama gel gör ki minik sarım nişan verir herkese
der gülerek ben cevizin altındayım
İşte ha koca balina ha muhteşem ceviz
ya da gölgedeki ha minik papatya ha Yunus misali balina karnında benceğiz
O seninle gökyüzünde
Sen O’nunla Kafdağında beyaz kanatlı dalgaların tepesinde
Belki de Tanrının bir oyunu bu
Ne balina görür içindekini
Ne de sen sınırlı bakışlarınla O’nu
Ama gönülde ne uyum ne kelam
yalnızca sükuttur olan
Belli mi olur
Akıl mı erer Tanrının işine
Uyum mu der bir gün
Ne uyumu
Bana kural yok.
n.
4‘ ü 2 ye indirdik
Aşkınla ben aşkımız
Okyanus kenarında damlamız
Onda ikiniz vardı
Bende ikiniz
Buluştuk O ve ben
EN
Ve tek dönerken
İçimdeki hiçte hepiniz vardınız
İlintisiz aşktı bu
Ve adımda Meryem
n.
Bilmem kaç bin feet yukarılarda
Sana yakın
Kulağımda ‘’ careless whisper’’
Sen karşımda
Kapıda boynuma atlamış
_anne ne zaman bana kardeş yapacaksın
Seninle sarmaş dolaş
Anons birden ; hava muhalefeti nedeniyle…….
Bu kez hiç korku yok
Yalnızca hoş bir gülümseme dudaklarımda
Sana yakın , seninle uçtuğumuz sahaydı belki
belki de yakınında
Kardeşinden hoşça ayrıldım Sao Paolo ‘ da
_anne seninle ağabeyimleymiş gibi konuşmak istiyorum
Tahmin edebilirsin
Ben edemediğimi dinledim
Seninle konuşurcasına
Ne fark ederdi ki zaten
Sende O O’nda sen
Çılgınca
Ne dersin her dediğine evet mi
Senin için belki
Herkes seninle seviliyor
Ya da
Bu yaşam anca böyle çekiliyor.
18.3.2010 n.
Birçok sevgi var etrafımda
Anlam veremediğim
Anlamsız bulduğum hatta
Sen vardın çünkü onlarda
Seni seviyordum aslında
Biri( leri ) nurunu paylaşıyordu sanki benimle
Uçuruyordu bizi onlar
Kanat takıyordu sana , bana
Ve birlikte uçuyorduk seninle
bu yeni sevgiler ve yeni kanatlarla
Kalmıyordu ayrılık
bir şeyler yoklar yok oluyordu artık
n.
Hiç duydunmu
Işık paylaşımını
Birliktelik bu olsa gerek
Işık paylaşımı
Aynı ışık altında yıkanma
Buluşma
Aşk bu mu yoksa
n.
Hiç
İçimde bir boğuntu
Attım kendimi dışarı
Yağmur damlaları
Bir tereddüt
Boş ver dedi içimdeki sen
Eriyecek misin
Velev ki eridin
Sana ulaştırırdı kolayca tenimi
Buharıyla mutlak bu deli Rio
Ve
Nihayetinde ellerim ellerinde
Gözlerimde sen
Seninle bir muhabbet bir muhabbet
Ve sevgili
Bir vücutta 2 deli
başladık arşınlamaya
Cobacabanayı baştanbaşa.
n.
Kaldırdım ayrılık sözcüğünü
Belki de tüm halleri
Birleşme bile ayrılıktan geliyor
Kaldırdım her şeyi
Seni beni
Biz kaldık geriye
Yalnızca biz
Biz
n.
Süresi değişebilir şartlara göre
Çok yada 1/16 vuruşluk bir nota
Mutlak sen varsındır onda
Senin bana bir hediyen olarak görüyorum
şimdilerde
Sevgili sensin
Peki onlar
Onlar sende buluştuklarım
Sevgide buluştuklarımız
1/16 vuruşluk
senin bana göz kırpışın
Eminim artık
Biliyorum geziyorsun , gezdiriyorsun
Candan cana gönülden gönüle
Ama görüyorsun işte
Yalnız sen varsın gönlümde
Peki ne demeye bunlar , bu yaşananlar
bu çeşitlilik
Tanımak için mi seni
Bıraktım tüm sıfatları
Seni ben bildim beni sen
İkilik yakıyor içimi
kim ne bilsin
1/16 lık vuruş
ayrılmayan parçamız
ne dersin
Tanrısal nota
Gizli bir göz kırpış sonsuzluk yolunda.
n.
Hiç soruldu mu gönüle aynalığı
Kırılmadır garibin korkusu
dahası alınyazısı
Olur a kavuşur artık ışığına
Yansıtmaktan geçer ulaşır asıl nura
Birlikse işte birlik
Ne renk ne şekil
Ne sen ne ben
Kalkmıştır ortadan tüm farklılık
Gönül gönül olduğunun ayırdına varmıştır kırıldığında
O kırılma anıdır ki birliğin çıktığıdır ortaya artık
Aşık maşuktur
Maşuk ta aşık.
neşe.
Sen maşuk
Sen kendini ne sanırsın
bir deli ışık
Anlayacaksın sonunda farkımız yokmuş birbirimizden
Rollerimiz kurguya uygun ya maşukmuşuz ya aşık
Maşuka gök sadak olmuş
Işıktan sayıya sığmaz ok yayında kurulmuş
Her birine bir gönül ayrı ayrı vurulmuş
Aşık bölük pörçük , etrafını sanır kör sağır
Bilmez deli maşuklar bir de kendi aynasından
tüm evrene yansır
Sen nereden bileceksin gözlerin yeminli sırlı
Açsan sır dökülme korkusu , etraf göz alıcı ışıltılı
Sen san kendini sır dolu sırlı
Sen san kendini dilsiz dudaksız , gözlerin kapalı
Nerdeee
Sırrın parlar her yere perde perde
Zavallı gönüller sayrı , üzgün , suskun
Bütün gönüller bir aşklarında bir güzel Maşuk’un
Maşuk kendini görür , görme maşuk görme kendini
Sen de yansımasın bilmezsin kendini
Bilmez misin asıl Maşuk’un kendini bizde seyrettiğini
Seyrediyorsa kendini lütufdur bu sana
maşuk görme kendinde kendini
Maşuk bir gün kendini seyretmek arzusunda
Dayanamamış gönül bu güzelin nazarına
Anında big-bang tüm aynalar paramparça
Sırlara bürünmüşler sırlanmışlar çaresiz
Ben aşık sen maşuk bu oyuna girmişiz
Utanma aşık utanma sırrın tek dokun
un ufak olsan da sırrın sır
Her noktandan her yana güzel Maşuk’un yansır
Maşuk da bilmez mi yazan O deli ışık
O hem yazan hem maşuk hem de aşık
Üzülme sen aşık üzülme sen olsan da sayrı
Maşuk mutlak , önünde sonunda usta bir gönül sağını.
neşe 28.şubat.2010
Gönül kapısında gönülü sordun bana
acep neden
Cevap sonsuzdur hal içre olana
her yol kabulden
Aşk üzre olmayan ne arar (dı) gönül kapısında
Tüm yaradılış bir gönüldür
halden harfe her zerre gönülden
Madem hal içresin ne gerek (ti) kelama
Gözyaşlarımı mı gördün gönül yaramda
Nasıl ulaştın gülen bedenimden ağlayan narıma
Madem buyurdun kanatların nerde ,
arşın nuruydun ne ararsın yerde
Gün ortasında geceden de mi zindandım
Harf bilmez söz bilmez , gözlerine bir candım
Sanırlar ki Tanrı ayrı koydu beni candan
göremezler can canımın içinde
A soruyu soran can ben gönül ortasında yaratıldım.
neşe
İlla aşk bu yolculuğum
İlla aşk
Gökte ya da yerde
İlla aşk
Varış farketmiyor
Beni karşılayan ya sen ya O
Peki bilin bakalım
hanginiz sen hanginiz O
Farketmiyor bana
Sende O
O’nda sen
Peki ben
Ben benden geçmişim
ikinizde zaten.
neşe
Neydi tüm bu yaşananlar sevgiler ayrılıklar
Yalnızca bir deney mi ruhum için
Zavallı giysim çaresiz ruhumun sessiz iniltilerinde
Yakıncalar birbirlerine
Yalnızca oyun bu , her bir oluşum , her birliktelik
Notaydı her biri değişik
Armoniydi amaç , bulmalıydı güzeli
Çünkü güzeldi O ve seviyordu güzelliği
Kullanmayacağım zavallıyı
Bedenim ve ruhum seçtiyse yaşamayı
atıyordum bu sözcüğü andacımdan
Hoş olmalıydı müziğim , tırmalamamalıydı kulakları
Ama sen
Sen sert darbeleri yiyebilirdin tuşlarında
Bazen bir kelebek kadar hafif yada bir yıldırım
çarparcasına inen vuruşlar aniden
Ve sen her vuruşta ya bir damlacıksın
yaprağın ucunda karıncaya sunum
Ya da dibindesin koca bir okyanusun
Hadi ol uyumlu
Hadi yaz senfoniyi
Hem de öyle yaz ki sen , birinci olmaya
Dağıtırcasına tuşlarını vuruşlar ardarda
Sen harfsiz , sen karanlığında okyanusun , sen ayrık ,
sen bul aşkın notalarını martıların çığlıklarında
Öyle yazki ruhunun kör karanlığında
Güneşi doğurdun sansınlar
ayrıklığının kör edici yansımalarında
Yaz senfoniyi
Kimbilir belki de sende buluyor Tanrı yalnızlığının acısını
Ve çıldırıyor ayrılıkların acısında çaresiz
Gözyaşlarında serinliyor kimbilir özlerken nihayetinde
kıyameti ve kıyamını
İşte sevgili
vuruşlar ve notalar
Şekil yok olurken uyanan duyumlar hazlar
Ve uyandırırken aşkla seni Tanrı
Diyor açtım kapıyı koş gel bana
Hani derler ya sevdiğini tezce çağırır yanına
İşte onun gibi sevgili sakın korkma
Her vuruş bir kapı açılışı
Her aşk sonsuza bir adım
Deli divane olmuş aşkından
Olur ya , olmuş
Koşunun sonundakini görmüş
Bir el ki alır seni okyanusun dibinden
Arşa vurursun endazesi kendinden
Ve şimdi sevgili
Ne var , aşkımda bütün aşkları ve O ‘ nu
bulmak kadar doğal
Ne var aşkta yok olmak kadar ,
yalnızca sen varsın demek kadar doğal
Ve yalnızca sonda , sonsuzlukta sevgili O ,
o koca ADAM ve yalnızca onun adı
AŞK var .
neşe
……………………………..
……………………………..
……………………………..
……………………………..
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
……………………………..
……………………………..
……………………………..
……………………………..
Yunus Emre
(Sabahattin Eyuboğlu-1971,Cem Yayınevi,sayfa 185)
Bu gece vuslat gecesi
ne perde ne ara canlara
Bu gece vuslat gecesi
gönlü bedende arama
Bu gece vuslat gecesi
canlar canı yaradan huzurunda
Bu gece vuslat gecesi canlar
ne sen var ne ben
yalnızca aşk yalnızca Hüda
n.
Olsaydı yüreğim dalardım denizin ta dibine
Olsaydı yüreğim atlardım bir kuşcasına dağların tepesinden yokluğa
Olsaydı yüreğim boyverirdim karların içine anadan doğma
Nerde o yürek bende
O has sende
Bende ben yokoldu
Ben sende
Ve ben seninleyim delice her yerde
Ne ateşte bedenim
lakin ateş yüreğimde
Ne denizde balığım
lakin yüreğim denizde
Ne kar ne kor ne kanat verilmiş
lakin verildiyse aşk
Her zerrem uçuşta
korda karda yarda
Her zerrem ha ayrıldı ha ayrılacak
bu bütün topraktan adeta.
n.
Ateşin ortası kor
Dışı kara dışı is
Hızla ateş yayılıyor
Hızla yoka gidiyor
Ateşin ortası kor
Renk en hoş en güzel güneş
Isısı dayanılmaz erittikçe eritiyor
Yokluğa gidiyor koşuyor
Ateşin ortası kor
Nasıl mı
Çok zor
Saza söze sığmaz
Onu yanana sor
Ateşin ortası kor
Ateşte olan zor
Ne dil kaldı ne göz
Sorma sorulan sırlarda susakor.
n
Bu gece vuslat gecesi
ne perde ne ara canlara
Bu gece vuslat gecesi
gönlü bedende arama
Bu gece vuslat gecesi
canlar canı yaradan huzurunda
Bu gece vuslat gecesi canlar
ne sen var ne ben
yalnızca aşk yalnızca Hüda
n.
Senin için varoldu bu gözbebeği sevgilim
senin için
Deli gibi yutar bu pupil seni gözbebeğim
Bu pupilin sahibi seninle divane deli
Beden görmez bu pupil seni
yalnızca bir ışık , bir ışık seli
Nakşeder beynine sonsuza bu ışık selini
Nakşın silinmesi mümkün değil
Yok olması gerekir tümden bu vücudun
senin değil sevgili
Sonsuza yaşar bu beden ve bu bedende
aşkın ve sen
Nasıl ki yutar yıldızları karadelik örneği galaksi
Bir arka plan var ki sonsuza
gözden ırak , düşünceden ileri
Batan yıldız yoktur , ışık batmaz ezelden ebedi
Bir başka plana doğumdur bu sevgili
n.
