Kategoriler
F. Neşe Matay

Işık

Işık ne

Aynada yansıyan        

Sır ne

Aynayı ayna yapan

Sır nerde

Temiz olanda

Temiz ne

Ayna olanda

Işık nerede

Işık nereden

Erene sor

Er de bil.

                                      Neşe

Kategoriler
F. Neşe Matay

Neş’e

Niye Kasım Aralık

Akşam vakti sokaklar

Eve dönüş telaşı

Hava yağmurlu , yerler ıslak ,  menevişli

O nem , o yaş , o koku ve o saflık

Çözüldü nihayet

Denizdi yine karşıma çıkan

Doğduğum yer , o ev , o sevgi , o alışkanlık

Çökse de artık karanlık

Yalap yalapdı ortalık

Dalga dalga yansıyordu her yerden ışık

Karşı sahili getiriyordu

Ne hasret kalıyordu ne karanlık

İşte Kasım işte Aralık

Gel diyordu içindeki ses

O gözleri yaşlı çocuğa her evi isteyişinde

Denizdi hep neden

Gel diyen ve hep o ışık

Yok ediyordu o korku dolu karanlığı

O zindanı

Çıkmazından kurtarıyordu o küçümeni

DNA sına işlenmişti bir kez

                                       su ve ışık sevgisi

İşte sevgili

İşte Kasım

İşte Aralık

İşte Işık

Soyuttan somuta geçişti bu kızda

                                       bilincin uyanmadığında

Bembeyaz köpük

Bembeyaz martı

Ve bana mısın diyen

Karanlığı yırtan o ıslak ışıkla

                                                 Neş’e

Kategoriler
F. Neşe Matay Muhittin Erden Matay

Sevgili

Anmak kimi

Aramak neyi

Kaybetmekle eş

Bu kadarmı maddeci

Sanki bir keş

Görmüyorsa gözlerim

Tutmuyorsa ellerim

Sesini duyamıyorsam

Yoksunmu demeliyim

Konuşuyorum

Düşünceler dile geliyor beynimde

Duyurmakmı birine

Dışarıdakilerden bana ne

Ben benimleyim

İçimdekiyle huzurdayım

Huzurda hazırdayım

Huzur da hazır

Yeşilde hızır

Bereketin olduğu

Seninle huzurdayım sevgili

                                               Neşe

Kategoriler
F. Neşe Matay Muhittin Erden Matay

Kutsalı Beklercesine

Arınıyorum

Yıkıyor su ruhumu

Yine de korkuyorum

Süslemeli bir inci

Tüm sadeliğiyle

Gün görmüşlüğüyle

Muazzam bir yük

Ve ondan kurtulmuşluk

Muhteşem bir şekil

Uyarım diyor sessiz sakin

Masum , olanca aklığıyla

Çıkıyor mavinin koyu derininden

O gün hepimize olsun sevgili

Kusursuz,renginde tam bir inci.

Neş’e

Yalan bir dünyada

Yalana bulandık

Sırıtıyor herşey

Gülme kaybetti masumiyetini

Hormonların döngüsünde

Değişiklikleri sevgi sandık

Sevgi gizliymiş meğerse

Define gönülde

Biçim , nasıl bir sandık

Bilmiyoruz ama hepimiz bu işte aldandık

Ne bunun aslı

Söyle sevgili

Nasıl ulaşırız asıla

Belki de asla

Ama işte insanoğlu

Kaybetmek istemiyor umudunu

Um um um , um bakalım Neş’e

Birgün demenin umudu ile işte

İşte sevgili , işte aşk , işte sonsuzluk , işte

İşte.

Neş’e

Göremiyorum içimi

İçim puslu

Güneş bir çıkıyor bir saklanıyor

Hep bir ikindi vakti

Yüz tutan karanlığın kucağına

Her tarafımda renkler

Tuvallere aktarabildiğim

O pusdan kurtarabildiğim herneyse

İçimde baskın herşey

Patlamaya hazır

Hedefe kitlenmiş

Kutsalı beklercesine.

Neş‘e

Kategoriler
F. Neşe Matay

F. Neşe Matay

Niye Kasım Aralık

Akşam vakti sokaklar

Eve dönüş telaşı

Hava yağmurlu , yerler ıslak ,  menevişli

O nem , o yaş , o koku ve o saflık

Çözüldü nihayet

Denizdi yine karşıma çıkan

Doğduğum yer , o ev , o sevgi , o alışkanlık

Çökse de artık karanlık

Yalap yalapdı ortalık

Dalga dalga yansıyordu her yerden ışık

Karşı sahili getiriyordu

Ne hasret kalıyordu ne karanlık

İşte Kasım işte Aralık

Gel diyordu içindeki ses

O gözleri yaşlı çocuğa her evi isteyişinde

Denizdi hep neden

Gel diyen ve hep o ışık

Yok ediyordu o korku dolu karanlığı

O zindanı

Çıkmazından kurtarıyordu o küçümeni

DNA sına işlenmişti bir kez

                                       su ve ışık sevgisi

İşte sevgili

İşte Kasım

İşte Aralık

İşte Işık

Soyuttan somuta geçişti bu kızda

                                       bilincin uyanmadığında

Bembeyaz köpük

Bembeyaz martı

Ve bana mısın diyen

Karanlığı yırtan o ıslak ışıkla

                                                 Neş’e

Işık olduğunda

                   ne faydası var odaklanmanın

Hiç

Işık yalnızca ben varım der

Her şeyi yok edercesine

Karanlığı

Ve her şey ortaya çıkar

İstese de istemese de

İris’cesine

                                               Neş’e

Güzel , artık onsekizimizdeyiz

Çok genç , çok taze her birimiz

Fark etmiyor bu 4lükte artık

Ne ana ne baba ne  kardeş

Ve sen abimiz

Anı mı yakaladık ne dersin

Artık eşitiz herbirimiz

Yunus martı ve deniz

Haniyse mavi tek rengimiz

Gayrısını ne yazar ne çizer bendeniz

Bir duadır tembihin dilimde

“Mevlam görelim neyler

Neylerse güzel eyler”.

Neş’e

Sabahın ilk vakitleri,ilk ışıklar

Ortalık sakin,iskelede yalnızım

Aman Allahım

Yıldızlar kaydı ansızın

Apansız ardı ardına

Sağa sola heryana

Bazen tek bazen de çokcana

Kimisi had dışına fırladı

Ne sınır tanıyorlardı ne bişey yalnızca içgüdü

Yüreğim ağzımda seyrettim sevinçle

Tanımsız bir güzellik tanımsız bir büyü

Sevgili YUNUS “Sana rahmet yerden yağar’’

Neş’e ye de yıldız denizde kayar

Herbiri suda hem de kuyruklu

Herbiri pullu

Herbiri güneşe birer ayna

Boy boydu herbiri can

Herbiri mutluluk katıyordu

Tad beyinlerde tad gönüllerde

Denizdeki yıldızlardı onlar

Bize daha yakın bize daha can

Bunca güzellikle deniz yalnızca deniz değil sevgili

Bu deniz bambaşka bu rahmetin ta kendisi

Sudayım artık

Heryer mavi açıklı koyulu

Ufukta birleşmiş mavide gökle su

Ne yerdeyim artık ne gökte

Denizle suyla ve sevgili seninle

Yer belli zaman belli

Ama gel gör ki

İşin hakikati dedikleri…

Neş’e

Nokta konulamıyor,sanıyorsun yalnızca

Devam ediyor birşeyler,yalnızca birşeyler

El işte akıl başka yerde,

Gören işler sansın boşver

Kimin elindeyse kalem,

Kelam da onun kalem de vesselam.

Gözlerin önünde yeşillik,mavilik,canlılık

Occipital merkezin önündeki başka

Denizde bana ulaşan ışıkı çözemediğim gibi

Anlatılsa da bilimsel herşey

Merkez başka,dinleti başka , baktığın başka vesselam.

Önümden birşeyler geçiyor,noktasız hem de devamlı

Gördüğüm başka,baktığım başka

Gönül denilen öyle bir şey ki sevgili

O görüyor,o konuşuyor lakin kimse görmüyor vesselam.

Bir koşu var ortada kimi önde kimi arkada

Nereye bu koşu bilen de yok

Lakin bir güç var görünmeyen

Herşey onun ihtiyarında

Başla diyor başladık

                            Noktayı da ben bilirim diyor

Özlemle sustuk kaldık vesselam.

Bölünmüşlük mü bu yaşadıklarım haşa

Binlerce hal yaşıyorum aynı bedende aynı anda

Bana tembihlediğin gibi sevgili,

                            “Görelim mevlam neyler

                            Neylerse güzel eyler”.

Derdime dermandır bu kelam vesselam.

Neşe

Işık ne

Aynada yansıyan        

Sır ne

Aynayı ayna yapan

Sır nerde

Temiz olanda

Temiz ne

Ayna olanda

Işık nerede

Işık nereden

Erene sor

Er de bil.

                                      Neşe

Anmak kimi

Aramak neyi

Kaybetmekle eş

Bu kadar mı maddeci

Sanki bir keş

Görmüyorsa gözlerim

Tutmuyorsa ellerim

Sesini duyamıyorsam

Yoksun mu demeliyim

Konuşuyorum

Düşünceler dile geliyor beynimde

Duyurmak mı birine

Dışarıdakilerden bana ne

Ben benimleyim

İçimdekiyle huzurdayım

Huzurda hazırdayım

Huzur da hazır

Yeşilde hızır

Bereketin olduğu

Seninle huzurdayım

Sevgili

Neşe

Işık hepimizeydi

Gönüllerimiz ayna

Gönül denizimizde sendin

                            sahilime vuran dalga

Başkalarına siyahlar içindeydin

Parlarken ışıltıların ruhumda

Farkındalığımızdı bu bizim

Gecenin en koyu mavisinde

Yansıyan yalnızca sendin

                            gönül aynamda

Olsak da apayrı sularda

Yansımalar yeter gönül aynamıza

Artık ne sen ne ben kalır ne de ayrılık

Yalnızca sevgili bizler

                            ve hep o var olan ışık

                                                        Neş’e

Arınıyorum

Yıkıyor su ruhumu

Yine de korkuyorum

Süslemeli bir inci

Tüm sadeliğiyle

Gün görmüşlüğüyle

Muazzam bir yük

Ve ondan kurtulmuşluk

Muhteşem bir şekil

Uyarım diyor sessiz sakin

Masum , olanca aklığıyla

Çıkıyor mavinin koyu derininden

O gün hepimize olsun sevgili

Kusursuz,renginde tam bir inci.

Neş’e

Yalan bir dünyada

Yalana bulandık

Sırıtıyor herşey

Gülme kaybetti masumiyetini

Hormonların döngüsünde

Değişiklikleri sevgi sandık

Sevgi gizliymiş meğerse

Define gönülde

Biçim , nasıl bir sandık

Bilmiyoruz ama hepimiz bu işte aldandık

Ne bunun aslı

Söyle sevgili

Nasıl ulaşırız asıla

Belki de asla

Ama işte insanoğlu

Kaybetmek istemiyor umudunu

Um um um , um bakalım Neş’e

Birgün demenin umudu ile işte

İşte sevgili , işte aşk , işte sonsuzluk , işte

İşte.