Tül
Tülün adı
Korktum biran uzakta hissettim kendimi duamdan
Düşündüm elan içimdeydin
aldığım nefes yaşadığım an
Olmasaydı tül , ne cam , ne pencere , ne odam
Ayrı mı kalacaktım senden , duamdan
Hayır
Hayır içimdeydin soluğumda buram buram
Bir nesne oluverdi hemen tül
korkutmadı artık beni tülün ardı
Uzakta olurmuydu hiç sevenden düşünenden
o koca Tanrı
İşte sevgilim
işte her an varlığının ispatı
Tül tülü görene
Gözlerim senden hiç kalmadı ki ayrı
Beynimle yüreğimle yaşıyorum
bu yaşıyorum diyen kim ve neyse
Senden ne ayrıklığım kaldı
ne korkum ne endişem
Tülü beynimden sıyırdı attı
o koca , kopkoca , koskoca Tanrı.
n.
İsimler bene götürür beni
Ne sıfat kalır beğenilen
ne fiil değerli
İsimle ayrılırız senden
sıfatlarımızda birleşiriz halbuki
Fiillerimizde hemhal olurken
yol arkadaşı kesiliriz yürekten
Yoldaşımızdır O ve diğerleri
Sen, ben, o, yer isimle ayrık
İsimler ayrıklık getirir sevdiceğim
İsimler ayrılık
Fiillerde buluşuyorsak sıfatlarımızın birleştiği
Gelip yaktığı yürek aynıdır güzelim
Ha ekvatorda buz kesmiş
bir dil ki engereğin
Ha kutupta kan ağlar yürek
ayrılıktır ateşin
n.
Kızım olsan
geçti içimden
Dizim dibinde
sarı saçları ince belinde
Düşündüm sonra
İnat aynı
Huy aynı
Aşk aynı
Boşver surete
Yine kaçardın benden
Yine bir gün gizlice
Çıkın elinde
koca diye adamın birine
n.
Selam
Önceme ve sonrama, her anıma
Yaşama selam
Yıllarımın derinliğinden
çocuk neşeye selam
Bilinenden bilinmeyene selam
Ruhlarımız koşutsa
Unutma kesişirler sonsuzda
Sen sevgili sen ve neşe
Selam
Bu kadar mı güzeldir yaradan( ın ) adı
Yaradan ( ın ) adıyla sesleniyorum sana
Selam
Bana son sözün selam
Benden sana baş ile selam.
n.
Erden
Nereye saklandın sobeliyemiyorum
Sobelendim yine, ah sen sen yokmusun sen, oyun delim benim
Güllük gülistanlık ortalık önce
Gülüyor herşey gülyüzümle
Ansızın başlar oyun
Anidir karar, zoraki saklambaç
Perde değişir
Şeffaf demir gibi ağır
Duyumsarsın lazer işlemez
Bağlantı 5 duyu ötesi
Güçlü
Çocuk kesilir herkül
İşte sahne der Tanrı
Ne sahnedir görünen ne perde
Açılmaz görüntü en keskin göze bile
Yüzersin gözyaşlarında
tsunamiden öte dalgalar
yalnızca seni sarar
Dışardakilere çarşaftır deniz
Arada bir ada gözükür sensizliği barındıran
Seslenir sana
SOBE
Koşarsın yokolur kalakalırsın
boşluğa uzanır ellerin
Yüreğinde yankılanır ses SOBE
Bulmuşsundur artık gizlidir deli aşkın
Oyuna girmiştir Tanrı
sessiz dansa döner oyun
Yüreğin oynar sayısız sahnede
Gözkırpar buluştuğunda aşkın
SOBE
Ağlar tenin
ta ki sen ona seslenene kadar
SOBE.
n.
Muşko olmak isterdim
Avazım çıktığı kadar istediğim an
istediğim tonda bağırmak
adını avaz avaz
Erden Erden Erden
Duyan inanmak istemedi, kulaklarına
Dile gelmişti yine Muşkon
Adı Kıtmir de değildi
Ki demişmiydi
Yemleyha, Misleyna hangi birine dilegelmişti, Tebernuş?
Velakin adın dilinde sabahlıyor kimileyin
İnim inim
Erden Erden Eeden
Özgürlük ve sevgisin dilinde sen
Ve sahip aranan.
n.
Diyor ki pir;
” Canda ne ayrılış vardır, ne ulaşmak”
Öyle değil mi söyle sevgili
Biz ne ayrıldık ne de birbirimizi arıyoruz köşe bucak
Duygular bedenseldir
bizse bedenden geçtik seninle
Canlar aşkla bir oldu
duyguda kalan akılsa buna ırak
n
Kapı
Aşk, aşkın
Buymuş , şuymuş, 1 , 2, vesaire kime ne
Evrensel, tanrısal, açtığı tanrının.
neşe
Sen seversin medineleri Erden
Yalnız bu medine şahı şehr Medine
Gelişim, gezişim, arayışım, duam, dışım
göremezler içim sen
Bilirim keşfin gecendedir
gizlidir herşey gecesinde hele ki şu beden
Gizledi, korudu sararken beni cellabin
sen lamekan ben Medine’de gezdik iç içe
ayrılmazlık içinde
Unutmadım seni soran geceyarısı Mescidi Nebevi’de
iri karagözlü güzel kahireliyi
unutmadım ellerim ellerinde duaya duran
yeşil ipeklerde 2 nijeri, unutmadım onca milletten çocuğu kadını
sevgisini unutamam aşk içinde aşkın tanık niceleri
Bir sevgi selinin içindeydik adeta
soruldu hatırımız, adımız her adımda
Düşünmeden edemedim, gördükleri kim, sen yoksa ben
Gel hadi kıskanalım birbirimizi
tadınca ikiliğe düşmeden
Ben diyemem asla, gülerim övülüşüme, göremiyorlar susuzluğum
şahrem şahrem etmiş toprağımı
Cezbeden bunca selama
inanıyorum ki yüzümdeki ışığındı
Dışımdan içimden akseden, sahipten
Sende gülyüzüm, sende ten kabuk ne ki özle bir
gül fidanında gülden
Yaşanmamışı yaşadık
ki bu inanç bizde elestden
Tamamlarız birbirimizi istersek masalsı
Biliriz hayal değil aşk bunun kıstası
Sen medineleri sevdin
Medine de seni sevdi ERDEN.
neşe
Ağırlandık ki anaoğul ağırlayan SULTAN
Bizden ona ondan bize sonsuz selam
Yıkandı aynamız topukla fışkırandan
Kelam yok bizlere artık oğul
yansıyor her şey kristal aynadan
Sana selam söyledik bir güzel sabiden
Kalbi gözyaşıyla suladı aldın mı oğul sultan elçisinden
Söz kalbiydi sözlerin, akan gönül suyu
söyleyen safi meleklerden
Yetmedi SULTAN’ a adımla uğurlandım
fecrde oğul, alem şahit
ileti yine sultanın kalbi sözünden
Doyamadık selama, selam selam üstüne
Baş da yok, ben de yok, sen de yok
SULTAN’ın hareminde
Seçildiysek oğul hareme, sırlansın aynalar
perde gerisinde
Hareme aşkla girilir, aşkla girdik
“illa aşk, aşk illadır” oğul.
neşe
Cennetimin doruğunda cehennem
Yuvarlanırım işte o an buz kesmiş doruktan hemen
Cehennemimin dipsiz kuyusunda
Bu kez çıkarım aşkla bir solukta o korkunç zifirden
Duygularımın doruğu karlı
Ayak değmemiş
Belliki orada oturur Tanrı
Lütfederse yansır ışığı
alırım yansıyı
Bir kıvılcım
Bir kıvılcım uçurur beni yine
Isıtır içimi umut ışığı
Işık Tanrı, aşk Tanrı,
İnsan?
Ayrılık yalnızca bir Hal
Halden öte oturur Tanrı.
neşe
Yüreğimde 2 aşk
Yekdiğerine ne alt ne üst
Yerimi mıhladın arafa
Ben benden öte köprü 2 aşka
Neden
Bin kere de gelsem bil ki aynı neşe, yine aynı terane
İçimde değişmeyen tek şey aşk durmadan köpüren
Köprü bu beden
Sonsuz düşünce geçer bu köprüden
Aşklar birleşti bu köprüde
Köprüde daha neler birleşti bir bilsen
Cennet cehennem
Bu kul n’aptı sana Tanrım
Kurdun bu köprüyü Arafa
Neden
Kabe’m bilmişim verdiğini
Kabe’m ki verdiğinde görmüşüm seni
Birleşir bu köprüde aşklar
buluruz biri
Cehennemi yaşattın aşkta yaşattığın gibi cenneti
neşe
Yansıyorsan benimlesin
Göremiyorsam seni
Eyvahlar olsun
Buzlu cam yazık
Ki aşk yok içinde
Olsun
Olmayanla bulurum seni
Usta öyle istemiş
Sırlanması lazım
Zaman? Tanrı bilir
Bırak şimdi kimya, simya
Fizik, metafizik boşver
Biz aşkta buluşalım
Sen aşksın
Sen kıblemsin
Sen Kabe’msin
Sen güneşimsin
Senle görürüm
Sende secdelerim
Amin.
neşe
Birbiriyle oynaşan östrojenle androjen
içindeki ruh değil
Sevişen bedenin
içindeki sen değil
Diyorki Schopenhauer sarılmalar boşuna
inan doğru, yanlış değil
Tutulduğum sebep
aslolan Sen ve Eren
bunu böyle bil.
neşe
Sudaki balıkmışım,kurudu pullarım
Çırpınır dururum seninle zamanaşımındayım
Boşluğun dopdolu, sensizlik sen dolu
Bırak mürekkepi bırak metamorfozu
Düşüncem yazdırır suya maddeaşımındayım
Varla yok karıştı birbirine
Var yok, yok var oldu bizlere
Yoldaşımsın ki elestden yansıdın düşünüme değil rahmime
Yoldaş hep seninleyim, mekanaşımındayım
Bu yol uzar gider sonsuza
sarışın kızların, torunlarım boynumda
Sen hep genç, hep güzel hep arkadaş
Borcu var bize Tanrının bir can borcu bir gelecek yoldaş
Oyun O’nun bizse oyuncular
lakin rolü biz severek kaptık
Aşkı gözyaşlarımızla yuğduk, aşkla bire ulaştık
Can ödeyerek yakardık,
can denizinde bire kulaç attık
Odu gül bahçesi eden Tanrım
farkımız yok İbrahim’den artık işte boynumuz
Ayrılık ateşini deniz bildik
kendimizi yunus
Can ayrılmaz candan, biz aşkla canda yokoluruz.
neşe
erden2
Tanrı ilgilenir mi detayla
Sayar mı hiç pöstekiyi
Ki bir yaprak düşmüyorsa O’ndan habersiz
Sayana ne derler
Deli
Gerçek sınırlar ötesi
Saftır doğa
Ya deli
Onun için mi derler yiğitler deli
Akıl gizler
Neyi
Gizledi mi Hallac
Değilse Hallac da mı deli
Mıhlandın 24’de
Değişmez artık kanın akar sonsuza deli
Dışa vuramadığım özüm, içimdeki
Ben divanen senle divane deli
Detaylar bize ayan dışa giz
Bizi sırlar, dışa vurur parıltımız
Biz ana oğul sevgili, biz divane deli.
neşe
Adınla yaşa der sözümüz
Adlarımız özümüz, tözümüz
Peki nasıl olunur bu yaşamda erden
Yasak kalıt değil mi oğula Ademden
Varabilir misin ayırdına tatmadan şarabın
Nasıl ahkam kesersin deniz diyerek
yemediysen dalgasını lodosun
Şahrem şahrem olmadan toprak
varamazsın şükrüne yağmurun
Adını yaşamak
Adınla yaşamak
Adınla eş, adınla arkadaş
Gülle latif, renkle hoş
Güle dikenden varırsın, dikensiz gül nicedir
Günahsız kul doğmamış ruhtur,
bedensiz insan nicedir
İsimler sonsuzluğundaki bu dünyada şaşkındım adına,
ulaşılmaz saflığa
Kabul zor gerçekleri, sevdiğim oğul da olsa
Şaştım bugün, sözsüz halime
diyen güzel sözlü babama
Varamıyordum saf insana
İnsan düşündükçe insan
Yaşam + lar, – ler
Korkularım karabasan
Karalar basma aman
Ak vücuda ak kar düşsün
Karalar çamura
Yıkanmış, yunmuş vücudun
Gül kokan, gülen yüzüm gülyüzüm
Sen bir gurbeti aştın izafiden gerçeğe.
Yola çıktın, yüreğimiz bir, yüreğimiz tüm
Pusula giz, kalanımız gidenimiz hep biriz, sır ruhum
Barındırır bir kristal ki kırma endeksi aşk
Bizde bütün yollar aşk
Bütün yollar bize, bizden bize, bütün yollarda aşk
Bütün renkler bu billurla kırılır, yolumuz apak
Şaşkınlığım saf kutsala, aklın yetmediğine
Akıl şart, aklın olmadığı, şaşkınlığa geçişte
Hayret şart,ulaşılmaz güzelliğin kutsiliğinde
Adınla korunmuşsun meğer,
babama öz deyişinde
Adınla yaşadın, adınla yaşa
yaşayalım sonsuza
Zaman yalan, mekansa sevgiliyle varolan
Yaşam seninle sürer
inatla yaşarız seni
Sen yansıdıkça bize ey sevgili
SAKLI SILADA ( n ).
neşe
Güzelde oldu hep gönlüm
Güzel değil en güzelle güldün
Senden başkasında değil gönlüm
Baktığım güzelde seni gördüm
Kıskanma sevdiğimi güzel Tanrım
Her güzellik sen göründün
neşe
Dorukta bir yaşantı seninle,hep sen
Nurum, onurum, güzelim
Ne zaman ki uzanır sana ellerim,dudaklarımda tenin
İşte o an ruhum anca dingin a benim gözbebeğim.
neşe
Boşuna anmadık biz seninle Einstein’ı
m’ de yok olurken
aşk hızında buluruz biz Hüda’ yı
n.