Neş’e

Göremiyorum içimi

İçim puslu

Güneş bir çıkıyor bir saklanıyor

Hep bir ikindi vakti

Yüz tutan karanlığın kucağına

Her tarafımda renkler

Tuvallere aktarabildiğim

O pusdan kurtarabildiğim herneyse

İçimde baskın herşey

Patlamaya hazır

Hedefe kitlenmiş

Kutsalı beklercesine.

Neş‘e

Geç şu güçsüz bedeni

Terk edelim sözleri

İndirgensin söz harfe

Şimdi harfler semada

Bırak şekli şemali

Yalnızca ışık yetsin

Verilsin renkler bize

İşte renkler semada

Perdelenmesin gözler

Anahtar yüreklerde

Bırakalım seni beni

Düşünceler semada

Bırak hayallerini

Herşeyi ön ahiri

Şakıyan bülbül sussun

Artık güller semada

İdrak ötesinde bizler

Düşün ötesinde yar

Duyu ötesi özün

Yalnız gönül semada

                                      Neş’e

Canım

iyi haberlerine sevindim.

Burada yağmur var,orada sen denizde!

su bile sensiz tat vermiyor

az kaldı…

                                erdinç(şairin eşi)

Gece

Solumda Erden

Sağımda Eren

Üstümde senin altına serdiğin gri battaniyen

Hepberaberdik sarmaşdolaş

Bugün ise kokuna , mekanına , köye ….:)

                            erdinç(şairin eşi)

Ömür dediğin bir ateş

değerin kalır külde

Bir zamanlar vardın derler sana

izin eriyen duman gökde

Kıskandığın sıfatlar farksızdır köpükten

Bir yol ki bu ince uzun

var dediğin iki yok arasıdır

Ne kadar yanarsan yan

külün savrulur sonunda

Yok olur gidersin sen de  birgün

mavinin karanlığında.

Neş’e

Birgün herşeye evet dediğinde

Yıldızlar çizer cümlelerin altını gökyüzünde

Tam bir teslimiyetdir bu aşka

Tanrı aradan çekilir adeta

Ve gökyüzü okşar ruhunu

derin koyuluğunda

Ne yaşın önemi vardır ne cinsiyetin

Sadece nefes alırsın

Ve hissedersin

Kaybedersin kendini o nefesde

Zamanda ve

Önemini yitirdiğinde herşey

İşte herşey gizli o yıldızların imzasında

Senin yerine atılır gökyüzünde

Senin yerine birileri ediyordur dua

Sen yalnızca mırıldanırsın ezbere

Hadi uzat artık elini dercesine.

Neş’e

Uymuyorsa bir anım bir diğerine

bir güler bir ağlarsam

birgelir bir gidersem

Sanma senden

sanma yardan

Ruhum esirin olmuş ezelden

gönül vazgeçer mi hiç senden

Bütün bu dalgalanmalar gülüm

Karıldığım şu su yel ve topraktan.

Neş’e

Muhafaza(ya alındın)

Çıplak

Ten ve toprak

Beğeni ve aşk

Tanrı duydu sesini

Ve onay verdi o an

Kimbilir O da mı beğendi

Ara

Kaç gün

Belki 7 belki 10

Değişmeyecekti

artık

o gülyüzün.

Neş’e

Yalap yalap aydınlanarak

boğulursun bende

boğulursun ışığımda

boğulursun muhteşemliğimde

Tıpkısı diyor tıpkısı

Denizde sana geldiğim gibi

Diyor ki:

Her kim olursan ol gelirim sana

Yeter ki çıplak ol

Yeter ki soyun tüm zırvalardan

Yalnızca sen ol

Gelirim.

Neş’e

Canlar toplanmış can halkasında

Canlar tekdir can nazarında

Canın ne kıymeti var

canan huzurunda

Can ezelden kurban

aşk yolunda.

Neş’e

Yarım kalmış hikaye nedir sevgili

Bilir misin

Bitmemektir

Devamı sonsuza yazılmaktır

Şunu yapacaktık yok bunu

Sıralar durursun

Ümidin kendisidir bitmemiş hikaye

Umudun ta kendisi

Kimine belki absürd

Ama hiç mi hiç mazo

Bu nöron bolluğunda

ne gerek var sıkışıklığa

Estetik hoş bir kıvrım

Bitmemiş hikaye

Virgül.

Neş’e

Yeter ki kulaç at

dene diyor

Soyun

Ve ışığımı bekle

Denizdeki sen

denizdeki ben gibi

Demiyor mu şair

‘’Arın evril bekle

geliyor zaten’’

Hadi ne bekliyorsun daha

Soyun tüm ardıllardan

Saf temiz pak

İnanılmaz ERDEN

bembeyaz gel

Çalış ermeye

EREN olarak gel.

Neş’e

Harf olup kalemden

Söz olup dilimden

Renk olup tuvale döküldünüz

Kimsiniz nesiniz

Sezmeden ne olduğunuzu

Bilmeden olmayı

Olan sizler neydiniz

Neden

Tüm yaradılış aynı kökten

aynı atomlardan

Neden elimden

Neden dilimden

Neden bu tenden

Neden

Nedir kimdir o görülmeyen

bilinmeyen

akıl dahi edilmeyen

edilemeyen

SIR.

Neş’e

Al beni diyen ala bürünmüş

Al benizli gül(e) bülbül(e) vurulmuş

Kim kime dumduma bir dünyada

Gülün rengi bülbülün hali

Bülbülün sesi gülün yansısı

Yazılmış bülbülün güle

gülün bülbüle yazısı

Gülün yaprağından

dönüşmüş harfler mise

Okuyabilen dönmüş güle

Yokolmuyor hiçbir değer

Külden doğmuş anka

Tüm renkler onda

Anka kanat çırpmış gize

Gizem olmuş yaradılış

Al karaya kara ala konmuş

Gecenin gizemini yakıştırmışlar güle

Ses ala,al siyaha,giz gize

Ne duyan ne gören

Kim notaya dökmüş bülbülü

Kim bürünmüş ala

Ala dönen susmuş

Notayı duyan dönmüş lâla

Ne unutulur sesi bülbülün

Ne güzelliği gülün

Dünya durdukça devran döner

Duyulmaz aşka bitimleri gülle bülbülün

İster gül olsun rolümüz ister bülbül

Her birimiz biçareyiz her birimiz meful.

Neş’e

Anı yaşadık biz sevgili

Anı yaşadık

Kısacık bir anda genleştik

Sonsuza ulaştık.

Neş’e

Kısacık vakitde çok geniş yaşamak

Yaşadık

Güzelde yaşamak

Güzelliği güzelle

Gen (iş) leştik kısacık ömürde

Anda yaşamak

Zor

Anı yaşamak

Böyle anlatılırmış meğerse.

Neş’e

Leyla’ya  nasıl  ulaşırsın

Sevgili  bir  Leyla

Leyla  karanlıklarda

Gözün  göremediği, elin  ulaşamadığında

Düşün

Beynine  işlenen  nakışı

Yüreğine  işleyen  nazarı

Ki  Leyla’ndır  iz  sürdüğün

Ütopyandır  Leyla

Leyl  karanlıklarda

La’yı  almış  yanına

Yasağı  delemediğin

Leyla  karanlıkta

Sevgili  Leyla  arayışlarda  Mecnun

Yoklarla  kurulmuş  bu  oyun

Kurtulduğunda  nesnelden

Ondan,  bundan,  tenden

Ve  öze  ulaştığında

Düşün

O  karanlığın, o  yokluğun  nurunda

Gizin  kendisidir  Leyla.

Neş’e

Bu  varoluş  neydi

İçimde  uyanandı  can

Seninle, sen yoktun

Varolan  neydi

Öncemde  sonramdasın

Bu  ışık  sevgili,

bu  ışık  hep  varolan

Sevgide, aşkta  olacak  olan

Eti  kemiği  aşan

Bu ,sevgili  sensin

Sen  deyip  de  göremediğim

Yansımaların, yansın

O  içteki  pırıltılar

O  ruh  dediğimiz  muhteşem  bir  yansı

Ve  sen  sevgili  O  muhteşemden  yansıyansın.

Neş’e

Merak  etme  sevgili  tohum  attık

Bırak  yalnızca  bu  alemi,

alemlere  biz  tohum  attık

Yeşerme  vaktinde  yeşereceğiz,yeşeririz

Yine  güzelliklerle, iyiliklerle  içiçe

Tohumu  atan  attı

İçimize, içimizden  tüme.

Neş’e

Yine bir yılbaşı

Yeni bir başlangıç

Bir bilinmezlik denizinde

Bu nasıl bir ayrılık

Düşünde hep biriz

Düşe kalka her eylemde

Elim elinde değil

Bu nasıl bir ayrılmazlık

Bir yang ying ki her hal içiçe

Bizler aymazlığında çocuk

Bu nasıl bir oyunkuruculuk

Acımasızlıkla içiçe

Bitecek elbet bu oyun da

Niceye bu ömür niceye

Bilinen be bilinmeyende

Kutlu nicelere sevgili

N’eşe

Görünen köy kılavuz ister mi

                   bana ne bu alemden

Söyler dururlar

                   dünyaya in diye

Bedenim yanınızda ya

Yetmez mi bu hal sizlere benden.

                                Neş’e

Şaha kalkmış dalgalar

Herbirinde taçlar köpükten

Köpükler güneşte köpükler yağmurda

Ya ışıktan ya rahmetten

Erimiş, ermiş yine ulaşmış yokluğa

Sevgilinin koynunda

Herbiri şaha kalkmış dalgalar

Öncesinde dibe vurmuşluk

Öncesinde yaşanmışlık,

           yokluğuna haykırış

            gökyüzüne uzanan arayışlar

              ve yakarışlarca

Bitmeyen ve tükenmeyen bir canlılık

Hadi hadi diyen bir rüzgar

Ve şaha kalkmış dalgalar,duygular,çığlıklar.

                                               Neş’e

Yine yeni bir yıl geliyor

Yanımda yoksun

Görünende

Bir an bile ayrı değiliz,

                    merak etme sevgili

Hakikatte.

                                   Neş’e

Ne zaman ki aklı farketti insan

Ne huzur kaldı ne rahat bir uyku vesselam 

Bize hayal, hayal dünyası dendi,oyalan

Oyalanalım da kardeşim

                          herşey mi yalan

Dünü, yarını düşünme yalnız değerli olan

                                         şu an

Sevgili yakaladık mı dersin o hakikati

                          olsa da yalnızca bir an.

                                            Neş’e

Akıl bize varolmanın bedeli sevgili

Kimilerine hafiflik geliyor

Bize de ödetirler bedelini

Bakış olsa bu fark

Bizde atlar gözlüksüz koşar sevgili

Bizde atlar görür birilerinin göremediğini.

                                                   Neş’e

Herşey söylenmiş

                      herşey ifade edlmiş

Ne renk kalmış ne harf

Her halükarda

Herşey ona dönmüş

Bizler birer izciyiz

Adım adım iz süren

Peki neydi O herşey

                 O bilinmeyen

O güzellik anlatıla anlatıla bitirilemiyen

O önsüz ve bitimsiz

Neydi.

                         Neş’e

Sen kimsin

Varla yok arasında kalan

Yapan eden yıkan

Sen kimsin

Yoktan olup

             vardan yok olan

İnsanım diyen sen kimsin

İnsan

Yarına hiçbir şeyi kalmayan

Ne yaptığın ne ettiğin

                   ne etin ne kemiğin

Lakin bir çift sözün belki

                  o da dinletebildiğin

O zaman güzel söyle

Güzel eyle

Gönülden gönüle

Ki güzel olsun

Senden sonraya kalan.