Doğurduğum başımın tacıdır
kul aşkından öte
Şükrümdür sana her an
sakın koyma put yerine
Ki demiyor mu Mevlana
boşuna aşık olma anaya
Velev ki kul aşkı olsun
onu da sen yarattın
Ademe secde ettirir miydin
kulu kutsal kılmasaydın.
neşe
Aşka odaklandıysan diyorlar ki nefsindesin
putunla günahların dibinde
Aşka odaklandıysam ben benden geçmişimdir
benlikten uzak hiçlikle zirvede
Aşk ne menemdir söyle Tanrım,
aciz aşıklar çözümünde
Çöz ki zincirleri ulaşsın aşık sevdiğine
Çöz ki bedenini yaradılan
kavuşsun ruhuyla enginliğe
Çöz ki bu problemi
ulaşsın aşık dinginliğe
Çözüm senden Tanrım,
ulaşsın aşık birlikten birliğine
Aşığın duası tek Tanrım,
hızı ışıktan öte olsun,
sana yaraşır şekilde.
neşe
Aşk deniz
Sen yunus
Öyle dedi kız, sırladı içini, sus pus
Hem rüyada hem kucakta
yakıştırılan sözdü arkadaş
sırla sırlayana
Yine su, yine deniz
Yıkanıyordu aşkla kız, ama doluydu giz
Bilemezdi hazırlandığını ayine
Ayinin en kutsal haline, en sevdiğine
Bir can sunuldu suyla kıza
Bir can uğurlandı suyla sonsuza
An genişledi
Anda tüm hallerin perçinlendi
Ah yar, yüreğim dar
Sensiz geçen ömür koca bir zarar
Biz dalarak çıkardık aşkı
Bilinmeze kristal anahtar
Gülüm, gülyüzüm
eksilmedi yüzünden hiç tebessüm
Toprağımdan bitirmiş, Tanrıma en ala şükrüm
Gül demiş sana, gül
Öyle yakıştırmış Afüv
Çekilecek er geç aramızdan bu tül
Arkadaş şimdi sana
önünde dengi bülbül,
ardında laci gözlüm sümbül.
neşe
Sırdır ufkun
Erişilmez hızı
Koştukça sen
O hep dingin, cazip, ince ve alaysı
Peki nedir yarın
Kurgunda yalnızca bir nokta
varsa onun da önünde bir yarın
Ufkun eşi, bitimsiz
Ya dün, öncen
Tut elinden tutabilirsen
Nafiledir çaban
Ne öncen, ne sonran
O halde yakala şu anı
İşte sihir, sana sunulan
Karelediysen,
içinde kaybolduğun, şaşarak yaşadığın anları
Aralamışsındır ASIL;
SAKLI SILADA ki kapıyı.
neşe
Düne kadar
Dün ne demekse
Sesin kulaklarımda
“ Kutsal mem ’’
Ve ben bugün sana sesleniyorum
“ Kutsal m. e. m. ”
İzin verirsen eğer eklemek isterim
Kısacık
“ im ’’
neşe
Yıl geçmiş
Yıl dünyanın yılkılarına
Yıl güneşe tapana
Yıldan bize ne
Yakardık biz Tanrıya
Kıl bizi kul aşka
Aşk bizim güneşimiz
Yıl ne yılmak ne
Sen benim güneşimsin
Hem içimde hem dışımda
Ben sana pervaneyim
Yıl ne yılmak ne
neşe
Öncelindim
evvel-ahir değişmezimle bu bedenle
Derdin bana kalacaksın
Değil kal kalakaldım
senle sonlu bu bedenle
Evvelindim ahirin oldum
nirengi noktamsın şimdi her köşebaşımda
Ölçer oldum her şeyi
sen paham mihenk taşımla.
neşe
“ Asıl saklı sılada ”
Ve ruhum şaşkın
O hiç değişmeyen içimdeki
Sessizce izleyen beni ve her şeyi
Aynı bakışı görüyorum aynada, şaşkın, çocukluğum
Duygularım hiç değişmedi
Kareler, kareler, yarın ki ve dün ki iç içeler
“ Asıl saklı sılada ”
Ruhum şaşkın
Değişir denen zaman duruyor sanki karşımda hiç değişmeden
Değişmeyen ruhum ve inadına zaman
Ruhum zamanı geçti artık
“ Asıl saklı sılada ”
Ruhum şaşkın
Sevgili, ruhum seninle içkin, aşkın
Yansıma ruhumda, gönlümde
Ve yansıyorsun her an her yerde
Dediğin gibi ” Arın, evril ve bekle, geliyor zaten”
Erdensen aşkla erensin
Erensen aşkla aşkınsın, içkinsin
“ Asıl saklı sılada ”
Ruhum şaşkın
Karelerde dün var
Tıbbiyeli kız şaşkın, içinde tanımsız bir aşk
Yüreğinde sen varsın, yarına yabancı, senden, yarından habersiz ama SEN
Ruhuma işlenmişsin elestte alesta aşkla kabülden
Dün nasılsa;
Tenin yoklardayken yüreğim sana kanadıysa
Bugün ve yarın da tenin yoklardayken yanımdasın
Ve hep olacaksın “ sevgililerde tek dua “
Öyle dememiş miydi büyükannem de
“ Asıl saklı sılada ”
Dilinde öğreti, senden habersiz aynı kelam
An yazılan, yansıyan sıladan
“ Asıl saklı sılada “
Ne okumuştu ideaları Platonla
Ne de biliyordu kuantum yada hologramı
Onun dilinde bir imbikten süzülüşüydü binlerce yılın
Boşa çıkmamıştı adı, o sessiz, saygın, doğulu bilge kadın
Matrix , şu bu yapımla işi arapsaçına döndürmüştü uzak batılı
Doğudaysa tek cümleye indirgemişti gerçeği yüreğiyle gören adamı
Aşktı perdeyi kaldıran
Akılla değil şaşarak erersin diyordu Mevlana
Abdal ol aşkla, aptal olmadan
Doğunun güneşi eritiyordu sırrı sırlarken batıya
Ve kalıtsal gerçek, Tanrının hediyesi dökülüyordu sözcüklere
formüle olmadan doğuda
Hasret eriyor gerçeğin güneşinde aşkla vuslata
Ve senin dediğin gibi sevgili:
“ ASIL SAKLI SILADA ”.
neşe
Aşk denizine yelken açtı
o sır bakışı yakalayan sen
Bedeni koşarcasına bıraktı
kafesten uçarak çıkarken
Seninle daldı yürek ateş denizine
Bu deniz aşk ister
halle hal, sırla sır iç içe
Anladık ki bağın aslı gönülmüş
Kaş, göz, genetik maddeden ötürüymüş
Seninle daha bir öğrendik
benden içeri ben olduğunu
Yaradılanın yaradandan ötürü
külde kul olduğunu
Zamanla geçermiş ne ola ki geçen
Zamanla mekana yabancıdır
bu denize giren
Kül oldu küllendi derlerse külliyen yalan, külli ar
Aşka düşen bizler, a sevgili
külünden sonsuza aşkla doğar.
neşe
Saf tuttuk saflıkta
Sen saf,aşk saf
Eren der safım
Bendeniz safi.
neşe
Sevgili sana aşk olsun
Tanrım hele sana koskoca aşk olsun
İnanıyorum ki elestte alesta seçtiğimizdi kaderimiz
yakarmıştık rolümüzde mutlak aşk olsun
Bu kadar mı çok sevdin bizi ey güzel Tanrım
Utanırken yokolurum sende aşk olsun.
neşe
Işık kırıldı
Yansımalar olanak tanımıyor yanılsamalara
Endeks sabit?
Yoksa sana özel
Aşk semalarına
Yansımalarda son yok
Uzayın genişlemesiyle eşdeğer
Işık = ışıktır
Ulaşılamıyor hızına
Hele bir yansı binebilirsek atına
Hele bir yansı denizdeki yunusunla
Işık kör nokta tanımıyor
Her noktası makula olmuş görende
Işık = ışıktır
Kırılmayla yansıdın
Ulaşılamayan hızında
Işık = sevgi
Yüreğinde oksipitali taşıyanda.
neşe
Doğuyorsun durmadan sevgi sevgi içinde
Doğuyorsun lamekandan yüreğinle görende
Yaşamsal denilen gereğidir maddenin
Ruhumdan doğan erdenlikse ta kendisi gerçeğin
Doğum = güneş dediysek eğer
Doğumda sayı sığmaz bu bene
Aşk = birlik ise en değer
Saymak ar düşer bizlere
Kıta kıttır bu iş beter
Ereneyse bakış da değil
Aşkolsun ona ki
Yalnızca “ b “ yeter.
neşe
Her hücremizle seviştik
Her hücremizle tartıştık
Ne sanat kaldı ne siyasa
Ne Habil ne Kabil
Ne Einstein ne Musa
Seçeneğimiz tekdi insanca insan nüvesi aşk
Kutsaldı bizce sunulan bir kucak başak
Ne gerek vardı akıtılan kana
Hasete yer yoktu iki kardeş arasında
Gülenyüzüm,gülyüzüm,sevensözüm dediydin;
‘Af Tanrıdan herkese
En son diyecekmiş Azazil’e
Haydi sen de gel bakalım.
Son buldu görevin,gir cennetime.’
Ne yar ne sözü doyulmaz aşka
Doyulmuyor dilden kanayan kelama
Dil susuyor sonunda o aziz lal sözün karşısında.
neşe
Soruyorlar,
rengim yok,sözle dökülüyorum,
Damlam denize garkoldu,
sınır yok bulamıyorum,
Bilmek nedir,yaşadıklarım?
bildiğim aczim,yarını hiç bilemiyorum,
Şükrolsun seni içime düşürene,
aşktan gayrisini yok sayıyorum.
neşe
Öyle bir an ki ben senle dolaşırken
Şaşarkalırım
Sen mi yoksa ben mi düşünen
Duygularım ötesinde kalır beden
Yoğunlaşırken sen gözlerimden gönlüme
Ben mi kayboluyor beden mi
İnan ‘o an, bilincin ötesinde
Şaşarkalırsın
Ben,sen yoktur,zaman yoktur;seni beni yaratan
‘O an,
yokolur gider sözcüklerden ayrılık.
neşe
Yakınım bebeğime
Iraksam erliğine
Edep insanlığın her halinde
Olunsa da ana oğul
Hal ki en kutsal
Tözümün bana sözüymüş
Kişiye asıl onur
Başkasından sözünmüş
Dediler aşık sana
Maşuk oldum ne ala
Aşkta değişmez kural
Tanrının kula gözüymüş.
neşe
ne ilk ne sonNe ilk ne son göz ağrısı
Değil asla kabulüm
Ağrılar bana olsun
gözlerimsiniz
Dünyanın ah ettiği olsanız
Andım olsun inkar etmem
özlerimsiniz
Tanrıya ettiğim dualar kabul olmasın
eğer ilk söz benimse
değil artık
arz sözüm sizlersiniz
Tanrının giydirdiği taçtır
kimsenin kaldıramadığı
biri sağ diğeriniz sol gözlerimsiniz
neşe
Canhıraş şarkılar
Kendinden geçmiş
anın sarhoşu çılgınlar
Kadehler bir boşalır bir dolar
Gözler demli
Ya şu an,şu anda sevgili
Kime ne
Yüreğimdeki tiktaklar
inan hep iki heceli
beynimden akan düşünceler
ha keza
sancılar notalarım olmuş şimdi
Gebeliklerim;kime ne
Yüreğim deniz bu saatten sonra
Aşk.
Nefesim aşk,düşüncem aşk,gönlüm aşk olmuş.
Pirimin dediği
2 kişi,2 heceli.
neşe
”Tanrısal(lık) değil
Tanrının ta kendisi’’
Öyle dememişmiydik söyle sevgili
Şaşkın bakışlar altında Casablanca’da
Bir yanda gayrimizin seyre daldığı
Cami Hasan II
Ki,yakalayabilirmiydi hiç Süleymaniye’yi
Öte yanda bizi çeken kutsal mavi
Rıhtımda işte dediğimiz aşkımızla
bulmuştuk kendimizi kuşkusuz tanrının kucağında
O an tek seçeneğimizdi Atlas Okyanusu
Hasretle indik sahile,yıkadık yüzümüz
sanki abıhayattı suyu
Anca bulabilmiştik eksik kalan huşuyu
Mekan kıldık rıhtımı;karşımızda engin bengisu
Dedin:
_Anne dalgalar alıp götürdüler ruhumu.
Koşuyordu bize sayısız dalga,
getiriyorlardı her birinde yedirenk billur taç
İnan sevgilim ruhlarımız
yalnızca aşka doymaz bilir ki sevgi tek ilaç
Anca böyle oturulur rıhtıma
huşu içinde dalarken okyanusa
Aldırmaz bizler;kim ne söyler ne gizlenir bakışlarda
O an
Üçümüzün kesiştiği kutsal noktada
Dedik yekdiğerimizi onaylarcasına
‘’Tanrısal(lık) değil bu
Tanrının ta kendisi’’
Mabed değil
Mabud esir alan bizi
O an 3 yakın
Şaşkın,içkin,aşkın
3’lü/3 de 2/
Yada sen yakalayan zirveyi
Hangimizdi eren;hepimizdik Allahbilir işte kutsal ailem
Güzellik;eminlikti,birimizin diğerine şahitliği
An ki dorukta
3 kişi şahit tanrı huzurunda.