                                  Neş’e

Söyle sevgili bu fantom sızıları nereye

Varla yok arasında gelen bir düşünce selinde

Sakın dur bu hal nereye

Derler ki işin hakikati bu değil

İşin hakikati görünende değil

Sen derdei ya 2+2=4 değil

Söyle sevgili hakikat bizde

                     biz hakikatdeyiz de

Peki gören göz hani nerede.

                                           Neş’e

Bir salkım gökyüzünden

Birer kadeh ki herbiri kristal

Her damla yansıyarak geliyor denizle

Sır dolu laciden boşalıyor kadehler

Yüreğimizdeki sırça kadehe.

                                          Neş’e

Gözümün önünde 1001 suret

1001 bakış, gülüş

1001 hal, tavır

Herbiri ayrı sevgili

Hepsi bir anda

           1001 i bir tabloda

Herbiri ayrı ama

            gel gör ki sevgili

Biri yek diğerini ne baskılıyor

            ne perdeliyor

Herbiri kendine has

Aynı anda 1001 siluet

            arzı endam ediyor gözlerimin önünde

Ne dersin bu aşk mı sevgili, tanımlanamaz.

                                   Neş’e

Perdeler perdeler perdeler

İniyor birer birer birer

Be artık dur

Girme sevgiliyle arama

Artık yeter

Alevler içindeyim

Alevler alevler alevler

Hissediyorum nefesini sesini

Yırtılacak birgün elbet

Açalım o perdeleri aşalım

Teker teker teker.

                             Neş’e

Yeter ki kulaç at ,dene diyor

Soyun

Ve ışığımı bekle

Denizde sen

Denizde ben

Saf temiz

Pak

İnanılmaz erden

Bembeyaz gel

Çalış ermeye

Eren olarak gel.

                          Neş’e

Herkes görürmüş de bir ben görmezmişim düşkünlüğümü

Balıkcasına bilmezmişim o tanımsız lütuf denizinde yüzdüğümü

Peki ne oldu ki şimdi değişen ne

Farketmiyor sevgili balık aynı balık sen aynı gülüm

Birimiz saklı sılada birimiz ayan yalanda süzüldüğüm

Yazılan silinmiyor bu değişmez bir hüküm

Yazım düşkün,düşkünüm sevgili

Velhasıl düşkünüm,düşkün.

                                               Neş’e

Bir  kuantumdur  gidiyor  sevgili

İnsanlık kalıbına  sığmıyor  ederken  tarifini

Gel  gör ki  buldular  1000  yıl  öncesinden

“Sufi  anın  oğludur”  kelimeleri  yankılanıyor  sevgili

Düşemiyorsun  ışığın  peşine

İşte derken  geçiyor  bir  halden  ötekine

Alaysı, benim   derken

Alaysı,haddini  bil  dercesine

Alaysı  bir  ben  bilirim  derken

Hakikat  deneyin  ötesine  geçiyor  sevgili

Hakikat senin  dilinde
                Asıl  saklı sılada derken

Gerçek  nedir  diye  insancıklar  bocalarken
Hakikat  burada  bizlere  yasak  sevgili.

                                                                     Neş’e

Ve sordular bir gün aşk nedir

Susakaldım sevgili

O ana kadar zirveler tanımlanamaz derken

Cevabı nasıl bulabilirdi ki 

                          bu aciz kul annen

Aşk Tanrının adlarından biri

Sığabilir mi ki sayfalara denizler mürekkep olsa

                           ağaçlar kalem

Sığabilir mi ki yarattığının ağzına

                           düşün bir an bir dem

Aşk Tanrının adıdır sevgili

                           her şeyden münezzeh olanın

Susmaktır esas

                           ne kadar varsa nefes alan

Oncasına yazı,oncasına hayat farklıdır vesselam.

                                                                            Neş’e  

Sorduğumda Eren’ciğime yarınını

Bu “anım” böyle ama yarınımı bilemem

Anne işte bu “kader” derken

Yüreğinin amentüsüydü bu

                                dilinden dökülen.

                                                              Neş’e

Kimi bulutlar dağlara inmiş

                  kimi dağlarsa tütüyor yer yer göğe

Yanımda Eren

Pencerelerin önünde perde kara bir dam

                                                        ne gam

Ve herşeye rağmen

“Dünyanın bir oda gerçeği

“Ve gönlümüzünse saray” olduğunun hakikatiydi sevgili.

                                                                               Neş’e

Birbirine zıtlığının hoşluğunu

Yaşadım 1 babayla

                  ve 2 anaoğulu

Dahasında zarar varmış 

                  döyle diyeler

Ben de böyle belledim artık bunu.

                                                            Neş’e

Çarşaf gibidir deniz

Seyrine doyum olmaz

ya da kaçırmam bunu dersin

Hedefin en uzağadır

Herşey istediğin gibidir çünki

Ne zaman bu çarşaf kırışmaya başlar
bilemezsin

Ve dalgalar ardınca göğe uzanır

Bakışlarını izlercesine

Günler değil yıllar da geçse unutamazsın

o kusursuz mavi örtüyü

Göğü yansıtan

Yüzüyor musun uçar gibi

Gözlem sanki yüzmenin önüne geçmiştir

Hafızanda duvara asılı bir resimdir o
an

3 günlük kelebeğin oturduğun yere
gelişi

Gözünün önünden dualarına girişi

Kısacık ömründe 1 kanat çırpışıdır
anılarında kalan

Nedir sevgili zaman

Koca bir ömür dedikleri

Yalan

Değer yalnızca 1 an

1 kelebeğin ömrünce

Hafif yalnızca 1 dokunuştur yaşamın

gözlerine,beynine,omuzlarına

İşte o 1 an

İşte sevgili o an değer

bir koca ömre inan

O miniminnacık duygu

O ancak bir ana sığan

hoş bir tesbit

hoş bir nefes

damakta bir tat

akıllarda bir koku

güzel bir yüz

Ama barındırdığı sabit bir duygu

Kimine göre aşk

Ya da kısaca sevgi

Ne kadar yazılsa da harflere
sözcüklere sığmayan,anlatılamayan

Belki bir lütuf

belki içimizde herkesin

gizli bir nokta

Deneyimleyenlerse o keşif kapısını
aralıyanlar

Yine de içimde ki soru

Bazılarına niye kapalı

ve bazılarına da en üst duyguda

Vazgeçemedikleri aşk

Vazgeçemedikleri ışık

Vazgeçemedikleri kucak

Farketmiyor sevgili inan

Yaşadığımız ömür göreceli

Biz kucaklaştık

Biz ışığa koştuk

Ve biz aşk dedik o kısacık ömürde

bir kelebek gibi

3 günlük ömür

Ya yalnızca ufacık bir dokunuş

Ya yalnızca bir bakış

Önümüzdeki kelebeğin kanadında
bulduğumuz esinti

Öyle ki bize açtırıyor

o an değil tanımsız sevgiyi

Ulaşamadığımız,bilemediğimiz ama
düşlediğimiz

İç içe geçen alemleri.

Neş’e

I

Birimiz sağ

               diğerimiz

sol gözümüz

Düşün ki geniş görüşümüz

Düşün ki zıt değil bütünüz

Kesişir de olsak bir noktada

               bir

nokta da burnumuz doğrultusunda

Neticede biriz sevgili

Birlikteliğimiz azıcık ufacık bir
nokta da olsa

Aynı noktada baktığımızı bütünleriz
herşeyi.

II

Hücresel farklılık

Mekansal ayrılık

Değil zaman

Alem olsa idrakten öte

Üstte tuttuğumuz gönlümüz

Birse eğer özümüz

Vaat barındırmışsa sözümüz

Gözler farklı yere de baksa

Biz biriz somutdan öte

Yaradılışın bizden istediğinde

Birleyeniz biriz sevgili.

III

Gönül nedir bilmeden

Lütuf nedir görmeden

Biriz derken (1) i bulmadan

Ab-ı hayat zehir içene sevgili.

                                           Neş’e

Herşey
başlar

Ömür
gibi

Ve
birgün biter

Ömür
gibi

Sevgi
nedir

Ömürden
öte

zamanla
ilişkilendiremediğim

Sen
şah damarıma iliklediğim

pandantifimsin
sevgili.

Neş’e

Hiç uykusu
yok garibim

Şöyle
ayaklarını uzatsın

kurusun
güneşte filan

Mavi çarşaf

Yine de ufak
ufak dokunuyor

karşı kıyıdan

Onun nefes
alışı bu

Hatırı
sorulacak komşudan

Selam tâ
karşı kıyıdan

Midilli,yardan;

gelip gider
hiç bıkmadan

İki kıyı sen
de binlerce yıl

ben diyeyim
milyonlarca

Bilmem hangi
dönemden

Yaradılışın
kaçıncı devresinden

Ayrılık bazen
sessiz

bazen
alabildiğine kütürtülü

Selam yine
aynı modda

ya sessiz ya
gürültülü

Koşarak gelir
dalgalar karşı kıyıdan

Bir oraya bir
buraya

Canlar

Görünüşte
çakılı

Sınır
denmiş,miş de miş

Tüm
güzelliğiyle selam

O bana
yetiyor da

acaba ben
neyim

Altta
kestaneler üstte koşuşan minik yengeçler

dinlencede
martılar

Bense bir
garip Neş’e’yim

Yılda bilmem
kaç gün

Gelir gider
konuşur önce selam

sonra
buluşmak umuduyla hüzün

Hani cansızdı

Bu mu kaya

Boşver
Allahaşkına

Değil mi ki
sevgi dolu bana

Onca insandan
daha yumuşak

daha
dinlendirici

Ve daha
sağlıklı düşüncelerle

arkadaşça

Hani sessiz
sakindin suskundun

Dibindeki
kestaneler ve sen

bana kayıp
buldurdun

Görünüşte
yalnızca sen,

zavallı insan
varlarda

Bil ki
bildiğin yalnızca gördüğün

o da
görüyorsan baktığında

Anlata anlata
bitiremem seni

ne martılar
ne dalgalar

Ne de bana
yol veren o koca balık,

bulunan
kehribar

Şükür Tanrıya
ki

Erdinç ve
Eren yaşadıklarıma tanıklar

Doğuşumda
sen,

dalgaların
olmuş ninnim

Ah canım mavi
sana teşekkürler ederim

Yine de velev
ki dağın tepesinde

gelseydim
dünyaya

Yeşilden de
geçtim,

çöl ortasında
ya da

Tanrım yine
arardım

aranacak
olanı

O ışık,o göz
kamaştıranı

Işıktan
gelenin yoludur ışık,

bu sevda

Ve
yansıtırdım,

olurdum daim
yansılarda.

Neş’e

Bize zaman geçti
sana değil

Bedene zaman geçti
gönüle değil

Beden yokolsa da
birgün

Yokolmak hiç sevene
değil.

                                                    N.

Boşver

Koca harflerle boşver

Boşverebildiğin kadar

Erilmez ve
erişilmeyecek olana kadar

Sen sevgili

Sen kışsız dünyam

Hazansız yılım

Sen

Hep gencim

ve hep sende varım

Ne hayal ne serap

Sende en ince
hesaplardayım.