Benzersiz anımdır kutsanacaksa
hepbirlikte atladık o sonsuza
O an
Mekansızlık
O an
Zamansızlık
O an
En sevgililerle şahit olunan
O an
Kutsuyordu bizi yaradan
neşe Şubat 2007
Sığmıyordu içi içine bir türlü
Bunalıyordu
Dar geliyordu kalıbı, sıkıyordu onu
Dışına fırladı, fırlayacak ruhu
Nereden düşmüştü bu aşka
Nereden girmişti bu söz kulağına
Anımsamıyordu bile
Fi tarihinde bir yerlerde
Bir toprak
Bir insan
Atıyordu tohumu toprağa
Tohumken mi ne
görüvermişti işte görüvermişti
O çay denen tavşan kanı suyu
-Şeker,demişti çayı elinde tutan; şekeri verirmisin
Tohumu atansa;hele biraz sabret dediydi gülerek; sabret seneye yenisiyle içersin
-Bak bu elimdekileri görüyormusun?
İşte böyle başlamıştı
Suyla yaşam bulacaktı
Başından geçen onca zaman
ne toprakta ne de sonra
Unutturamamıştı o bardaktaki rengi gönlü ısıtan
Güneşin sıcaklığını yansıtmıştı gözlerine
ruhunda istek, beyninde merak
Çarpmıştı yüreği ilk kez suya
Ve devam etmişti çarpmaya toprakta
Suyla bedenleşirken, suyla hayat bulurken
Yüreği sen diyordu, o gurub rengine gideceksin,
o güneşte eriyeceksin
Tek düşüncesi oydu artık
Güneşin kızı
İllada lal kırmızı
Diğer taraftan bütünün yarısı
O da suya atılmak istiyordu
Atılmalıydı suya ve çıkmalıydı rengi, alan aklı
Ama tadı
İşte sorma o biraz acı
Onun yüreği de daraltıda
Nasıl olmasın ki kim istemez olmak tatlı
Ne tatlı şey
mi hoş
Aman ne acı mı
Tatlı kız
Nazlı kız
Nasıl olacak bu iş
Nasıl,nasıl
Nasılsa kulak misafiri olmuştu
Her biri aynı havadayken o da duymuştu
Çayına şeker diyeni
Ve daha o an başlamıştı toprağa düşmeden içinde tat isteği
Çarpıyordu yüreği yürek olmadan
Topraktan baş verip de ot olarak henüz çıkmadan
Aşk böyle mi başlar daha doğmadan Yazı mı yazılıyor bilinmeyende önceden
Önce denilen nerede, kim yazıyor
Acep Tanrı aşkı yalnızca seçtiklerine mi lütfediyor
Bu ne güzel bir duygudur yarab
yürekler hem yanıyor, hem uçuyor
Yürekler birbirine mi yoksa yalnız aşka mı koşuyor
Bu bir bilmece çözümü yok bunun
Çatan sensin kalpleri, kaşta senin gözde senin
Bilmez garipler farkları yok artık delidir birbirinin
Sen koru,rezillikte aşkın elinde vezirlikte
Sevmekten başka günahı yok bu sevenlerinde
Tesadüf diye bir şey yok deniyor
Günah da senden mi demeye dilim zor varıyor
Aşkta her şey mübah sayılıyor
Aşk senin en güzel adın bana
Sen neylersen affet aşka koştuk biz yalnızca
Ne sağımıza oldu yaramız ne solumuza
Yana yana gittik biz yangımız yalnızca kendi adımıza
Biz sende buluşmayacağız mı söyle sonunda
Senin adını aşkta bulduk,bizi bağışla aşk adına
Aşk için koşa koşa ulaştıysak sana
Yolları aç güllerle, gül yapraklarıyla aşıklara
Yaprak oldu çıktı toprak üzerine
Toplandı gitti bir sürü işlem,bir sürü ellere
Sıkım sıkım sıkılıyordu paketlerde
Ah diyordu neredesin su
yine hayat ver bana
hayat ver yaşayayım tadım içimde olsun
Ne olur yarab beni tatsız bırakma
tat içimde yok olsun
Tat bende ben tatta vardan yokluğa
Nasıl geldiysek yoktan varlığa
Tek dua buydu çaycağızda
Derken bir hışırtı, bir sesler duyuldu
Çay paketten alındı, bir şeylere konuldu
İşte su, suyla buluşmuştu
Yavaş yavaş ısınıyordu, kabarıyordu
Ve sıcacık suyla emeline koşuyordu
Az kaldı evet az kaldı
Hissediyor içinde olmasa da şekeri,tadı
Damıta gelmişti içindeki şu yazılı aşkı
Şeker desen damıtmak ne kelime
Bu şekle gelene kadar geçmişti halden hale
Ama illa da suyu istiyordu aşk rengindeki o suyu
Biri tat diyordu, öbüründe laldi meram
Birbirinden geçmişlerdi
artık dimağlarda yalnızca kutsal kelam
Aldılar şekerleri koydular bir tabağa
Hepsi kristal köşeli,mutlu havalarında
Bir tek bizimki içten içe aşk içinde eriyordu
Ne oluyordu böyle,neden yalnızca o yerinde duramıyordu
Sakınan göze çöp batar,
işte bir su damlası damlamıştı üzerine
Bir gözyaşı süzüldü
beyim ahlar içinde
Yok olmamalıyım Tanrım dedi
n’olur buluşmadan yok olmamalıyım
Yok olacaksam aşkın içinde eriyerek yok olmalıyım
Neydi bu için için onu yiyip bitiren
Aşk denilen neydi
Kendini farklı kılan diğerlerinden
Bir yakarı
Bir su şırıltısı
Ya da bir bülbülün şakıması gülün aşkına
İşte yine bir aşk
Aşk neydi
Bir yok olma sevdası, sevdalıda
Bir yok olma arzusu yaradanda
Su şırıldayarak akıyordu
yaşam sunma aşkına
Bülbül eriyordu her gün şakırken
gülün kokulu al kırmızısına
Şekerdeyse kalb çay diye çarpıyordu
Çayın yakut, lal kırmızısına
Erimeden ulaşmalıydı ona
Dua kesilmişti artık tüm molekülleri tüm atomlarıyla
Ve zikrediyordu durmadan aşk, aşk, aşk
Nihayet
Bir el aldı şekeri attı çaya
Çayda erirken şeker ediyordu
teşekkür yaradanına
Çaysa sırf şükür olmuştu
ne akıl vardı artık ne bir istek
İkisi bir olmuştu,tam bir ahenk
Sunulan kişi şekersiz istemişti aslında çayını
Önemlimiydi bu artık gerçekleştirmişti Tanrı yazıyı
İkisi birbirinde erirken
ne şeker kalmıştı ne çay yaprağı
Yalnızca aşk vardı
Tanrının en güzel adı
Yakut/lal/diller/gönüller/aşk/lal
‘’Beni bende demeyin bende değilim
bir ben vardır bende benden içeri’’
diyen o muhteşem Yunus
Söylemişti aşkta erirken bu aşkın ta kendisi olan sözü kuşkusuz
İşte böyleydi aşk
Mecnun Leyla’nın farkında değildi
Çoktan geçmişti Leyla dan yüreğinde yalnızca aşk vardı
Aşk kimseye yazılmasın Aşka düşen cehennemin kapısını cennet diye aralardı
M .Erden-Neşe
Başak sarısı
Güneşin yansısı avuçlarımda
Sakladığım bir zamanlar
Bir tutam saç
Senin
Yıllar sonra
gözlerimi alan aynı pırıltı
Bamtelin
_Boyadın mı?
_Hayır!
Sözler,sözlerimiz güneşin yansısı
Verildiğinde sordun mu?
Hayır
Ve lakin değer güneş yansısı,ilahi ışın
Sorgulanmayan söz ya da soramadığın
NEDEN ALDIN
Okyanus olsa da gözyaşlarım
Güneş,ışın
Sevdiğim doğu
Doğum
Doğu,doğum
Durmamacasına
Doğum
güneş
ışın
Yaşam doğumla sonsuza
doğu hep doğurur güneşimi
Zamanla oynaşır durmamacasına
Zaman ötesinden alay edercesine
Doğum sonsuza
Doğu
Doğum
zahirden gerçeğe
Güneş her zerresinde doğumun
Doğum her zerresinde güneşin
Güneş=doğum
O ne biçim söz
…………………
Yok bizim dilimizde böyle bir şey batıyla eş
Bizim doğumuz sonsuz,bizdeki batmayan güneş
Bizim insanımız sevgi,bizim adımız güneş,
bizim sevgimiz güneşle eş
Doğu derken daha içimizdeki nefes
ulaşıyor sonsuza
Doğu=doğum,doğum sonsuza
sözcükler ERDEN olduğunda neşe kalmıyor evrende
Yalnızca bir doğurgaç ortada
Her hücresi ERDEN kesilmiş
Dilimde dua Tanrıya
Tüm aczimle tümden düşünce ve duygu halinde
N’olursun
Ve öyleyim inan kimselerin göremediği
Her hücrem bir doğurgaç,birer rahim
Her hücrem sana gebe
Her hücremden sen doğuyorsun
Her hücrem bir senaryo,yaşadığımız
Ve her hücremde sen oynuyorsun,
başrolde,oynadığımız
Senaryo sayısız
Koltuk sayısız
Ve başlıyor bizim sinemalarımız
Tanrının izniyle
İşte cennetim
Ver elini bana hadi gözbebeğim
Oynayan tüm filmlerde sen
Ve izleyen bir delin,bir avanen
Sınırlı bir zaman için biçilmiş rolde
kabulse annen
Ve ben sessiz kalan ruhumla
onmaz bir çılgın,bir deli
Her birini soluyarak yaşıyorum
bedenimde bedenini
neşe
Gölgem bedenime Sen ruhuma
Senle birliğimde
Gölgelerimiz kaybolur gider ufukta
Sen oğulmuşsun ben ana
Ne zamana
Demiyorumki n’olduk
Yok olan gölge
Yok olan zaman
Yok olan sıfatlarımız
Işık olup uzanırken zamansızlıkta
La’mekana
Aşkımız
Aşkta
Sen varsın
Sen olan her şey var
Sana yaşam veren
Nüveni aşkla dolduran var
Aşkta koca bir aşk var Huzura aşkla vardığımız
neşe
Sarıydık sarardık
Ama solmadık
Dirildik içimizdeki aşkla
Dirildik,
Yalnızca hal değiştirdik Aşkla bu düzeni kuranca
neşe
Birgün sana İsa diye seslendim. Yüzündeki masumiyet ve ruh halindi dudaklarıma yansıyan.
_Anne, bana arkadaşlarım da Jesus diyorlar dedin.
Sen tanrının sevgi dolu yarattığı, sevgiyle büyüyen, güleryüzle sevgi ve
mutluluk dağıtan ve dağıtmaya devam eden bir ışıksın, ışık ve sevgi
odağısın. Tanrı bana ve bize senin gibi bir sevgili tattırdığı için O’na
sonsuz şükürler olsun.
Sanki birgün bunlar yazılacakmış gibi salonda yanımdan ayrılırken arkanı dönüpte bana dedinki;
_Anne, en büyük dua ”Sen neylersen güzel eylersin” demekmiş, bunu
söyle hep. Beni bu sözünle korudun, teşekkür ediyorum ERDEN sana.
Planımızda aynı bahçede önlü arkalı evlerde oturmak vardı. Yüreğimizde
bu aşk olduktan sonra biz heryerde beraberiz ancak oğul sen yine önü
kaptın neylersin.
Senin dediğin gibi olsun.
”O” neylerse güzel eyler……
neşe
aşkın içinde huzur?
aşkta erirken gayrin büyür
lokmalar dizilir boğazında
sen kadehi kaldırırken
göremezler gözyaşlarını
yüzündeki gülümsemenden
Sen aşkta eridin
23’ün 23’ünde doğan sen
annenin 23’ünde dominantlaşırken
neşe
İstençli bedensel eşikliğim nasılsa
İzin ver eşliğine ruhlarımızın da.
neşe
sırdaşım sırra yolcu
aşk
yaşamın sırrı
bize verildiyse
ki ne mutlu.
neşe
Masallarla süslenir seninle yaşantımız
Ne Keloğlan kalır ,ne 3 turunçlar,ne şunlar,ne bunlar
Gerçek nedir nerede başlar
Hangisidir masal
Yaşantımız?
Bir ufacık farkla ki EREN
İlk sözcük oldun dilinde
ve dinletisini durmaksızın istediği
masalımsı abi ERDEN
Peki yarın sevgilim yarınımız
Yine sen,yine sen ,yine sen
Ve başlarız
‘’
Beyim uyusun uyusun
üzerini güller bürüsün
Beyim bülbüle uyansın
Güller sevgilere saçılsın
Lal yürekler,ışık sözler
Beyimle açılsın kilitler
Gem vurulmaz beyimin atına
Yarışılmaz ışınsı yunusuyla
Beyim mutlu beyim güzel
Beyimle gülsün yüzler
‘’
Der;
Kurbağa kardeş ve Erden el ele
Çıkmışlar sudan başlamışlar yürümeye.