N.

Sen erdin biz
cahil kalırken

Bir kelebekcesine geçtin

biz henüz kozada iken

Bir gün sıra bize
de gelir

Ve görürüz sevgili

kelebekler en
son ne haldedir

Anlarız belki vuslatı
o zaman

Kanat çırparken o
içimizi kavuran

Hasret midir acep vuslatı
vuslat yapan

Vuslat nedir
nasibimizce anlarız o zaman.

N.

‘Bilmeyenler dışarda
kalsın’

Ne
güzel

Ne
gereği var anlatmanın

Anlayana söz ne
ki

Harf fazla ses fazla

Sessiz ve
sakin

Bilenler halkasında.

Neş’e
(‘ Erden’)

Bir zamanlar konuşmuştuk
ikimiz

Elimizde makas

                          biçtiğimizdi  deniz

Gün
değil dakikalar sayılıyor şimdi

Geçmişe ve geleceğe

Ah
sevgili

Ne
zaman

                  ne   mekan

Bizimkisi

‘’Ol ‘’ denilende

                   yok

olan.

                                                     Neş’e

Ceylan avına
çıkarcasına

Çıkmışlar ava

Teker teker vurmuşlar

Seni
beni evvelimi

Bilmiyorum ahirimi

‘Ağlarsa anam
ağlar

                                gerisi  yalan 

ağlar’

Değiştiremez kimse
gülüm

Yazan yazmış

görünmez ceylan
derisine

Herbir ceylan süzülmüş

                                sessiz

sedasız

Bir ovaya bir oyuna
ki

Kurulu bir bilmece.

                                                    Neş’e

Ben
görmediğim senmişsin

Sen sen
değil

görmediğin benmişim

Ben senin
soluğunda adımında

hiç aklına gelmeyen

Ve ben sende
yürüyen

sende soluklanan

Seni hiç
görüp hiç bilmeyen

Boş gelip
boş gideriz

belki de kimbilir

Sıfır gittikçe değer kazanıyor

Dillendiği
kadar var sayılsın

ya da boşver

Belki tüm
uğraşımız varsayılmak

Geçmiş ve
geleceğin birleştiği nokta

Ne o bilir
ne öbürü

Yaşadığı
nedir.

Neşe

Düşünce
aklına bir an

Dersin ne
farkım var kelebekten,kozadan

Gözün kapalı
dünyanı örer durursun

Çıktığında
kafesinden sayılı günlerce

Aydın ve
güzelsin ve ışıksa yolun

Gökteki
bulut,bastığın toprak ve sen

Parçasısın
aynı atomun

Varsa bir
fark ki var

İnsansın

Her nerede
olursan ol

Görürsün
yansıdığın eşini

Işık
aynı,hedef aynı,yol aynı sevgili

Hani der ilk
görenler birbirini

Nereden?

Anlarsın o
zaman fazlalığını

Sözün ,sesin
,harfin

Sessizce
fısıldar içimizdeki

İçimizdeki
ışıktır yolu aydınlatan

Yolu, hedefi

İnatla
uğraşırsın

ışık diye diye

Ve görür
birileri

aşkı ,ışıkı

Ama
birilerine de saklı

Ve söylersin
işte o an

dadaistik sevgili

‘Asıl saklı
sılada’,asıl sılada saklı.

Neş’e

Varla yok bir ayna

Bir yüzü var

bir yüzü sırda

Biz demiyor muyuz

‘Asıl saklı sılada’

Bekle sevgili

Vuslat önünde sonunda.

Neş’e

  • larla eyle beni

Sonra gel yoka sok beni

Ütüldüm mü söyle ütüldük mü

Yazılan ilk artılar mı

O halde biz ezelden

sen
bana ben sana yazıldık

Bu koşu ezelden yoktan yoka mı

Aradaki hesapta akılda mı

Yoklar(- ler) çemberinin merkezine
oturtsalar

Değil mi ki yazılmışız ezelden

Sen bensin can

ben
de sen

Gören gözümsün

tutan
elimsin can

Tenin tenim

saçların
saçlarım

Sen bensin can

ben
de sen

Sen benim yazım

Bu yazı başım üzre can

Yoklar(-) varlar(+) yazılıysa

Yoklara da varlara da eyvallah

Bir farkla

Sen başa taçsın

taçtan
öte cansın

Ne sen var sevgili ne ben

Sen bensin sevgili

ben
de sen

Yoktan vara

vardan
yoka.

Neş’e

İstediğim senmişsin usum farkında
değil

Olan bundan olurmuş şaşkın kendinden
bilir

Hiçten gelip hiçe giden başka ne
yapabilir

Zerreden farkım yokmuş ha evvelim ha
ahirim bir.

Neş’e

Evvelim
ahirime karıştı

ahirim
evvelime

Hücrelerim
bağlarını kopardı birbirinden

dağıldım
sevgili dağıldım semaya

Atomlarıma
ayrıştım

kimi havaya
kimi toprağa

Binbir hal
içiçe

hepsi bir
sevgili etrafına

Tutamıyorum
hiçbir halimi sabit

her an her
hal tanımsız güzellikte

Dönüp duruyor
hal hal içre

dağıldım
dağıldım aşkla semaya

Sevgili inan
ahirim evvelime karıştı

evvelim
ahirine

bir göl
kıyısında .

Neş’e

Toprak ayrı
çekiyor

sema ayrı

Her yanda
ayrı bir çağrı

O mutlak
birlikte sevgili

o vuslat
anında

Bekleşiyorlar
gözler ayrı

gönüller ayrı
.

Neşe

Harf olup kalemden

Söz olup
dilimden

Renk olup
tuvale döküldünüz

Kimsiniz
nesiniz

Sezmeden ne
olduğunuzu

Bilmeden
olmayı

Olan sizler
neydiniz

Neden

Tüm yaradılış
aynı kökten

aynı
atomlardan

Neden elimden

Neden
dilimden

Neden bu
tenden

Neden

Nedir kimdir
o görülmeyen

bilinmeyen

akıl dahi
edilmeyen

edilemeyen

SIR.

Neş’e

Yeter ki
kulaç at

dene diyor

Soyun

Ve ışığımı
bekle

Denizdeki sen

denizdeki ben
gibi

Demiyor mu
şair

‘Arın evril
bekle

geliyor
zaten’

Hadi ne
bekliyorsun daha

Soyun tüm
ardıllardan

Saf temiz pak

İnanılmaz
erden

bembeyaz gel

Çalış
ermeye

eren olarak
gel.

Neş’e

Yalap yalap
aydınlanarak

boğulursun
bende

boğulursun
ışığımda

boğulursun
muhteşemliğimde

Tıpkısı diyor
tıpkısı

Denizde sana
geldiğim gibi

Diyor ki:

Her kim
olursan ol gelirim sana

Yeter ki
çıplak ol

Yeter ki
soyun tüm zırvalardan

Yalnızca sen
ol

Gelirim.

Neş’e

Canlar
toplanmış can halkasında

Canlar tekdir
can nazarında

Canın ne
kıymeti var

canan
huzurunda

Can ezelden
kurban

aşk yolunda.

Neş’e

Yarım kalmış hikaye nedir sevgili

Bilir misin

Bitmemektir

Devamı sonsuza yazılmaktır

Şunu yapacaktık yok bunu

Sıralar durursun

Ümidin kendisidir bitmemiş hikaye

Umudun ta kendisi

Kimine belki absürd

Ama hiç mi hiç mazo

Bu nöron bolluğunda

  ne gerek var sıkışıklığa

Estetik hoş bir kıvrım

Bitmemiş hikaye

Virgül.

Neş’e

Yaprak yaprak kanamada bu gönül

    kanamada sana

Kanamadı bu gönül

    kanamadı asla sana

Kanmadı ele güne

    kanmadı asla

Kanmadı gülüm bu gönül

    kanmadı bir başkasına.


        Neş'e

Zaman

Bir içimlik su

Artanını bir kenara koyamadığın

Be adam

Daha neyi kovalarsın.

        Neş'e

Bir minicik yunus

kalınca dalgaya maruz

Giriverdi bir ırmağın ağzına

bir oyundu bu yavruya

Güle oynaya yola koyuldu tersine

dağların tepesine

Çılgınca bir oyundu bu onca

ırmak derelere

dereler köylere

derken civara

Su genişledi oldu havuz

havuz havzaya

havza suya

Irak düştü bizim yunus deryaya

Bir yanındakilere baktı

birde kendine

Zaman akıyordu sen suda mısın

yoksa ben mi su da
dercesine

Yunuscuk şaşkın gittikçe değişiyordu
hızla

Çevre izliyordu kimi sevecen

kimi alaysı

Ağlıyordu yunus nerdeyim n’oldu

yanında anne ve
kardeşler yoktu

Acaba ben neyim

o apayrı bir soruydu

Gidemeyecekti artık geri

ne ezberinde vardı ne
de bir öğreti

Bundan sonrasını artık Allah bilirdi

Bir kuş gördü uzaktan çırpınan
yunusu

Dar geliyordu anlaşılan olduğu
havuzu

Su bir daralıp bir genişliyor

bunu ancak uçan kuşlar
görüyordu

Lâkin bizim yunus denizden gelmişti

karada ki ne bilir ne
söylerdi

Zaman geçti epeyce

ve bir leylek şaşırdı
yunusu görünce

Ve anladı şaşkın ayrı düşmüştü
anavatan dan

O denizi bilirdi geçtiği yollardan

kara kuşlarıyla dosttu
candan

Anlaştılar haritayı çıkardılar
önlerine

Yol nerede daralır nerede genişler

söylediler vuslata
düşene

Tiz çığlıklar atıyordu şimdi yunus

Yenecekti dost yardımıyla talihini
makus

Aman dediler yavaş şimdi sıçrama

sakla enerjini
kavuşana dek büyük suya

Ordan in burdan çık yok sağa yok
sola

Bir bir sayıp döktüler yolu bizim
şaşkın yunusa

Bir ömür değilse de ömür dediğin
nedir

Kimine yıllar ki 90,40

Kimine baharında 24,18

Kimiyse bir günlük misafirdir

Yunuscukta kaldıydı bu kara
sularında

tattı vuslatı
nasibince bir vakit epeydir

Yardımla gidiyordu şimdi

tesadüfmüy dü o leylek
ve kara kuşu kim bilir

Vakti dolmuştu bizim yunusun da

Deryaya dönüyordu şimdi

şimdi aklına geliyordu
teker teker her şey

yazıda

Peki sevgili yunus hiç düşündün mü

Dağa tepe gezerken sen

ne olduydu acep
ardında

Onlar daha mı rahattılar acaba

Hiç mi hiç karşılaşmadılar
köpekbalıklarıyla

Hiç mi takılmadılar atılan ağlara

Söyle sevgili yunus hiç düşündün mü

Nedir bu nasıl bir döngü

Sen belki de en şanslısın

gezdin gördün

bir hayhuyla geçti
zaman

Ama sana böyle hoş geldi

böyle tattırıldı
vuslat

Belki de onun için sustun

damakta tanımlanamaz o
tat

Yaşanılan yaşanması gerekendi

yaşandı ya

Anladın şimdi bilmeden yüzdüğünü

ve yüzeceğin nedir
derya

Su yolunu bulur sevgili yunus

bulur su yolunu

Yeter ki sen bil gönülü

Gönülü bilenler buldururlar sana
mutlak deryayı.

buldururlar sana ait
olduğunu.