Yukarıdan seslenmiş martı
_bensiz sizler böyle nereye………
neşe
Kırılmalar yaşadı bu gönül
Ama soyut
Ama somut
Eş miydi gözyaşıyla tebessüm
Hepimiz bir,
çokluk bir yanılsama mıydı
Aslolan bir bütünün parçaları mıydık
Ete kemiğe büründük diyen şair
O ana varana dek
Kaç kez kırıldı acaba
dirilse de bir söylese a gönül…
neşe
* Asıl saklı SILAda.
* İlk kural temiz olmak.
Temizlen, arın, evril ve bekle. Geliyor zaten.
* Sevgi. Herşeyin anahtarı değil mi?
* Cevapların hiçbiri DIŞARIDA DEĞİL.
* En büyük gafleti senin, benim, insan kızı ve evladının,
Aynayı suda, suyu aynada
Gerçek görmesi.
m. e. m
.
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus Emre
(Sabahattin Eyuboğlu-1971,Cem Yayınevi,sayfa 185)
Erden!
Her göze alınamayan,ve içindeki korku,
Onu görememekten,
Tadamamaktan belki de,
Her istenilen,isteklerin sonsuz güzelliği
Bitişi olmayan gökdelen
Ömrün koca bir boyu,
Ve sadece seks,
Bedenin, bedene bitkisel yaklaşımı yoktur.
Bazılarının korkusu, ve içindeki dengesizlik.
Onu anlayamamaktan,
Görememekten belki de,
Hep istenilen, ulaşmak insan oğlunun karşılığı,
Yüzler yüzlercesine , onlar binlercesine
Ve sonu gelmeyen senaryolar.
Dibi yapılmamış kuyular, neden?
Neden sen dip yapmadın kuyuna,
Çılgınlığın en ağır daniskası ve sen
Onlarca evin dışında, soğukta, otururken
Sokaklar kararır, söner lambalar
Ağlar tüm yoldaşlar
Çıkış kapısı karşında durur.
O zaman uzanmak ona, o an vermek kendini,
Yatağında,
Belki koltuğun, yatak dediğin,
Terli, acımasız, karanlık ve şeytan.
Soğukluğuyla gelir
Şeytan soğuktur.
Sıcaklığı vadeden.
Aynada yüzün şuh sahne, gözbebeklerin
Dişlerin sımsıkı, solgun suratın,
Kefene girmeden önce,
Yakılmak belkide, öyle bir köşede sakinine ne dersin?
Ayna yok, yüzler yok, ses yok.
Soluk tek.O tek.
m. e. m.
Seni yaşamak güzel.
08. 11. 2003 04:43
Ve dönüp baktığında tüm masalar
Bir yemek söyle, hiç yemediğinden,
Bir el salla uyandığın güne, göz kırpmayı unutma
Kahramanlar hep böyle yapmaz mı söz verdiğinde,
Ne kahramanı, .ikeyim gözünden,
.ötünü ne edeyim, hiçbir şeye değmeyen.
Masalara birer ateşli silah verin hemen,
Çekip tetiği; önce korkup ölümü anlatan
Sıksınlar bedenime; bütün bu her şeye son bulan.
Soru?
: Cevap. İp, su, denge, ayna, iyi, kötü, yüce, tek.
Cevap, geç.
Geç ki, dönsün dünya.
m.e.m.
Kadınlar
Tek düşündüğüm şu sıralar.
Küçük ve dik göğüsler
Şeftali gibi kalçalar
Kayısı gibi .mlar ve .mcıklar
Beynimin içinde fırıl fırıllar.
m.e.m.
Hostesler.
Hepsi seksi yaratıklar. Sanırım çocukluğumdan itibaren bana öğretilen
her şeyin içinde bir parça hostes var. Garip ama gerçek. Saçları kısa ve
kızıla boyalı, ince beli olan göğüsleri dik genç kadınlardır hostesler.
Nazik davranırlar ama hep yukardan bakarlar yolculara. Bu yüzden ilk 3
düğmesi açık olmasına rağmen göremezsin göğüslerini. Bu onları daha da
ulaşılmaz kılar, yolcu ufaldıkça ufalır. Çocukluğumda hiç uçağa
binmedim, ama hostesler yine seksi gelirdi. Erekte olmadığım dönemlere
gelince; hostesleri hatırlamıyorum. Bu yolculuk biraz daha değişik geçer
gibi görünüyor, hostesler yine yukardan bakıyor, yine güzeller ve ben
yine göğüslerini göremiyorum ama bu kez onlarla yatmak istiyorum.
Hepsiyle sırayla beraber olduktan sonra, 2 tanesiyle beraber yapmak,
birden fazla kez ağızlarına boşalmak istiyorum. Bunun yetmeyeceği
ortada, sonrasında onları sevişirken seyretmek istiyorum. Daha önce hiç
böyle hissetmemiştim hosteslerle ilgili. Saçları sarı olan hostesler,
uzun ve arkadan toplamışlar, topuz yapanları da var. Hepsi gözlerimin
içine bakıyor, yeşil gözlü hostesler, mavi gözlü hostesler. Kahverengi
olanlar genelde daha seksi oluyor. Hep mavi giyiniyorlar, tek düze.
Bütün hava yolları hostesleri mavi ve tonlarını giyiyor. Bu yazılı
olmayan bir kural mı acaba ? sadece hostesler değil, pilotlar ve erkek
hostesler de mavi giyiyor. Zaman ilerlemiyor, mavi takımların veya
hosteslerin bana hiç yardımı dokunmuyor. Bu yolculuk çok sıkıcı devam
ediyor, ama ben mutlu hissediyorum. Zamanın ilerlemek bilmemesi de bir
avantaj aslında, sonsuz vaktim var daha karaya inmeden önce. Uzaya da bu
yüzden gitmek istiyorum ya, zaman denen şeyden kurtulabilmek için.
Aslında dürüst olursam, sonsuzluğa burada bu devasa tenekenin içinde de
ulaşabiliyormuşum meğer. İnmeden önce düşüneceğim koca bir sonsuzluk ve
kızıl kısa saçlı, mavi mini etekli 2 tane hostes var.
Herkes yerlerine yerleşip kendilerini yolculuğa kaptırdıktan sonra
sarışın genç kadın diğer arkadaşının yanına, uçağın arkasına doğru
yürüdü. Diğer genç olan daha güzeldi ve kızıl saçlıydı. Kendisine bir
soda açan kızıl saçlı, sarışına bir şey isteyip istemediğini sordu,
sarışın tam cevap verecekken, tiz ve yaşlı bir kadın sesi duyuldu, küfür
ediyordu yaşlı kadın. Kızıl saçlı genç kadın sesin olduğu yere doğru
gidecekken sarışın olan kızılın kolundan yakaladı ve “sen sodanı iç, ben
bakıp geliyorum” dedi ve koşar adımlarla uçağın koridorunda ilerlemeye
başladı. Aynı anda diğer taraftan siyah saçlı yeni evli orta yaşlı kadın
sarışın olana yardım etmek için diğer kızılla beraber sese doğru
ilerledi. Küfürbaz yaşlı kadın kolunu sıcak kahvesi ile yakmıştı ve
bütün uçağın rahatını kaçırmasına rağmen bu durumdan hiçte gocunmuş
görünmüyor bağırıp çağırmaya devam ediyordu. Onunla ilgilenen 3 hostes,
kızıl saçlı arkadaşlarını yalnız bıraktıklarının farkında değildi. Ben o
sırada kızılın yanına gittim ve kulağına eğilip, onunla sevişebilmek
için yaşlı kadını yaktığımı söyledim, bu arada rahatça sevişebilecektik.
Kızıl saçlı genç kadının gözleri bir anda kısıldı, sinirlenmişti
besbelli, ama tahrik olduğu her halinden belliydi. O an kolundan tutup
kabine çektim o’nu ve dudaklarına yapıştım. Oldukça güçlü olmasına
rağmen o’nu duvara yasladım bütün gücümle üzerine yaslandım. Karşı
koymasına rağmen birkaç saniye de direnci kırıldı. Bu onun kadar benim
de beklemediğim bir gelişme oldu ve hisseder hissetmez içine girdim. Çok
hızlı, sert ve sessiz bir seks oldu. Sonsuz gibi gelse de bana, sanırım
45 saniye de ikimizde geldik. Gözleri çok güzeldi. Koyu kahve ve çekik.
Göz göze geldiğimizde benden nefret ettiğini anladım, kesin olarak
emindim, ilk defa başına geliyordu ve imkanı olsa beni oracıkta
öldürürdü. Zaten bu nefreti yansıtması uzun sürmedi ve kasıklarıma o
güne kadar almadığım bir darbe almamla kabinden çıkması bir oldu.
Arkasından hemen kapıyı kilitledim ve bir sigara yaktım. Uçak
kabinlerinde sigara içilmez. Ama bu içtiğim en güzel sigara oldu.
Açıkçası ağzımda sigara, aynada kendimi keserken, bir yandan nefret duyuyor,diğer yandan öteki kızılla yapmak istiyorum.
m. e. m
Çok altında o çatının
Alt tarafta gülerek ve üstünde çimenlerin.
Kıkırdar hislerin,
İçten ve eskisi gibi umutlu,
Saf.
Pamuk gibi, iç içe ellerim, ne güzel.
Keyifli misin?
Keyif ne?
Nedir, nasıldır veya nereden?
Çok altında o çatının,
Gözler çarpık, eller karmaşık,
Gözler başka yerde, akıllar karmaşık,
Göğsü çökük, acılar kabarık,
Kimin ve neden,
Veya nereden,
Tam altında o çatının,
Dizler kırık, parmaklar paslanmaz
Solmadan ve son bir kez daha sormadan
Çok az önce,
Yakındım.
Çatının tam altında,
Oyun dediğiniz, kuralları oyunsuz, gözleri ruhsuz ve
Elleri kanlı, kanatları katı ve bir yuvadan uzak
Sizler, kurallar katı,
Ve basit.
Nereye kadar bu çarpık, doyumsuz gözler.
Nereye kadar?
Bütün bu talihsiz olup bitenler,
Deniz ve gökyüzü,
Nereye kadar.
Al bir itiraf;
Ben, SIKILDIM.
Plug-in is out,
Now the trend is, plug the fuck out!
Ben, SIKILDIM.
Çimeni pamuk parmakları, o kıkırdayışı…
Ben, SIKILDIM.
İtiraftı, ve ben bıktım.
Hazır, ready, steady, GO!
m. e. m
Kimin ne yaptığını bilmeden,
Her bir element; su sonra hava
Ateş ve toprak,
Dörde ulaşıyor bütün rakamlar.
Toplama, çıkarma
Dört işlem. Falan fişmekan,
Peki o zaman bir soru;
Neden 3 tane var?
m. e. m
Bir gün tohumlar filiz olur elbet,
Çağır beni.
Üreme zamanı geldiğinde,seni özlediğimizde
İkimizin acısı; BİR.
Ve ben, tamam geliyorum.
En keyifli saniyelerime.
Eyvallah.
m. e. m
Nelerini
verirdin elde etmek için?Doyma duygusunu yaşamak için?Yoksa doyum
denilen şey koca bir yalan mı?Şu duvarın dibini, kirletmek için nelerini
verirdin?Sadece 5 dakikanı alır.Doyum denilen şey nedir ya?Duyguları
neden verdin?
Doyum ve yerçekimi. Tek sebebi bu, bütün çaresizliğin.
m. e. m
KÖPRÜ
Aslında 32.500 yoldan ibaret bile değil,
Güneş doğup ve ayla sahne değiştiren
zamanda yaşamak.
Belki de sadece bir tane, belki bin
Ama dört bölü iki de bir,
Zor ve anlamsız
İnce ve görünmeyen sağlama.
Bazı şeyler sadece anlayana,
Güneşi doğur ve batır, ben hazırım
Susuz ve aç hatta nefessiz.
Yeter ki ayı doğur ve göster
Ay hiç bir zaman doğdu mu ki?
Hayırdır gerçek cevap, yanlış doğru yokken
Düşür beni, yola çıktığım ince sicimden,
İşte;
Hazırım.
Güneşin dünyaya, dünyanın güneşe duygusallığı.
Hazırım.
Ben köprünün yarısını yaktım.
m. e. m
Elmanın teki,
Birini günahkar, birini muhafazakar,
Beni de sahtekar yapmak üzere.
Aklımı kurcalayan ve durmadan,
ayrıca bıkmadan,
Yaşadığım şehrin insanları, gözleri birer birer eksilmiş
Her gece girdiğim, sabahları uyandığım yada,
Terk ettiğim, senaryolar ve fena fahişeler,
Kanatlı, kanatsız ve ince ruhlu cinler,
Hepsi teker teker kurgulanan.
Acının x y z’ si, ona yeni eklenen a b c’ si
Kim sorar soruları, kim bozar beni,
Ekleyip durmadan e f g’ yi.
Seni pis orospu, çık aklımdan, kes kızıl saçlarını
ve kır burnunu, bacaklarını kes, kollarını uzat
Dik göğüslü gelme önüme,
Sarkıt ikili bombaları,
O zaman belki, ancak belki seni acınası orospu,
Gülümserim yüzüne.
Güzelliğin ve orospuluğun dişlerimi kenetleyen,
Saçların ve bacakların bana her gün 31 çektiren,
Yok et hepsini, yok et ki;
Gülümseyim gözlerine.
m. e. m
Yürü kimsenin bilmediği yollardan
ve o araziden geç
Ekinleri sonsuz,
Görme duyusu duygusuz
Gözlere sahip ol
ve o araziden geç
Duy kimsenin duymadıklarını
Ve çal o piyanoyu
Bütün dokunuşları, dokunma duyusu olmayan
Ve çal o piyanoyu
Sev kimsenin sevmediğini
Duyusuz ve duygusuz,
Ve geç o araziden
Ve çal o piyanoyu
Duvarları ağaçları
Ağaçları insandan,
Kanlı veya kansız
Kimsenin kanamadığı
Herkesin yaralandığı.