Neş’e

Gel hadi

Tüm fakirliğinle

Yalın

Saf

Sensiz

Görebildiğin tüm varsılı silerek gel

Gelebilirsen

Erebildiysen

Tüm renklerden soyut

Vazgeç tüm sözcüklerden

Harflerde erimeye gel

Geç geç tüm bunlardan

Ver elini geçmeye

Fakirliğin vazgeçilmez hafifliğine
gel

Bedensizliğe

Tüyden de hafif

Rüzgarlar geçsin içinden

İlintisizliğe gel

Aşkla

Safiyane.

Neş’e

Usul usul

Gidiyordu
biri yolda

Öykünmem sana

Yürüyüşü usul
usul

Aldırmaz

Usul usul

Usûl dışı

Umursamaz.

Neş’e

Duruyor ana
varana kadar

Değişti
sandığımız herşey

Değişmedi
birşeyler

Değişen
yalnızca suretler.

Neş’e

Yıldızları
indirdim yere bir bir

Bir tek sen
inmedin sevgili

Kimbilir

Yerin yanın
bir ümittir bana

Her yıldız bir
umut sana dair.

Neş’e

Yaşamın kıyısındayız

                     ölümün eşiğinde

Tenim tenine yangın ayrıklığım

                     deli gönül aşkın peşinde

Sessiz çığlıklarım susun pençesinde

Çığlıklarıma harf giydiriyorlar

                      edebin kıyısında

Nasıl gider bu harfler elsiz ayaksız

                      gül gülistanda

Bizse yüzeriz bir ateşten çöl deryasında

Der ki ses harfi de sil at

Soyunursak harften nasıl olur

                      kalmaz mıyız çıplak

Dediler ana kucağına nasıl geldin

                      söyle saf

Peki nasıl giderim

                      ne el var ne ayak

Işık dediler ışık

Ya kaybedersem ışığı

                      çıkarsa bir dağ

                              olası koca Kaf

Dediler aç gözünü

                      ne yaptın bunca ömründe

Duymadın mı hiç gönülü

Değilim ki anadan üryan

                      hiç hem de hiç değilim sübyan

Oğul dediyse de Saf’ım

Dediler gördüğün tek şey olacak ışık

                      yoğun, varın

Sen bir ateş

               bilemeyeceksin nedir nur, nedir güneş

İçiçe girmiş tümden herşey

               ne ırak kalmış,ne yakın

Ne sen kalmış ne ben

Ne hasret ne vuslat

Yok hiçbirşey,hiçbirşey,hiçbirşey

Bilmediğin gibi hiçbirşey

Ben bilirim diyor Tekşey

Harfler karmaşasında

Sesin soluğun olmadığında

                                Tekşey

Işık olmuş herşey

Işık,ışık,ışık,AŞK.

                                neşe

Cezalısın
dediler cezan büyük

Sayfalarca
yazdırdılar seni

Seni yazdım
sabahtan akşama dek

Sabahlar
gecelere

geceler
sabahlara ulandı

sevgili yaz
yaz

Kalemler
biteyazdı

bitmedi cezam

Bana ne kadar
kızdıysan.

neş’e

Ben bir miskin kediyim

Sabahtan akşama değin

Ne ederim ne bilirim

Babamın dediği gibin

Ne elim iş tutar

        ne de ilişiğim

Bıraksalar uyurum

        son 

güne değin

Bildiğim ya okumaktır

        ya sevmek

Anamın dediği gibin

Güzelden güzel ne var

İyiden iyi aynı gibin

İyiyi güzeli herkes sever

İşi bunu huy edinmektir

                 miskinin

Miskinim dediysem de

Sanma ki hiç iş yapmam

Yüzerim duygular denizinde

Sabahtan akşama değin.

                                   Neş'e

Zamanın tekerine sokamadık çomağı
Bırak dursun şurada çomağı
O donattı tekerine dikeni
Yolları kattı dumana
sandı ki kendi hallaç
Ne yürek kaldı sevgili
ne akıl kaldı kafada
Çığlık çığlığa hücrelerim
kan ağlamada
Şükür Tanrım verdiğin ten
koca bir bedenin yalancısı
Kendini beğenmiş umursamaz gülümsemede
Ama gel gör ki sevgili
Bize koşumu şart koşan
O koşumsuz bilmece
Daha bir sıkı batırıyor
her an dikenini
yüreğime yüreğime.

        Neş'e

İçimdeki gele

Dışımdaki kala

Beden desen muallakta

Değil aslında

Giden ne gel diyor

Ne dışımdaki kal

Diyen de ben duyan da

Herkes kendi havasında

Hakikat dedikleri bu

Farkında değilsin

yüzerken yoklarda.

Neş’e

Hazanı mı sevdik acep
biz

Sararıp solmuş anaoğul
ikimiz

Ne hazandı oysa
doğduğumuz

ne de vakitti buz

Bize biçilen bu ki
içine düştü gönlümüz

Lâkin baban der
ki renginiz sarı

ama solgun değil

Solmuş ya da
solacak hiç mi hiç değil

Madem ki yaradan
bunu hoşgörmüştür

değil mi ki bize

İçimizdeki güneş daimdir

ışığı hiç sönecek
değil

Yokum ben demek değil
midir

aşk sevgiliye

Nasıl ben dersin
sevgili otururken gönülde

Ben sen olmuş
hiçlikte seyrederken seni

Sarıda karar kıldık
biz sevgili

yokluğa en uygun
bu gende.

Neş’e

An

Anlamak

Anın içinde
kaybolmak

Anladın mı

Ne olduğunu
hakikatin

Ve
muhteşemliğini hiçliğin

Değişmez
merkezin mutlakıyetinde

Aşkın.

Neş’e

Koca dağ
delinir mi a Ferhat

Yıkılmayana elinde
ne var

hangi alet , edevat

Bir aşktır
ki çiçeğe durmuş koca dağ

Sen deldin
lakin

bu kul neyler
ya Rab

Bir karınca
misali bir ayak topal

Bir karınca
ki bir kanat kırık mı kırık

Ne uçar bu
karınca ne yürür

Hak eylesin
selamet

Olur ya bir
kap yoğurt dağdır onca

belki girer
dağ delercesine ona

bizar
karınca.

Neş’e

Yineliyerek oldular

Yineliyerek onlar

Ve yaşam ünitem sen

Her gün ve her an

Her solukla

             atılan   her adımla

Yeni bir felsefe,yeni bir boyuta

Noktası yok gibi sanki

Bu öyle bir cümle ki

Ezel bağlı ebede

Ama mutlak aşk adı merkezde

Sağımdaki solumdaki

Arştan arza

Dıştan içe

Dört bir yanımdan beni çevreleyen

Lütuf(du) (bu) hep bana sunulan

Belki ilk söz,ilk kelam

Adı aşk bu şaşkınlıkla bakılan

O kadar yalın o kadar sade

                  O kadar iç ki bana

Sana daha nasıl anlatsam,nasıl
anlatsam,

                 nasıl anlatsam.

                              Neş’e

(AİLEM’E)

Neyin özlemidir bu

Sararıp solmuş her birimiz

Bekler dururuz esse de çıksak

esse de bir uçsak

Belirsizliğe

Yukarı daha yukarı

Yüreklerdeki kehribar güler bir
yerlerden bizlere

Der, hadi gel

Çeker çeker alır sonsuza her birini

Serseri mi serseri, deli mi deli

Şaşkın,bağımsız

Uçabildikleri kadar uçar,gökyüzüne
her biri

Yüreklerinde bir aşk,o kehribar

Zavallı özgür

balyadışı saman çöpleri.

Neş’e

Kimi kendini rüzgara bırakmış

Kimi ayaklar altında

Kırık ,dökük , yıkık

Yine de gönlü hür aşık

Yüzü kehribara dönük

Deli divane saman çöpleri.

Neş’e

De ki ister ayrılık

İster yansı

Kehribara akar gönül

İşte işin aslı

Sen, gözlerden ırak ve saklı

Göz kırpar güneşte çöpler sessiz

Uçar gider yokluğa gönül

Kehribara ki sılada saklı

İçi boşalmış biz birer sarı saman

De ki özenti neye,( keşke)

Neyin sesi var gülüm

Hepten hiçlikte bizler

ama özgür balya dışı.

Neş’e

Yüreğime vurdu damlalar

Ve gül kanadı bülbüle

Yaş akmadı

               sel

boşandı gözlerimden

Bir notanın hükmüyle

Anlatıyorsa seni

Aşkı

Gönülse herşey

Deryalar nokta olur güzelim

Vuslatımızda seninle

Neş’e

Bizi beğenen

Gel beri bir de içimize bak

Ruhumuz mu her neyse

Paramparça kan revan içinde

Bütünleyemezsin

Kesir kesirata küsur küsurata
karışmış

Velhasıl kelam.

Neş’e

Yüzüm yüzüne secde etmiş gülüm

Yüreğim yüreğine

İkimiz bir olmuşuz

aynı
aksda evren

dönüyor
çevremizde

Bir olmuşuz biz gülüm

Ezanımızın ne zamanı belli

Ne kural dinimizde

Neşe

Aç kollarını

Bak nasıl uçuyor kuş

Açmış kanatlarını

İster hürriyete de

ister
sevgiliye

Sen de aç kollarını hadi

Sen de kucakla birilerini

Kucaklayacaktır birileri de seni

Bir aç bir dene hadi

Korkma yoksa ne

Ellerin boynunda

Elif mi sandın kendini.

Neş’e

İki günlük ömrün
bir öğleni gençlik
Hadi sığ güzellik
sığabilirsen şu minicik solukluk ömre
Nereye sığabilirsin
nereye kulacın erişir
Dipteki inci dilden düşmüyor
Dal da çıkar çıkarabilirsen
Koca bir karanlıkta
bir mum ışığı ömür
Gün dediğin bir göz açıp kapama
Bunun neresinde doğacak güneş
Akılda kalan doğması mı
yoksa yavaş yavaş kıpkızıl kaçışı mı
Akılda kalan koca karanlık
Birbirine kenetlendi kirpikler
Gülümseyen bir yüz aklımda
Aklımda kalan sevgili
yalnızca sen .
Neş’e

Aman aman ben yandım sen yanma gönül

Ben yanar kül olurum sen nicesin gönül

Külüm sonsuza üfürülür külümden bir ben doğar

Korkarım sen yanarsan sana tüterim gönül

Ulaşmak sana zor olsa da hani ya

Belki birgün denk geliriz miraca olur a

Uzatıversen elini bu her neyse ben dediğime

Umarım öğretirsin bana susmayı da birgün gönül

Ben deryada büyüdüm özüm olmuş dalgalar

Korkarım senden ya diplersen gönül

Gel tut elimi birlikte girelim şu deryaya

Sen canımın içi değil candan içre cansın gönül .

Neş’e

Alem ayrı

Mekan ayrı

Yaşamaksa bu

İşte yaşamak

Parça buçuk .

Neş’e

Değişmedi duam

Ha dün ha bugün

Bir kokun bir tenin

Sonunda yokluk

Vuslatında .

Neş’e

Zamanın durduğu an

İçinde salındığın

Benlikten ırak

Yüzgecin varmışcasına içinde

Mavi ve ıslak

Dalgalarla yarışıyor çocuk

İşte güzellik

Zamanın durduğu an

Nedir ki farkındalık

Yok , sen yok

Adımını basmış sonsuza

Var olan yalnızca aşkın

Ve sen her şeyden ırak o çocuk

Cinselliğe yabancı

Aşkın , içkin ve sonsuza açkı .

Neş’e

Haykırırdım sorularıma yanıt gelmese

Ama geldi

Yüreğime indi su damlaları

Serinleten

Erdiren

Bir su gibi içtim

Öncemde ve sonramda seni .

                                  Neş’e

Bir kuş uçtu avuçlarımdan

Anısı bir tüy hafifliğinde

Ruhum seninle deryaya daldı

İçimi açan havası en derinlerinde

Gözlerim seni arar demiyorum

Hayalin değil aslın baktığım her yerde

Sevgili böyleymiş bize biçilen

Her şeyiyle bir gül letafetinde.

Neş’e

Hiçim gülüm hiç

Her yanımda sen

Hep sen olmasaydın gülüm

Hiç olur muydu hiç

Duam sensin

Duam aşkım

Aşk olmasaydı gülüm

Dua olur muydu hiç

Ben sensin

Sen benim

Sen olmasaydın gülüm

Ben olur muydum hiç

Sebebim sensin

Sebebim aşk

Aşk olmasaydı gülüm

Biz olur muyduk hiç

Aranıyorum bana dair

Gözümde yok ele dair

Ben yokum yalnızlığımda gülüm

Biz olmasaydık yaşam olur muydu hiç.
Neş’e

İki günlük ömrün
bir öğleni gençlik
Hadi sığ güzellik
sığabilirsen şu minicik solukluk ömre
Nereye sığabilirsin
nereye kulacın erişir
Dipteki inci dilden düşmüyor
Dal da çıkar çıkarabilirsen
Koca bir karanlıkta
bir mum ışığı ömür
Gün dediğin bir göz açıp kapama
Bunun neresinde doğacak güneş
Akılda kalan doğması mı
yoksa yavaş yavaş kıpkızıl kaçışı mı
Akılda kalan koca karanlık
Birbirine kenetlendi kirpikler
Gülümseyen bir yüz aklımda
Aklımda kalan sevgili
yalnızca sen .
Neş’e

Hücrelerinin içindeyim
senin bende olduğun gibi
Bu böyleyse eğer sevgili
bu ayrılık niye
Toprakta havada sudaysam
Hem orda hem burda hem şurdaysam
Sende senlik bende benlik niye
Bir gün bir olacaksak
ne ben ne sen ne o kalacaksak
Niye geldik birden niye gideceğiz bire
Bunca zahmet bunca acı
Yok yetmedi bunca gözyaşı
Aşk getiriyorsa sonunda ayrılığı
Niye ki bu acımasız sınav
bir cennetmiş niye
Bedenim yaşarken olağanı
uğraşırken olmaya insanlığı
Bu içimdeki konuşan , yazan , gören , gördükçe kusan
bu bendeki ikilik niye
Bedenim ulaşamıyor sana
acısını ruhum çekiyor
Aklımı eritiyorsa gerçekler günden güne
Bu yaradılış bu dünya bu alem niye
Bu her şeyleri gören , görmedi mi gelmeden
Bunca yaşanılanı gördüysek önceden
Bizleri zoraki niye gönderdiler
bu ne azap bu niye
Ve bilerek gülüm bunları
yüreğimizde acı
Yine de koşarak seçtiysek bu yazıyı
Bu içten söylenilen
bu Eyvallah kime.
Neş’e

Geldik sorulmadan
Gidiyoruz hiç durmadan
Niyedir bu yolculuk
Hiç bileni var mı
Anlamak için er olmak gerek
Erden ayrı kaldık er nerde
Beden yitirdi anlamını
Göz arar özü öz nerde
Özü bulmak gerek
Öze giden yol nerde
Var olan yar yok olmuş
Yokun adı yol olmuş
Var ne yok ne yola düşen ne
Görülen yoksa eğer
yola düşen beden ne
Erek ulaşmaksa ere
görmek gerek görülmeyeni
Uz ister bu yol
Ne us anlar bu yoldan
ne de yol alır bu yolda
bu bacak bu kol
Gönül susar durur bilir ki
Ne giden var ne kalan
her şey bir nokta her şey bir an
Herşey hiç olmuş
ne önü bildik ne sonu
Ki vesselam er erende kurulu.
Neş’e

Gülün goncaya durdu gül erim
Açar nisanda açtığın gibi kucağa
Güler yüzün gülüm bizde her daim
Biz seninle açar seninle güleriz sonsuza.
Neş’e

Saldık atları hür
Giydik Yunus donu
Yunduk çoban çeşmesinde
aradık doğanın mihrabında huzuru
Salındık gökyüzünden inen dalgalarda gamsız
Kimi gözyaşı
Kimi gül kokusu
Yardan
Saldık atları hür
Ve açtık gözümüzü
Atlar eyerli
Ve süzülüyordu bir kocakanat gökyüzünde
önünde biçare kuş yavrusu
Kanat çırpıyordu can havlinde
Kayboldular gözden
Yular binici elinde.
Neş’e

Çıldıra yazmak
Güzellikler karşısında
An be an yaşanılan
Sevgiler sevgililer
Çıldıra yazmak
Ve sen illa sen
Vallahi sevgili
adını yazdım Çıldır ‘ a
Neş’e

Farkındalığında mı
kum taneleri
her zaman aralığı
Yüreğime iniyor
Paradoks o ki
Uzaklaşmalar gözyaşlarımda yakınlaşıyor
Sessiz bir koşu
Koca bir evren
Rahatça koşamadığımız her yana
Senin yanından peki sevgili
Minicik bir kum tanesi
minicik bir nokta
Ama simsiyah
ama kırmızı
Artık kumsaati yok düşün
Bir yıldızdan öbürüne bir koşu
Sonsuza değin işte
Sonsuza
Ama seninle elele sevgili
Birinden diğerine
Tekrar tekrar sevişmeleri yaşamacasına
Son yok nokta yok
Artık kum saati yok düşün
Düşün ki serbestiz artık
Sonsuz yıldıza koşarak seyrediyoruz sevişmelerimizi
Kokumuz denizle karışık
rengimiz güneş
Akıl yok akıl şaşkın bize
Ne hoş düşünsene
Neş’e

Ben güzellik içinde doğdum
Benim gönlüm güzele doymaz
Ben bugüne güzelle oldum
Benim gönlüm çirkin olmaz
Nineler elinde büyüdüm dua ile
Hocalar elinden geçtim edep ile
Anamdan öğrendiğim dil şükür ile
Benim dilim küfür bilmez
Babamdan öğrendiğim aşk
Pirim der hep aşk
Hazretimin adı Habibullah
Gördüğüm konuştuğum
yardan ayrı değil benim .
Neş’e

Bir de Mira geldi uzaklardan
Ne Muşko ne Şiva o
Ama garip bir ana ayrı aşinadan
Belki şimdi ılınır için
Bilirim zavallılar senin tercihin
Şöyle diyelim istersen
Ayrı , ayrık biraz aykırı
Ama sevecen ama güzel ama ama ama
Vesselam sevgi arıyor her hali her tavrı .
Neş’e

Bir taş ki yeri piramidin tepesi
Lâyık olmayanı koyarlar mı ki
Bir taş ama hangisi
Kaya ufaltısı
Yok hangisi
Hangi metal hangi toprak parçası
Öyle olmalı ki değsin güneşe yakınlığı
Herşeye maruz
sessiz sakin makul
Tüm yakınlığına maruz güneşin
Paramparça bir yürek
Yanmış kavrulmuş bir ateş
Lâkin kaybetmiş görüngüsünü
Şeffaf
Ve yansıtan çevresine ışığı
Güneşin ışığını
Söyle kim yakışır piramidin tepesine
Sen ki öylesin
benim için sevgili
Bir duru su gibi geçirgen
Yanan yakınmadan ışığı yayan bir elmas
Işığın ta kendisi
Ya düşerse
Değerinden ne kaybolur ki
Ve söyle sevgili
bir kez daha
De ki
ASIL SAKLI SILADA .
Neş’e

Sırtımda kürk
yüzümde gülücük
sanmayın içim sıcacık
Buz gibi yüreğim
tir tir titriyorum
Abam sırtımda
millet görmüyor çıplaklığımı
Gören gözlerden sakınıyorum
Elmaslar kulağımda
gözlerim çerçevelenmiş
içim rahat sansınlar
Bilmezler bir sarkaçcasına
sakır sakır sallanan bedenime
ruhum zor tutunuyor
Lâkin inan sevgili
senin için oynuyorum
İndirdi Tanrı kılıcını baştan ayağıma
Bu parıltı bu nur kılıcın
Yüreğim bir geliyor bir gidiyor
iki âlem de durak
Yüreğim her iki âleme tıklıyor
Her birine duyduğum deli aşk
Buna denirse yaşamak
Güle oynaya yaşıyorum
Neş’e

Bir problem ki yaşadığımız
Hani çözenler
Ve sen çözdüysen gülüm
Çözen problemi atar geçer
Bir başka yerde
bir başka problemde
Birimiz X
diğerimiz türevi
Sonsuza yaşam böyle sürsün
Gülüm
Renkli bir yaşam
renkli tenler
Ve hep sevgiler
hep sevgililer
Neş’e

İçimdeki nefes
İçimdeki sen
Reddediyor çaresizliği
Kanat çırpıyor zavallı ebabil
Ulaşabilir mi hedefe kimbilir
Devasa gövdesiyle ön safta
burun mesafesi mi dinler
Hele o koca fil
Belli mi olur
Bir kanat bir kanat daha
çırp hadi
Az kaldı ebabil
Neş’e

Gönül kapılarını açmış

göndermiş Deli Dumrul ‘u

Han eylemiş kendini

Dilinde zikri

Sen de geç

Sen de geç .

N.

Öncelinde kaybolan köpükler

Birkaç anlık gözlerde bir iz

Ama ha bugün ha yarın

İskeleye mutlak yanaşacak gemimiz

Pek o kadar da büyütme gözünde

Rotasında giden bir geminin

ardındaki ak kabarcıklar

Ömürlerimiz.

N.

Bir alev ki göğe uzanan

elif misali

Noktam kaybolmuş bulutunda

yazılıyım göklerde der gibi

Süzülür yaşlar

damla damla dibine mum misali

Sızar bir damla toprağa kandilden

işte elif ba der gibi

Çözülmez bir sır bu kimine

Kimineyse kayık pupa yelken

Su ne yerde ne gökte

su her yerde tüm yönlerde

Yolu açık olsun elif ba’yı gören göze

Mimlemişiz birbirimizi tüm alemlerde

Aşkla şevkle her halimizle

Biz mi yoksa yazan mı mimledi

o bir sır

Sır alnımızda yazılı

gönlümüz sırra razı

elif ba mim misali.