İç beni.
Beni iç,
Doy, doyumsuzluğa.
m. e. m
Bütün suçlular teker teker kaçtı gitti
Kimden beklenirdi ki, kalması için yalvar
Arkanda koca bir dünya, sözleri kuru
Ama seninkiler yaşlı ve damlalar
Birer birer açar yolları,
Kimse sormaz kimse bilmez zaten
Ne istenilebilir ki, ufak bir sevgi dışında
Sırtını dönmek hep moda
Ademin Havvaya ağlayışları tüm dünyaya yankılandı,
Kimse bilemez gözyaşlarını, kimse çözemez karın ağrılarını
Kimse de gelip sormasın,
Bilinemez, çözülemez sadece yazılı
Kader veya şans denilen, belki de
Sayılı günlerin acımasızlığını
m.e.m
Zorakiye takılan ufak deli karınca
Bağırdı 7 kere, fonksiyonel denkleminde
Zırvalamayı kes be kardeşim bu bir iken
Artık bırakın yemleri, iki idi.
Ağırlığının bilmem kaç katını çekebilen güç
Doğadan mıydı imandan mı?
Kıçımla gülerim dedi traşlı
Elindeki kalemi ekmeğiyle süslerken
Çıkmaz bunun sonu, dur
Dur ki, gelene bırak, gidene bakan.
m. e. m
3
ayrı adam aynı sokakta. 3 kadın onların yanında. 3 ayrı sevgi
aralarında. Birincisi alkollü, ikincisi alkollü, üçüncüsü de yüksekte.
Alkol hep bozmuştur adamı. Ama adam olan bozulmayan mı yoksa???
Teki sadece sataşır, eğer önüne başını gider.
Öteki sataşır ve uzatır. Milleti önce – özellikle sevdiğini – üzer, sonra eğer başını – .ike .ike -, ve eğer başını gider.
Biri kimseye sataşmaz, başını hiç eğmez ve hep dik kalır.
BU OLAY BU
Düşünmeyen adama
En ağırından susuzluk bile değil,
Düşünene; büyük açlık
En hafifinden
Yaşanması gereken.
m. e. m
Dün geceden kalma 4 saatlik uyku,
Radyoda “I love you baby”,
Ya da
Let me love you baby.
Eski şarkıların ritmi kulağımda,
80 lerin daha başı mesela,
Disko devrine 20 ay kala,
Dedim ya, sadece 4 saatlik uyku
Son 48 saatden kalan,
Ve şimdi baktım,
2 saat 35 dakika olmuş,
Eder 50 buçuk saat,
Son 2 buçuğu sana…
Boğazımda astımsal bir gıcık
Ona rağmen, sigara üstüne sigara.
Uyumak istiyorum,
Sana dokunmak, sadece rüyalarımda.
Arkamızda yarım asırlık bir bağ.
Arkamızda…
Seni benden uzak tutacak olan.
Biliyorum, asla “ seni seviyorum “ diyemiyeceğim
Ama alıştım galiba.
Gittiği yere kadar,
Seni seveceğim.
m. e. m. 14. 06. 2002 02.42
4 bacaklı bu sandalye,
Ağaçtan bozma sarı masaya doğru, içine,
Üstünde bir benlik, sandalye, masa, benlik
Hepsi de dört bacaklı,
İnsanoğlu kumdan yapıldı, ve din
Önce elmayı sonra, şeytanı anlattı.
Çamur,
Kum ve ateş. Hepsi içimizde.
Sandalye masa iç içe.
Hayat iç içe.
Hepsinin üstünde kırmızıdan ve canlı,
Oldukça heyecanlı üstelik,
Bir benlik duruyor.
Uzayda hareketsizlik var,
Beynimde 82 tane uzay, bıraksalar,
1282 saat uyurum, benlik duruyor,
Uykularımın üzerinde; sanki ben bir orospuyum,
İyi kalpli kızıl saçlı fahişe,
Ama pezevenk çok ızdıraplı herif, bırakmıyor vajinamı
O’na çok para kazandıracak olan.
Peki o sahip, o pezevenk, vajinanın sahibi,
Hangi uykuların galibi?
m. e. m
Gizli kapılar,
Kolları kapıların fenasından
Dikenli telleri ve gülleri,
Zehirli üstüne, damla damla,
Zamanında belki de çok eskiden
Damlatmış birileri
Oyun diye mi?
Her şey bir oyunsa eğer,
Ulan orospu çocukları, vefasız ibneler
Nerede bu işin defteri?
Kalem bile vermedi bu devlet,
Gün geldi ve ben;
Çaldım kalemleri.
Mükemmellik en dönemeçli yol
Sıçmak veya sıçmamak, şans döngüsü
Ayrıca kader
Bunlar, benim elimde mi?
Silgiyi vermedi bu devlet ve bahsetmedi,
Gün geldi ben; çaldım silgileri
Biliyorum, rahatsızlık verici, üstelik edici
Okuma o zaman, kim zorladı ki seni?
Paylaşmak isteyen yok hiçbirini
Vurdukların dışarıya gidiyorsa
Bunun üstüne ne demeli?
Köle çocuğu, kral varisi
Döner dolaşır sarayına ulaşır.
Bunun tersi mersi yok…
Soru bir; var mı şu işin sonu?
Soru iki; sonu geç,
Bomba gibi patlar başı.
Evvel kelimesi; harbiden bir lugatçıya sormalı
Baştan önce geçerli mi?
Biliyorum günler o zaman zordu
Su ve ekmek bulmak işin en boktan olanı
Nefes almak yoktu.
Yasaklar çepeçevreler bedenimi
6 beton 6 yönünde, 6 yönümde
Bedavalar mutlu eder beni.
Yalnızlık mı doğurdu…
Marangozun el becerisi, ateşlere hüküm etti
Köle olmayanı oynamak en güzel rol olurdu
Bedavaya oynamayanın ..tünü kessinler
Şerefsizim buydu.
Biliyorum 7 kıtaya doğduk
6 milyarın içine savrulduk,
ama soruyorum işte,
Ya tekse?
Zaman tersine döndü be adam
Yok mu yanında güzelce s…bileceğim bir .m?
Sakın yalnız kalma
Söz benden sana, ben yalnız bırakmam.
İkiye bir elma yeter,
Kahkahaların sonu yok,
Bunların hepsi zamanla geçer.
m.e.m
CAPTAIN
Bütün gemileri bu iğrenç filonun
Saçma sapan bir rotayı takip ederken
En öndeki geminin acınası kaptanı ben,
Korkuyorum.
Ve bilmiyorum, bu yol nerde biter?
Bütün bu gemiler ve içinde ben,
Nereye gider?
m. e. m
Sükut halinde bulunma durumu: SESSİZLİK. Acaba ruh-i sükut (yani ruhani
sessizlik) huzur mudur? Çocuklar (en yaramazları bile) bazen camdan
dışarı bakakalırlar. Saatlerce huzuru mu görür acaba o çocuk?Yoksa
dünyayı mı tanımaktadır. Belki de ilk defa martıların beraber uçarken
oluşturdukları o eşsiz kombinasyonun farkına varır. O kombinasyonda
Tanrıyı mı ararlar kine? Ne bilsin ufacık çocuk Tanrı’yı? Soyut ve somut
kavram oturmamıştır kine. Çocukta peki, somut denen olgu mu vardır
doğuştan, yoksa soyut mu?
a) Somut var diyelim;
O zaman “Δ” şeklindeki kutucuğu neden “□” şeklindeki sokete sokmaya çalışır?
b) Soyut var diyelim;
Bunu çözmek nasıl? Ölümü anlar mı çocuk? Ben niye 5 yaşımdan tek tük
duygular ve güçlü sahneler dışında hissetmiyorum bir şeyler.
Soyut olduğunu kanıtlayamadım kendime. Ama olmadığını da kanıt buyurmak imkansız. Çocuk psikolojisi okumak lazım.
Bugün okuduğum bir haber var. 4 aylık bebe rüyasında ana rahminde
olduğunu görüyor ve ölüyor, bu ne demektir? Bilinçaltının gücü değil mi?
Soyuta bir adım daha yakın.
→ Çocuk olmak lazım, çocuk
O .iktiğimin dünyasından kopuş-u aleme
Bir değil daha fazla adım atmak için.
Çocukluk birkaç bozuk paradan ibaret olsa gerek
Parlayan çıtır çıtır banknot bebeliğin yerinde
Yoksa bebek olmak mı lazım yeniden?
Düşünceli, düşünceli,
Belki de, ibret olur büyüklere yada
Kendini büyük sanan hödüklere.
Büyümüş hödük olmuş, haysiyetsiz mahlukatlar
Küçülüp de cebe girmek yerine.
Nedense, babam, dedem, amcam, dayım
Yaşlandıkça küçüldü bütün sefil ruhlar
Doğa alınca hepsini,
Birer bebe olacaklar.
Eee, eee, eee, eee, pış, pış, pış, pış.
Okusun da büyüsün oğlum,
Tıpış tıpış yürüsün oğlum
Sonra da motoru yaksın
Doğanın mıdır nedir?
Belki de Tanrı, Allah, Kadir-i Mutlağın ta kendisidir
Müziğine bak be…
Harbiden de “O” nun çok güçlü bir müziği var. Notalar bile yetmiyor güftesine. Keşke besteci olsaydım mı acaba?
ACABA?
ABC
m.erden matay
Dondum senden ayrı
Buz kesildi parmaklarım
Bir anda, birer birer.
Sensizlik, çok soğuk bebeğim,
Ne olur hemen gel.
seni seviyorum
m.erden matay
APRİLES
Yarın kutular yapılıp,
Kablo döşenecek.
Enfeksiyonlar bırakır mı hiç?
Erken kalk, geç yat, az ye, hiç yeme,
İç.
Mektepten atılan İbrahim’ in sol pabucu,
Eskidendi falaka, değiştirdiler raconu,
Sen hiç takma,
İki nokta ve bir doğru.
Bekle de gör, kim kime, duma dum.
m.erden matay
Bu çoktan parçalı yapboz,
Yapılamayıp, bozulmaktan eskidi.
Her anı bozuldu, birileri geldi,
Beni de kandırdı, o saçma ERDEN,
Her şeyin içine etti.
1 değil, 1000 değil,
Çok acımasız ve aptal, hep sonu getirdi.
Ve şimdi sen,
Bana yapbozu gösterip,
Yapıp bozmadan tablo çizmeyi öğretip,
O hayallerdeki bahçede huzuru yaşayabileceğimi gösterip,
BANA,KENDİNİ,SEVGİYİ,BEDENİNİ
ASLINDA ERDENİ verdin.
Ben yine bozdum, her zamanki gibi,
Ama son bir ŞANS VARDIR DEĞİL Mİ?
Sana sarılmam, öpmem, koklamam, sokulmam,
Açılmam, ağlamam, Bağırmam, Küsmem, üzülmem
İçin.
Vardır değil mi Tanrım?
Oysaki sen değil miydin,
O’nu sev diyen?
m.erden matay
SKULL
Olmak istediğim;
Dipsiz kuyuya düşen kar tanesi,
Bak,
Nasıl da eridi gitti.
Bir bok olamadan bitti.
Ama bir derbi yönetipte,g… kalkan i… hakemlerin ligi
Full dolmuş, insanlar benim gibi
Sarıyla kızdırıp,
Kırmızıyı gö.e iliştiren i…ler gibi yada;
Sahayı terk edenler,
Üzülüp birer birer gitti.
Ve yüce bilgiç, Shakespere’in dediğinin son yarısı gibi,
NAT TU Bİ.
m.erden matay
GECE YAZDIM BUNU
Uzun,üzüyor.
Uyutmuyor,korkuyorum.
Yokluğun,açlık.
Uyutmuyor,ölüyorum.
Uzun ve yavaş,yoruyor.
Bir türlü bitmiyor,ben;
Bitiremiyorum.
Belki de son kanat çırpışıdır,
Bu susamış ve bir türlü sıçamamış ve
Ayakları birer ateşten zincirle beynine yamanmış
Küçük,hüzün,
Ve üzgün,
Korkudan kararmış,
Gözleri yuvalarından fışkırmış bu güvercinin.
Belki de son kanat çırpışları,belki de
İlk ama acılı tecavüzü hatırlatan.
Öncesini atlatan ve sonrasında hatırlamayan birer bakış belki de
Artık olmuyor çünkü;
Uzun ve yavaş,resmin gözlerimi okşuyor,ruhun;
Uzak ve uzak ama
En iyisinden sıcak evet;
Ruhun;çok ama çok
Özletiyor ve belki mışıl mışıl uyuyor
m.erden matay
21.
yirmi birinci sayfada
yetmiş küsürlük kitabın,
otuzuncuya giren bir pasajından
yok aslında pasaj değil
kapı galiba,kapı,kapı.
eğilip alnından öpüyorsa sarhoş mazbut deli,
yoldan geçen taksinin o bir saniyelik bekçisi
Öptü işte.
Sayfa 31,21’e yapışmış.
Su kullanarak okumak lazım hepsini.
m.erden matay
Bazen,
Hayat dediğin su ise,
berraktır.
Bir gün bulanınca ,sor o soruyu kendine…
Bazen
Nefes alırsan,akciğer dediğin iki al.
Ferahtır,
tıkanınca yeniden sor…
Bazen,
o gün geldiğinde
soracağın zaman içinde
süresi uzundur cevabın,yorar.
Sonra birisi geldi,
Güneş battı,gece oldu.
Gece güzel miydi?
Acaba soru bu mudur?
m.erden matay
Unutkanlık,sorumsuzluk,eski günler diz boyu
Ne yapmalı?Bulmak lazım bir çıkış yolu.
Beynimi saran bu sarıdan bulut,
İçime işledi sanki,ve
o kadar sinsi ki;
Bütün olup bitenler sanki birer hayaldi.
Soru cevap denklemi,en başından oluşturdu evreni.
Sen böyle ağır ağır girerken,
Benlik ve bensizlik,iki grup,iki çete.
Temizlediler bedenimi.
Denizden balık tutup,gönderirlerse aileme,
ne bok yer acaba ebeveynler?
Darmadağın bu vazo,
Bu çok renkli ve ateşli
İçi paradoks-mozaik,
Hegel’in,tez-antitez ve sentez üçgeninde
Bir tez,bir antitez ve bir sentez gibi.
m.erden matay
Her an, saniye,
Büyütüyor anne misali,
Elinde bebeği, memesi dudaklarında
Dönüp bakamazsın geçmişine.
Durmadan büyüyor,
Sevgin, aşkın, özlemin.
ve korkuların.
Anlayabilir misin?
Sesimden beni çözebilir misin?
Gözlerimden görüp, bu acılı ruha
Sıkıca sarılabilir misin?
(Yoksa pas vermeden geçip gidecek misin?)
m.erden matay
SAÇMA
ne kadar anlayabilir bu dünya?
ne kadar tanıyabilir,
ya insanları,bu sefil ruhlar,
kendilerinden hiçbir farkı olmayan bu sefili
ne kadar görebilir?
Hiç.
Kimse anlayamaz beni, ne o, ne bir başkası,
belki sen.
Şüphenin içinden ikincisi.
Anahtarı tutuşturdular elime, benim harbiden günahım yok,
Kelaynak gibi bıraktılar öylece,
Ben ne anlarım sevmekten, sevilmekten,
Ne sevildim, ne sevdim önceden.
Ağırlığı kollarıma ağır,
Omuzlarıma dar, gücü benden öte, gözleri karmaşa.
Çözümü arama diyen bir fısıltı,
Nehrin kıyısında bir alaca vakti vızır vızır
Topuğunu ısıran kanatlı böcek misali.
Çözümü arama.
Peki ya ne demeli, acıya?
Yok mu bu işin bir huzuru?
Sakın deme bana bir gün şaşırıp da,
Asıl saklı sılada,
O yüzden sen çözümü ara.
En büyük gafleti senin, benim, insan kızı ve evladının,
Aynayı suda, suyu aynada
Gerçek görmesi.
m.erden matay
Her
gece yanına gelip bir öpücük konduruyorum yanağına, gözlerini
kapattığında ne kadarda çıkıyor ortaya tatarlığın. Nefesini alıp
verirken titremesi dudağının. Uyurken yumuşar ten. Seninki öyle bir
yumuşak ki,uyuyan güzele has.
Her gece yanına gelip bir öpücük konduruveriyorum yanağına, sonra
süzülüveriyorum yanına.Vücudunun kıvrımları bu kadar mı hoş, nazik?
Vücudun hala kız, hala bakirelere has. Yuvarlağı kalçanın, elimi çekiyor
üstüne. Bu kadar mı sıcak tenin? olamaz.
Her gece süzülüveriyorum yanına bebeğim, ruhun bu kadar mı saf, bu kadar
mı güçlü, annelere has. Bedenin bu kadar mı sıcak, bu kadar mı sen, bu
kadar mı ben?
Benim, bu sevgim sadece sana özgü. Yok bir eşi, benzeri, yakını, uzağı.
Bu kadar mı özelsin ha?
Bu kadar mı?
m. erden matay
1492
de Hindistan’a giderken kaybolan,salak beceriksiz bir kaptan
ispanyolları ve ingilizleri gaza getirmeseydi; devasa kültürel bir
çağda, ruhsal dinginliğimizin tepesinde huzurlu, ütopik bir dünyada
yaşıyor olabilirdik.
Colomb’dan, ispanyollardan, anglosaksonlardan ve onların oluşturduğu yapay ırk amerikanları pek sevdiğimi söyleyemem.
m.e.m
?
Kapıyı açıp defettiğinde cinleri
Odan, hücren
Bu rengi değişmez dört duvar
Ellerini açıp seslendiğinde
Ve sen ki
Yüzyılların yükü omuzlarında
Ve sadece ufak bir uçuk hayal
Darmadağın, cam kırıkları suça birer ufak adım
Yürümek öğretildiği
Gibi mi sorarım?
Sıfırın altında, donma dünyası
Donuk hayaller, donmuş resimler
soğuk seferlerde ve birer gemide
uzaklaşmanın verdiği sefil rüyası
Ve uyan.
Geçsin,geçirmiş zaman
Saniyesi bile koyar
Dakika yerine, saat kocaman boktan bir masal.
Ve uyan.
Acılar içinde, soru işaretinde.
m. erden matay
Çocuğundan uzak kalan kahır dolu kadın,
Saçlarını dağıttı ve de sonra
Damarları çatlayana dek bağırdı,
Sokaktan geçen,babasını tanımamış
Anasını kilise duvarına bantlamış kel adam,
Kulağını kabarttı,
Bu pis duvar dipleri çöp dolu,
Ağacın dibi izmarit çimen,
Gökyüzü bulutsuz ve buna rağmen dünya
Asit yağmurlu.
Kabarttı,küpeli ve kepçe kulağını
Sadece kendi gayrı resmi dünyası,
Zaten alabildiğince karanlıktı,bu kel adam
ona rağmen kabarttı,
İçler acısı ölümsüz ruhlar bile artık
Yalvarırken o’na,ölümü ver diye
Bu kabartma bir boka yaramadı.
Kahır kraliçesi,ölümün prensine döndüğünde,
Bu bitmez aşk,uzaklığına hasret ve
kimsesizliğin piri,yavaş yavaş ağladı.
Zor ve uçuk değil
Sadece kimsesiz,sadece O’na zor,kepçe ve kahrılı
O yine de kulağını kabarttı.
m.erden matay
Teoriler
ne olursa olsun,bir bekleyiş var.Fikirlerin çoğu yenilmeye mahkum.Pek
az gerçek var,belki de hiç yok.Belki de gerçek diye bir şey
yok.Değişmeyen tek şey bekleyiş.
Artık bekliyorum.Kavuşmayı,aynı zamanda yüzleşmeyi.O’na kavuştuğum
zamanki hislerim şimdiden dürtüyor beynimi.Bakıyorum ama
göremiyorum.Belki de tam tersi.
Görmek ama bakamamak.
Hissetmek ama dokunamamak.
O’nun iznini bekliyorum.O’na kavuşabilmek için.Diğerleri deli diyebilir bana.Ama hissedebiliyorum.
Bu gözle görülür,kulakla duyulur bir şey değil.
Her cisim de onu hissetmek.Her dokunuşta.
Ama görememek.Görmek.Görememek.
Hayatın ritmi.
İlk kural temiz olmak.Temizlen,arın,evril ve bekle.Geliyor zaten.
m.erden matay
Eğer gerçekten seviyorsan,neler yapabilirsin?
Bunun cevabı ölüm değil.Ölüm son harekettir.Uğruna beyin çatlatmadıktan sonra ölmek neye yarar ki…..
Savaşmak lazım.Sonuna kadar.Savaşın son sahnesindeki ölüm gerçektir.Olması gerektiği gibi.
Savaşarak beklemek neden?
Sadece beklemek mi?Bu aptallık olurdu.Aptal olmamak lazım.’’1’’den ‘’10’’a kadar saymadan,’’11’’e gelinmez.
Adım atmak o yüzden,en büyük hareket!
Oturup kıç büyütmek ve pislenmek….
İşte bu en büyük hakaret.
Her adım sonrası alınan,bir nefes
Hissetmek bu.
Sana bağlanmak,seni daha çok istemek.
Bu zaten seni gerçekten sevmek.Artık anlıyorum ve öğreniyorum yavaş yavaş.Seni sevmek nedir,nasıldır.
Sevgi. Her şeyin anahtarı değil mi?
Her nefeste senin için arınıyorum.Seni gece gibi bekliyorum.Sabah olacak.
m.erden matay
Bu kadar istemek ilk defa
O canavarı bu kadar hissetmek;
İçinde
Nefesinde,damarlarında.
Yıkımı,cinayeti ne kadar da hak ediyor
İnsanlar ve dünya.
Bunu bu kadar anlamak.
Sonuna kadar çek hepsini
İlk defa bu kadar ağır
İnsanlara aşkım diye anlattığının;bir dönem.
Bu kadar hafif gelmesi.
Dumana bağlı bu ciğerler,eskidi.
Dumana böylesine;eskidendi.
4 kat dibe inip yerin;
Patlayarak,bütün katmanları;
Patlatarak,
Ve,
Paramparça olmak,bütün hislerinle
Hepsi durağan.
Zamanı terse alıp
Tekrar tekrar yaşamak;
İlk nefesi,ilk adımı,ilk lafını
Ve sevişleri.
Dokunmak ve koklamak
Görmek ve tatmak.
Duymak.
Bakırdan değil kalbim,veya çelikten
Öyle olsa belki duymuştum.
Geçmiştim telleri,direkler arası.
Ama duymak.
Kulağımı ıslatırken dudakların.
Saat 05.05’te
Uzaktaki 5 harfli ülkeye
5 saniyede uçtu.
Duymak.
Görmek.
Tatmak.
Dokunmak ve koklamak.
Duyularım seninle uçtu senin yanına.
Ben buradayım ama.
Kahredeyim,kahrolası ve
Kahrolmuş.
Ama uzak.
Sen burdasın.
Ve yatağın dış tarafındasın.
Öyle uyumazmıydın be sevgili.
Ve ben;
Seni koklamazmıydım.
Ay kıskanırdı beni,
O benim en büyük düşmanımdı.
Ve kıskanır daha O,
O yüzden bebeğim,sen;
Hiç merak etme.
O bile bilmez bu kokuyu,
Kuşağın altından geçseydi.
Biliyorum,yakın.
Biliyorum,ve bu gece iç tarafta uyuyorum.
Yanımda sen ve kokun.
Ve tenin.
Ve bedenin.
Ve ben.
Gride yoksun benim için,
Ben siyah,ben beyaz
Gride yokum ben zaten.
Ve sen siyah
Ve yine sen beyaz
Dışardayız bu gece.
Her gece dışarıdayım.
Senin yanında,ve
Kokunla.
Bakırdan değil kalbim,çelik hiç.
Dört odasında,dört sen.
Be sevgili,be kadın..
5 i de seninle ve,
Kokunla.
Ama ben burdayım,içeride.
Senin yanında.
Ve iç tarafta.
m.erden matay
Çıplak dolandım ortalıkta
Denizi seyrettim bugün
İnsanlar etrafta
Seni aradım, bulamadım.
Küfür ettiler bana
Gözlerimin içine baka baka
zerre umrumda değil ne düşündükleri
söyleyecek sözleri
zaten yalan
Doğduğum gün yalan
Bütün bunlar yaşadıklarım
Hepsi dolan
Zaten uzak.
Yaradanı gördüm bugün
Uzattım ellerimi
Eğildim, kaldırdım gözlerimi
Ne istediğimi sormadı bana
Sadece baktı,
Neden der gibi…
Cevap da beklemedi
Sadece bir şans dedim
Yeni bir şans
Herşey silbaştan
Bütün bu deniz
Bu akşam gel yeniden
Yıldızlar geceleri konuşur
Göz kırpar belki de
Çekerler bizi bu dünyadan
Sonra en baştan
Sen ve ben
Ne yalan söyliyeyim
Ne Tanrı umurumda
Ne cennet ne de cehennem
Önce yanlız kalır
sonra çoğalırdık
Ama hepsi yalan
Birden kapattı gözlerini
ve dedi ki :
GİYİN !
……… ibadetini
Hayallerini
Sözlerini
Sevgini
Bir paylaşamadın içini
Hepsi baharla birlikte iklim değiştirdi.
Yine yalnızım, yine soğuk
Kavrulurken bedenim
Donan kalbim
Yakındır kocaman bir kaya tam göğsümün ortasında
Ne kadar acı
Bu karanlık, bu gözyaşı
Çiğ çiğ elmacığımda
Oysaki ne güzel yemiştik elmayı
M. Erden MATAY
HAziran 2005
Bütün bu müzik, mumlar
Hepsi benim için
Son tören ağlamamalı
Gülerek gitmek varken
Mahkum oldum bu dört duvara
Tek bir gülücük bile istemeden
Yürüyorum sana darağacına giderken
Bir sigara belki de
Bir nefes yada
Senin dudaklarından çekilen
Markası hiç önemli değil
Sen kokan izmaritten
M. Erden MATAY
Haziran 2005
bu sabah bacaklarının arasında uyandım
neden bırakmadın beni?
oysa ki öyle bir garip, bir düşük, densizce bedenimde
sana bakmıştım uyumadan önce
neden bırakmadın beni burnum akarken
o uzanamadığım egon gülümsedi aniden
sana hiç göstermediğim-gene de senin cimciklediğin-bensellik
çevriminde,belki herhangi bir düşüşte ve kimselerinde göremediği bu
yalnızlığımın içine ettin gene
bu sabah içine uyandım
beni yine bırakmadın
M.ERDEN MATAY
KIRMIZI TIR
Güneş beynime işlemiş, hava kaç derece hiçbir fikrim yok. Çok sıcak, ta
kafamın tepesinde, saçlarımın dibi sırılsıklam olmuş, yavaş yavaş enseme
doğru ilerliyor terler. Kürek kemiklerimin arasından .ıçıma kadar
süzülüyor. Enseme bir sinek konuyor ama Afrikalı çocuklar gibi olmuşum,
elimi uzatmıyorum.