Neş’e

Her kıpırtı deniz
Her uğultu lodos
İşte sevgili steplerde
senin kıyındayım
Değişmeyen ruhum
Yaşama ilk adım
Aldığım ilk nefes .
Neş’e

Nasıl anlatılabilir ki bir aşk
Kim bilebilir ki kaç damladır bir deniz
Değil mi ki bu delilik
İşte aşk
Sana sözlerim
hemen kayboluveren
bir kaç ufacık kıpırtı
Az sonra sönüveren
Aslında yok olan köpük gibi .
Neş’e

Koca bir an
Hani şu dedikleri zaman
İçine ister ömrü koy
İster şunu ister bunu
Ben seni koydum gülüm
Zamanım sen oldun
İster dündü desinler
İster bir daha gelmez
Ben seninle oldum
Ol fiilini çeksinler tüm zamanlarda
Bizim için
Ben seninle oldum
O benim zamanım
benim anım
Ne derlerse desinler
Sanki dünya umurum .
Neş’e

Çırpınıp duruyor haddini bilmeyenin teki
Bırak beni , bırakın ,
ben farklıyım
Diyor aklınca kendini bilmez
Beyazdır o aklısıra üstündür yekdiğerinden
Bırak çırpınadursun
versin kendini yele
Gün gelir susadurur , görür aslını
güngörmüşlüğün sessizliğinde
Diner geçer havası
biter gider deliliği
Yokolur fısıltıya yüztutmuş çığlıklarında
Köpük gibi .
Neş’e

Mavilik üstünde ince bir çizgi
Bir koşu var üstünde
Bir yarış
Var olma yarışı
Mavide yeşilde renklerde
Suda yarış var
Bir telaştır gider her yer bembeyaz
Köpük
Koşuya dair renk dolu bir ses
Ve sonra yokoluş
Ne kadar yanarsan yan
külün savrulur sonunda
Yokolur gidersin sen de
mavinin derinliklerinde
Duman gibi
Ömrünse bir ateş kadar
Değerin külde kalır
Bir zamanlar vardın derler sana
Suda ki köpük gibi .
Neş’e

Uymuyorsa bir anım bir diğerine
Sanma ki içimdeki candan
Ruhum esirin olmuş
gönül hakeza
Bütün bu dalgalanmalar
karıldığım su , yel ve topraktan .
Neş’e

Açık gözüm hep bir yerlerde
Orda burda şurda
Ama
Tek bir şeyi görüyor
Ekranda bir tek yüz var
Sen
Hep seni göreceksem
Niye varım o halde ben .
Neş’e

Nedir bu içsellik
içimdeki sen
Yabancı inan
damarımda yüzen
Ve seni düşündüğümde sevgili
Ne sen kalıyor ne ben.

Hani geçerdi özlem zamanla
Denirdi ki görmeyince göz katlanırdı güya
Diyene sormalı gönül nedir göz nedir
Lâkin kör yazar olmuş
ne fayda.

Midesi yok dedi peder gözün
Göz doymaz sevgiliye dedi pir
Misafir eylediyse bu gönül ezelden aşkı
Demek ki aç geldi aç gider bu fakir.

Ne gözüm doydu ne tenim
İnan ezberde tüm duyularım
Yanımda değilsin ne gam
Kim biliyor ki kim uzak ne yakın.

Şaşkınım yaşadıklarıma lütuf mu kahır mı
Şaşkınım tümden tüme nedir sunulan
Ayna tüm yaradılış bu belirsizlikte ya Rab
Deniyor ki yansımalarda bu şaşkına yer Araf.

Neş’e

Aşkın adı ayrılık gülüm
Aşkın adı ayrılık
Her yanda bir gözyaşı
Her yanda gözü yaşlı bir âşık.

Neş’e

Kandık o güzelim renge
Geldik balıklama atlarcasına tenlere
Bilemezdik o mavi gezegenin aslını
Bilemedik ateşlere düşünmeden atladığımızı
Yandık odunsuz alevsiz
Bir el yüreğimizde sessiz
Gözlerimiz kapalı görüyorduk bu kez
Farketmediğini rengin
ha alev ha deniz
Süzülürken tenlerden tüy gibi hafif
Kor yürekler sessiz sensiz
Umut imanım oldu inan sevgili
Biçare gönül ha sensiz ha dinsiz.
Neş’e

Taşta bir misafir
Olmazı olur etmiş gülüm
Taşa düşen bir güzel
Gönül eylemiş onu derce
Adı umutdur bunun gülüm
Ne bahçe ister ne bakım
yalnızca noktasız aşk
Bir gülüştür bu bilinmeyenden yüreğine
inan ve gül derce
Ha bugün doğmuş ha dün
Duyumsadıysak o renkte o tende birliği
O toprakta o neşede hepimiz
Aynı anda aynı yerde biriz derce
Farketmiyor günlerimiz temmuz ağustos
farketmiyor nisan
Farketmiyor ha nefeste
ha toprakta gülde
Hepimiz duyumsar olduk o her neyse
Vuslat bu olsa işte gülüm derce
Yeter ki iste taştan su da çıkar
taş yeşerir (de) içinden can çıkar
Yeter ki iste gönül bu
en büyük sultan
Yeter ki iste
işte hakikat bu derce
Neş’e

Barışacak birgün doğuyla batı
Güneş ikisinden de doğacak
Soyutlandığın da adından özle kabuk
Yaşayacak insan insanlığını
Daha güzel daha saf ve daha şeffaf
Sakınmadan dolu dolu
Bırak ey gök sal bizleri yıkayacak yağmuru
İçimiz dışımız bir pirüpak
Yaşayalım tufanımızı aşk dolu.
N’eşe

Süzülüverseydik boşluğa
aydedenin kuyruğundan
kartalımsı
Anda tüm yaradılışa odaklı
Alabildiğine kaygı nedir bilmeden
Yüreğimizde yalnızca aşk
akıllardan ırak.
N’eşe

Bir paradoks ki yaşadığım
Uzak yakına eş
İçimdeki sevinç
Ulaşmadaki hız
Ve her beyaz
İşte sen
İşte son
Son ki başlangıç sonsuza
Birlikteliğe noktasız.
N’eşe

Gülerim kendini benimle aynı kefeye koyana
Ben ayrı kefendekiler ayrı güler buna
Bizi yaradan yaratmış delidolu
Övünmek gibi olmasın bizde deli dolu.

                                                              N’eşe

Bir yar dedim
birde biri bin ettiler
Bereketin ta kendisi budur dediler
Bugün bin yar dedim
Bini bir olup
yüreğime girdiler .
neş’e

Vakit hazan sevgili
Vakit ikindi
Bir daha sarılalım bir daha
Deme bana sevgili ,
sarılmıştık ya
Bak varmış bir nedeni
Hazan rengi hüzün rengi
Mi bu düşkünlüğüm bu renge
Güzelim gözlerin bal rengi
-Bak işte bak görüyor musun
Uğraşıların o içindeki minnacık yeşile
İçin içimiz hep yeşil güzelim
Bitmeyen bir varoluşta
Yeşerir hazanın içinden
Noktasız geleceklerde rengimiz
O arzuların yeşili sevgili
neş’e

Neyim
Neye baksam içiçeyim
Hele sevdiysem
İçiçeyim
Ha insan ha yaprak
Ha yüzerken
yüzüme çarpan ıslak
İçiçeyim
Dertleşirken Muşko’mla içiçeyim
Sayılarla, renklerle, harflerle
İlkle,sonla içiçeyim
Aşk ya da bıkkınlık
İçiçeyim
Seni mi düşündüm
Sen kimsin,ben kimim
Çünkü ben seninle içiçeyim
neş’e

Kayıkçı
” Kayıkçının küreği “
Çıkamıyorum denizden
Denizler değişti aniden
Ve sen bir başka sahile yanaştın
Kayıkçı hızla çekti küreği
” Pıt pıt eder yüreği “
Minicik kahkahalarda yüreğin sesi
Akşamı bekliyorum özlemle şimdi
Bir başka güneşle
bir başka sahilde doğarken
Aynı kayıkta çekerken
birlikte kürekleri .
neş’e

Ne zaman adam oluruz ki
Adam ne bir bilen var mı
Varsa gelip söylesinler elan
Arkadaşım kel
ben fodul
Yalan değil .
neş’e

Ellerim tutmasa da seni
gözbebeklerim sarıp sarmalar seni
Gözlerim görmese de seni
gönlüm seyreder durur seni
Tek hücreye indirgensem ne el ne ayak
Nükleusumda kodlanmışsındır
herbir oluşumun hareketindesindir
secde misali .
neş’e

İçim dağlı
içim duman
göremiyorum
Kokunu özledim
ciğerim patlarcasına
Ama ciğerim yanık
duyamıyorum
Adın sevgili oldu
sarıldığım
Bir bedencesine sığındığım
Ayrıklığım hiç olmadın
Aynılığın 2 yanıyız
farklı yansıyan
inanıyorum .
neş’e

Yazıda noktadan
sayıda virgülden geçtik
Attık kesiri
tamamladık küsürü
Gece gerekirmiş meğerse hesapta
Gönüle ne gece
bırak akıl gündüzünü .
neş’e

Bütünleşemedim
bütünleştiğim kadar seninle
şu bedende
İnanamadım
inandığım kadar sana
görünendeki hallerime
Kısıtlıyım
Dağılmak isterdim aldığım her nefesle
Kurtulmak isterdim şu ayrılığı yaşatan
nedenlerde
Geziniyorum
Ne denizin dibi kaldı ne gökte yıldız
ne hayal ne rüya
Tanımıyorum
nedir ayrılık
artık beni ayrı kosalar da
İçiçeyim
Kayboldu gitti bu beden
artık yansımalarda .
neş’e

       İçimizdeki Simurg=24 ve SEN


       İçimizdeki seyahat ilk günümüzden başlar düşünmeye

başladığımız.Yeter ki gözümüzün önündeki bize göz kırpan cezbedici soru
işaretini yakalıyalım.

Yaşamımızdaki sürprizler bir kayaymışcasına oturur yollarımızda ve
içimizdeki simurg yolu aşmak için kanadını paralarcasına çırpar da
çırpar,etrafını tüyler kaplar ve kendi tüyleri arasında yolunu bulmaya
çalışır.Kimi engeller kolay aşılır kimi engellere bilerek sapılır
tecrübe denilen sözle artılanan.Sonucunu bilmediği hedefe
kitlenmiştir,uçması hoştur,zorlukları aşması hoştur,vadiler ardarda
gelir,kimi güzeldir kimi zordur.Herbiri ayrı bir hayret makamıyla
aşılır.Yaşanılan o an sıfatların üzerinde genleşir.BİRisi ol der ve olur
herşey,sen göremediğinin sıfatlarında erirsin ve her erimen tekrar
dirilmenedir.

       Kendi ruhunda kendi damarlarında yol almaya devam ederken

manipule edemediğinde o gizli el sana kanat olacaktır.Ve nihayetinde
aldığın yollar ve her köşebaşında değişimi yaşadığın boyutlar toplamı
sonucunda ulaştığın BİR’de hayretle ve aşkla o güzellikte yok
olursun,sevgilinin kucağında ve hazzın doruğunda
bütünleşirsin.Ulaştığında tek vücut ve tek yüreksin,nefes alan, almayan
farketmez çünkü bilirsin ki herşey birbiriyle ilintilidir,her an yeni
bir oluş vardır ve sonsuzluğa ancak aşkla varırsın.İkinin bir ettiği
noktaya gelirsin ama aşkla ama o içine düştüğün tarifsiz yangıyla.