Bir an zencilerin teri nasıl kokar, ona kafa yoruyorum.
Yanımdan siyah bir araba son hızla geçip gidiyor, arkasından da bir
otobüs. Karşıdan gelen araba selektör yapıyor ama umrumda değil, kafamı
kaldırmıyorum.
Güneş beynime vuruyor.
İsa’yı düşünüyorum. Çarmıha gerildiğinde nasıl da pişmiştir, yazık…
Ardından gene zencilere dönüyorum, hiç güneşlenirler mi ?
Tabi ki İsa zenciydi.
Muhammed de öyle.
Musa ?
Sonunda yolun kenarına, bir yaşın üzerine oturuyorum. Kendimi seçiyorum
burada, kömür gibi yanan bir taşı içime almış, ..tümü dinlendiriyorum.
Kozlamak diye bir kelime geliyor aklıma.
Anlamı nedir ?
Bir araba daha geçiyor süratle, ben arabaya bakmam bile. Herhangi bir
arabayla işim yok, beklediğim aslında bir tır. Bu .iktiğimin şehrini, bu
sıcakta ancak bir tırın içinde terk edebilirim.
Bu şehir bunu hak ediyor, sıcak beynimi .ikerken… Aslında o tırın bir klimasının olup olmaması bile önemli değil.
Ama tır falan geçtiği yok, zaman kaybediyorum. Güneye doğru ilerlemeliyim ve zaman kaybediyorum.
Zaman kaybediyorum.
Ben kalkarım oturduğum yerden ve yürümeye başlarım.
Bazıları kendimden ne istediğimi sorar. Bunun benimle yada başka birileriyle alakası yok. Hiçbir bağlantısı yok.
Herşey zamanla ilintili derim.
Bazen zamanı yok saydığımızı sanır, yanılırız. Asıl olan zamandır, biz onu yok saydığımızı sanırız.
O gerçek olandır, yok sayan zaman, sanan biziz.
Derim ki “o yüzden, benim işim zamanla, onu yok sayamam” ve eklerim “hem yaptıklarımda hiçbir anlam mantık yoktur”.
Yürüdükçe .aşaklarım terliyor, .ötümde çıkan bir sivilce durmadan donuma sürtünüyor, kaşınıyorum.
.iktiğimin şehrinin çıkışı çöl gibi.
Böyle geçen bir buçuk saatin sonunda yorulur ve uyumak isterim. Keşke
şuralarda göldede zula bir yer bulsam, .tuzbir çeker uyurdum.
Ama çölde yürümekten başka yapabileceğim birşey yok.
Kendi kendime sorarım neden illa ki bir tır istiyorum. Başka herhangi bir araçta beni güneye hızlıca götürebilir.
Cevap veririm, eğer bir tırla inersem güneye, çok basit, bir tırla inmiş olacağım. İstediğim bir tırla güneye yol almak.
Ve yeni birşey daha eklerim isteğime, bu tır kırmızı olmalı.
Kesinlikle yeşil bir tıra binmeyeceğim. Mavi de olmayacak.
Kırmızı bir tır geçecek birazdan ve beni de alıp devam edecek yoluna.
Yürümeye devam ederim belki 2 belki 3 saat ve suyum biter.
Ve yere düşer, bayılırım. Güneş çoktan batmıştır.
M.ERDEN MATAY
Gökyüzüne
bakmayı hep sevdim, herkes sever. Küçükken büyükbabam saatlerce
seyrederdi gökyüzünü, belki de neler olup bittiğini merak eder dururdu.
Bir dilek tutardı içinden ve milyonlarca parlak ışıktan bir tanesinin
parlaması yeterdi O’na. Mutluluğun habercisiydi bir tane kayan yıldız.
Ben o’nun yanında oturur beklerdim. Dilek tutar kafamı arkama yaslar ve
öylece bakardım gökyüzüne. Hiç yakalayamazdım o kayan yıldızı. Bu benim
moralimi bozmaz ama canımı sıkardı. Onun yerine yıldızların denize
yansımasına dalar giderdim. Deniz ışıl ışıl olurdu, bazen gider
yüzerdik, ailecek ve arkadaşlarımla. Bazen de öylece oturur balkonda,
dedemin bana masal anlatmasına verirdim kendimi.
Şimdi bakıyorum gökyüzüne, bir aşağıya bakıyorum gökyüzünden, bir
yukarıya. Aşağısı ufacık kara parçaları, birer desen, insanları
seçemiyorum, imkanı da yok zaten. Yukarısı yıldız dolu, çok uzakta birer
ufak hayal adacıkları. Bir yanıp bir sönüyor. Bu beni zorluyor, çıkmak
istiyorum bu gezegenden, terk etmek istiyorum bu gezegeni. Uzayı
istiyorum ve zamanı düşünüyorum. Onca zaman kaybettiğime inanırdım daha
gençken. Şimdi farklı düşünüyorum, aldığım her nefes, 1 önceki nefesimin
varlığını, 1 sonrakinin şansını vurguluyor. Şanslı hissediyorum burada
otururken. Zaman bana çok şey verdi, ben ona kendimi veriyorum her
nefeste. Ne kadar hızlı aktığını düşünüyorum, uzay boşluğunda nasıl
akardı merak ediyorum. Daha da yavaş, hiçbir yere çekildiğim yok orada,
bağlayıcı etken dünya devre dışı kalıyor, dünyadaki kurallar birer birer
eriyor. Sanırım uzayda sonsuza kadar uyuyabilirim, yada uyanık
kalabilirim. Tek önemli olan ne yapmak istediğim. İstediğim her şeyi
yapabilirim uzayda, neresi olduğu hiç önemli değil, sonsuzlukta bir
merkez yoktur, varsa eğer merkez;düşüncedir.
Kendimle konuşuyorum, zamanı devre dışı bırakışım, unutmayı
kolaylaştırıyor. Hoşuma gidiyor çünkü unutuyorum. Unutmak zaman almıyor
uzayda. Burada tanımadığım insanların arasında, ufacık pencereden
aşağısını seyrediyorum. 10 km aşağıda milyonlarca insan var, hepsinin
yapacak işleri var, insanoğlu hep bulur bir şeyler. Onlar benim farkımda
bile değil, uçağın motor sesini bile duymuyorlar. Ben duymuyorken onlar
nasıl duyabilirler zaten, merak ediyorum. Ama her yer ve bütün insanlar
aynı tepeden bakınca. Kocaman bir karmaşa, aslında çok ilginç. Oturup
dinle insanları teker teker, hepsine hak verirsin, ne olursa olsun
ufacık dünyalarında insana mantıklı gelebilir, herkesin her şey için bir
sebebi vardır ne de olsa. Ama 20 ufacık dünyayı yan yana koyup anlamaya
çalışırsan tökezlersin, bildiğin her şey yıkılır, teoremlerin
paramparça olur. Kum gibi kayıp gider mantık parmaklarının arasından.
Galiba benim sorunum da bu insanlarla ilgili, hep yukarıdan bakıyorum
yaptıklarına, birer birey olarak ele almaktansa, insan olduğunu
düşünüyorum, hep bir şeylerin peşinde, kendi dünyasında insanoğlu. O
yüzden anlamlandıramıyorum bu kargaşayı. Bu beni benden soğutuyor bazen.
Boşluğun içine nedensiz yere atılmış yaratıklarız ve kurgu yeteneğimizi
bir neden bulmak için harcıyoruz. Her geçen saniye, her nefeste.
Sonsuza kadar, zaman insanoğlunun günlüğü, bu günlük hiç bitmeyecek.
Yeni başlayan bir yolculuk bir süre sonra sona erecek, bu uçaktan
ineceğim, dalacağım kargaşanın içine ama bu benim onlardan farklı
olduğum gerçeğini değiştirmeyecek. Herkes her şeye yukarıdan bakıyor,
ama aslında gerçek olan her şeyin herkese aşağıdan bakması.
Dünya normlarına göre, tam üç saat sonra karaya ayak basacağım. 15
milyon insan, içinde tanıdıklarım, benden habersiz hayatlarına devam
edecekler ve ben onlara geldiğimi haber vermeyeceğim.
Belki de işin tek güzel yanı bu. İşin zor tarafı hiç uyuyamayacak olmam.
Yüz kadar insanla iç içe iken bunun imkanı yok sanırım. Bu uçağın
içinde yanımda yaşlı kadın ve önümde bir türlü susmak bilmeyen 2 çocuk
varken uykum gelmeyecek düşüncesi eskiden olsa belki yorardı ama
zorluktan başka bir katkısı yok bana.
m. erden matay
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus Emre
(Sabahattin Eyuboğlu-1971,Cem Yayınevi,sayfa 185)
ERDENİN NOTLARINDAN……..
” ” Kal ” diyorum; yamacında;
Bir yüzü bana kararırken dünyanın
şafak söküyor senin yanında…
Yenilme ve düşürme sen yüzünü kahrın inzivasına…”
* Sermayen aşık değil aşk olsun…
” Varsılllıklardaki yoksullukların,ağrılı yalnızlıkların, tutmamak için
verilen sözlerin, terk edilmek üzere sevilen kızların kenti… 24 saatlik dostluklar,
ego masturbasyonları ve hep hüzün taşıyan vapurlar…
O vapurlara ben binmedim, binmedim, Binseydim
Batardılar…”
– Herkesin bir kenti vardır…Bir insanı sevmek gibidir bir kenti sevmek;
tanınmayan insan, gidilmeyen kent sevilebilirmi?-
” O kent kadar üşüyordu ellerin; ellerimi sana verdim; al dedim;
eti benim, ılıklığı senin sevgilim…”
” Yüzüme bir yer açtın sende; önce kokunu ezberledim, sonra susuşlarını, duruşlarını bir bir …
Yürüdük o kentin bütün rüzgarlarına, bütün mezarlarına, ağrılarına, puştluklarına karşı…Ne
iri bir aşktım ;gözlerin nereye ben oraya kadar aşk! gözlerin nereye ben oraya kadar aşk!
gözlerin o kentte senin ; Büyük o kent ve BÜYÜK AŞK “
-İNSANLAR KÜÇÜLDÜKÇE ÖLÜM BÜYÜYOR
*” Ormanların tarihini aslanlar deil, avcılar;
tarihi haklılar deil, galipler yazar…”
“Ve hayat, karşılaştığımız fırtınalarla değil,
Gemiyi limana getirip getirmediğimizle ilgilenir!”
(XENTİUS M. Ö. IX y.y )
*”Uygarlık ve barbarlık kardeştir”
-HAVEL-
– Oysa, insanı büyüten yalnızlıkmıdır?-
” Dışarıda dostluğun puştluğun kolunda gülümsemesi…”
-Öldü insan hiçbir kitaba yakışmadan –
* ” Burada yıllar küfürle uğurlanır
ben büyürüm içimdeki haylaz çocuk uslanır…
sahnede bir ben, bir kurtlar, bir klasik dans
kalır…”
– Yazılırken
ayrılık
kentin küskün ağaçlarına
Burada yatıyorum; Bir aşkla öldüm
bir AŞKA öldüm
Aşktım ben, ÖLDÜM!
Dağa ve aşka gömüldüm…-
” Gerilen hayat, turuncu laleler ve ıssız insanlık, artık
sıcak sözcüklerden utanacak kadar üşüyor! Günler yeni günlere
yenilgiler saçıyor…Bu yüzden ellerim durmadan uzaklara kaçıyor,
gözlerim hep dağlara bakıyor! Ben kentlerde rehin iken firar ellerim!
Ellerim 3-5 nöbetinde bir askerle kanyak çekiyor, gözlerim yorgun bir
gerillayla ufka bakıyor…Aklımda gelinimin uzak ve sıcak gözleri, havada kar,
gökyüzü aydınlığında bir çingene cüreti; yollarda aç köpekler, çatılarda ürkek
kuşlar üşüyor…
BÜTÜN YASLI HAYATLAR İÇİN İÇİMDEN ANSIZIN
BİR SONBAHAR GEÇİYOR….”
*”Sende bir zaman duyarsın
Bir gün taze mezar kazılır
Ardında bir dağınık gazel ile, kül ile,
Bir yerlerde bir ölü ERDEN KALIR…”
*******
*”SEVGİLİM İYİ İNSAN, TUTUNCA ELLERİNDEN,
ÖMRÜMÜN İÇİNDEN AKMAK GELİYOR….”
*Sessizlik sensizliği ezbere bilir,
Sensizlik herşeyi bilir.”
_BEN AFRİKADA KANAT ÇIRPAN BİR KELEBEĞİN
KUZEY AMERİKADA YARATTIĞI KASIRGAYI İSTİYORUM!
BEN KAOS İSTİYORUM!-
Yine kendimi kilitledim.
Yine..
Açılmıyor.
Geçmiyor, geçmeyecek.
Herkes bana veriyor kilidi.
Ben kilitçi miyim?
Ben neyim?
Beni dinliyor musun,
Evet, ezberledim, biliyorum
Duyuyorsun !
Beni dinle.
Dinlemezsen her yol bir y.rak versin eline.
Çatırdar yapraklar
İğne batar tenine
Dudakların bir şiirde
Kilit olur tamamlı
Kitliyeveririm Erden’ e en d.şş.klısına.
m. e. m.