       Aldığın yolda aynan artık pırıl pırıldır,yansımaya

başlarsın,yol arkadaşlarından aldığın ışık artık sende yansımaya
başlar,içindeki nar nura ulaşır ve yansırsın,yansırsın ama aşkla.

       İşin başında yola belki de bilinçsizce ,çocukca

çıkmışsındır,gözüne bir ışık vurmuştur,o ışığın peşindesindir,o
yansımalar seni yavaş yavaş,perde perde deneyerek,kolun kanadın yara
bere içinde ve olası kopuk ışımaya devam ederek girdiğin labirentin
sınırlarından duvarların yıkıldığı SINIRSIZ’a ulaştırırlar ama içinde
gittikçe büyüyen ve seni gittikçe YOK’a götüren AŞK’la.

       Geride kalan,görünmeze ulaşan ve her daim var olanla kanat

çırpmaya devam eder,ikilikten çıkıp bir olmanın daha bir bilincinde
olarak.

       Kendini kanat sahibi sanan mı yoksa yola ayrı devam etmek

durumunda kalan mı zordadır bu evvel ahir hiçbir zaman bilinmez,hele
ikinci şık hiç mi hiç akıla getirilmez.

       Anlarsın sonunda ASIL gizdir içindeki.

       SAKLI meydandadır.

       SILA da  gönül.

       Anlarsın ve bilirsin artık böyle olduğunu ama aşkla,narla nurun harmanlandığı.

                                                                                                                       Neş'e

Adı aşk olan aşkla olan
Aşk olana ulaşmada
Aşk yoldaş ona bu yolda
Nedir Tanrım bu kıskançlık
olmasaydı hiç ayrılık
Yolumuz nasılsa göz açıp kapayana
Bilirsin aşka düşen körsağır
Leyladan geçer Mecnun
çölde koştuğu aşktır
Aşık bilir der ” Asıl Saklı Sılada “
Bu yol külden güle
vardan yokadır.
Neş’e

Gülüm yüzün
gülen yüzüm
Gök nuru
gün yüzüm
Yarimin yüz suyu
Yarimin gül suyu
Cennetimdir yüzün
Yarim bir bengisu
Her halin makbûlüm
Olalım hep rûberû.
Neş’e

Bırakalım ulvi lafları
Özlemi irdeleyelim gel
Özü istemek
Canını ruhunu
Gözlerimi kapadığımda yalnızca hissetmek bütünüyle
maddeden uzak
Olmuyor gülüm olmuyor
İstediğim tenin sıcacık bir kucak
Herşeyin tam,tamtekmil bir vücut
İstiyorum ki senin sıcacık nefesini duymak
Ve sana bu vücut sımsıkı sarılacak
Yalnızca özü istemek
bedenden öte
İnkar değil mi yaradılışı
Herşeyi tekrar istiyorum
aynı vücutlar
Hiç bitmemecesine tekrar tekrar
Bu çok mu zor sana ya Rab
İstediğim an istediğim yaşta
zamanda kayarak
Ol dediğinde oluyorsa herşey
Çok mu şey bekliyorum senden
söyle ya Rab.
Neş’e

Yokluğuna dair söz rüyalarda yasak
Şahrem şahrem olmuştur bu yürek
Bir dal yeşermez uğraşma nahak
Üzülme sakın gülüm
sen en güzelsin
sana dair herşey
Yaş gözümüzde ağırlanır
haber kâlû belâdan olunca
Süzülür özümüzden aşka dair misk-i amber
ayrılık Hak’dan “Ol”la gönüle akınca.
Neş’e

Sen bilirsin
Bilirsin nerede durduğumuzu
Bıçak sırtı mı dersin yarbaşı mı
Bir nokta ki dengeyi bir kelebeğin bozacağını bilirsin
Bilirsin iz sürdüğümü sessiz
Avım yolcudur bilirsin
Avcının asıl av olduğunu elinde
Yine de sürerim izi bilirsin
yüreğim ne halde
Yarbaşı eğilir mi hiç
eğilse olur mu adı hiç yükseklerde
Bilir misin yattığını
aşkın ta içinde asiliğin
Akıl almaz bu delice haller
Boşver gülüm
Ayrılık göz açıp kapamaya bile değil
İzin içinde kayboldu zaman
İzinde kayboldu mekan
İz kayboldu
İzde kaybolduk biz
Birtek aşk kalır geriye
Ya Rab sen bilirsin.
Neş’e

Demiştin hani okyanus kıyısında ,
İçim çekiliyor anne
Dalmak yukarılardan Atlasa
Nasıl bir arzudur bu
Yükseklerden aşağı uçmak
Hür bir kar tanesi
Ve erimek suda
yokluğa geçerek
Ancak yakışırdı sana
Doğrusu
Değişmek halden hale
Bembeyaz adınla
Adıyla müsemmalar
Sen dilersin
dileğini görür Erenler Fıratlar
Karşı sahilde Atlasın şimdi
sıvazlıyor deniz olmuş giysini
apak köpükler
Ne Çin kaldı bugün
ne Hint Denizi
Sana heryerden gönderilir selamın
Ve bir gemi güvertesinden buzullarda yankılanır adın
Bir saklambaç oyunu bu bizimki
Ah sen , sen sevgili
Sen göğün beyazlardan beyaz gelini .

                                                              neşe

Daraldığında yüreğin
Düşüncelerinde genişlersin
İpeksi tenin gülen yüzün
hissettiğim bir tüyün ağırlığıdır ancak
Yer gözden yiterken ayaklarının altında
Buluttan da yücelere çıkarsın
Boşuna mı şakıyor bülbül
gülün yaprağına
Hani nerede bir damar
bir çizgi kadar da olsa
Bu kadar pürüzsüz bu kadar latif
İşte sevgili sen
Dalga dalga yayılırsın semaya
bülbülün sesinden
Genişlersin sevgilide
koşut evrensel yaradılışa
Yoksundur
Ne parlar, yalancı sabah
Ne de ışır , yansımadır asıldan
elmas olsa ne fayda
İpeksi dokunuş ve bir kanat çırpışı ağırlığın
Anladığında suyun dilinden
taşırcasına başının üstünde seni
Sen dost sen sevgili
Yalnızca adındır
dardan kurtaran , ağır, yürekte
Kehribar misali .
Neşe.

Zaman yok
Zaman yok sevgili
Bize zaman yok
Zaman mekana
Bizde mekan yok
Gözlerimiz tek görüyor bizi
Ayrılık şaşılara
Şaşmadık şükür
Bize ne ara
ne mekan
Ne de zaman sevgili
Kül zaman diyene
Biz ateşten çıkmayanlardanız gülüm
Biz gülistandayız
Kül şaşılara .
neşe

Sarılırsın ya kaleme ya tuvale
Elinde çamur vıcık vıcık
Vurursun taşa dantel işlercesine
Ayrısındır yardan
Çıkarmak istersin yoktan
Yar memleketindir ayrı kaldığın
Yar sevdiceğindir ırağa düştüğün
Yar yüreğine demirlemişin toprağıdır tapınçın
Yar hürriyettir sense mapus
Yar bütünlükten koptuğun andır
Aramaya başladığın dönerek semada.
neşe

Kar değil yağan yar bugün
Yüreğim suya sen dedi bugün
Duyumlar şehrim tanımıyor ayrılığı
Arındığım su yağan karsın bugün.
neşe

40 lar sardı beni
40 yandan 40 aşk
Güya adı sevgi adı aşk
40 ayrı yönden 40 ayrı canla çarptılar beni
Koş yetiş yetişebilirsen
yol bilmez iz bilmez zavallı Safi
40 ı da ayrı havada ayrı neşede
Biri uymaz bir diğerine
ne yapsan nafile
Giderler 40 ı da 40 ayrı yöne
40 yönün yok mu bir ortaçı indirgeci
Vardır mutlak adı sevgi adı aşk
Buluştular önceden yazılmış bu bağlı
aymaz Safide
Beni 40 kez 40 la çarptılar
Beni benden çalan 40 haramidir bunlar .
Neşe

Amansız haline yetişir ansızın Tanrı
Sesi soluğu ile benmiyim desin
İşte verilir kucağına aşk
O Tanrı ‘ nın ta kendisidir göremezsin
Gözüne görünür herşey ala
Tümden dost kesilmiştir yaradılış adeta
Nefesini çek son demine
Tanrının soluğudur bu duyamazsın
Derdine dermandır aşk
dermanı istemediğin
Gözyaşlarında ıssız bir adasın kavuşamadığın
Olmazlar olur şaşkına
Suretten , münezzehi göremezsin .
Neşe

Seni çizmek istiyorum
Kim aşkı çizebilmiş ki
Seninle yarını yaşamak istiyorum
kim cenneti görmüş ki
Elim elinde isterdim son nefesimi
hani ya şapeldeki
İçimdeki ses haykırıyor
” bir gün mutlaka ” .
Neşe

Renkler hercai sevgili
renkler güneşin kavurtusu
Can sarardı soldu
kana sokuldu
Giyindim seni içime sıcacık
renklerinde toprağın
Kar örtmeden bedenimi
Ağustos gülüm kardı ansızın rengimi ala
erken sonbaharda.
Neşe .

Peki ama ne olacak o güzelim suret ve suretler
İçinden aşkı bulup çıkaran güzeller
Bilsem de senin yansıman olduğunu
Gülümlerle istemem sonsuzluğu
değil midir sana sonsuz şükre değer .
Neşe.

Bir isimde toplanmış nice sıfatlar
Arz olunur sevgiliye ayrı dışa ayrı
Bedenin aynılığında yargılanır bu değişim
Nasıl değişmez aynı günde
bir mi yansır güneşin ışığı .
Neşe .

Her anımda
her yanımda
Yazan gibi hazır
Nabzımsın şahdamarımda
Her anının tazeliğinde
taptaze gül teninde
Özlemim kokuna
kokun aşkımın boynunda
Sen hep gülerken
sen hep oynarken
Sen
hep dünyayı ti ‘ ye alan sen
Allah aşkına söyle
Kim lades diyebilir bana
Sen
sen hep ” Aklımda ” .

Neşe

Pembem yok benim

Bende al var

Yüreğimden al damlar

Pembe hülyalarım yok benim

İsyanlarım sessiz derinde

Karakalem al yazar

Diyemem hiç de sevmedim pembe

Bir gülde

Bir de gülüm teninde.

neşe

Zaman zaman göçerim ben

Dedim

Bensiz gidin

Biliyordum adımlarım başka

ruhumsa iniltilerde olacak sevgilim.

neşe

Hani geçerdi zaman

Zaman

Zaman öyle bir tünel ki

Ne ezel belli ne ebed

Zaman sabit

Geçense biziz sevgili

O zamanla oynadığını sanan

Zavallı insan

Oynanan

Bir bak kendine

Geçerken yoktan vara vardan yoka

Hiç düşündün mü

Ne oluyor zamana

Geçtiğinde suskun ve şaşkın

Belki

İşte o zaman

Olursun zaman.

neşe

El salladım yıldızlara

Kiminde 5 yaşındasın

Kiminde 10

Kiminde daha doğmadın

Henüz karnımda

Kimindeyse gepegenç

sarılmaya utandığım

El salladım yıldızlara

Hepsinde bir anı saklı

Sır ömürler

samanyolunda.

neşe.

Kader dalgasında

Sen minicik bir balıksın

Dalga nereye vurursa

Yegane çaban yüzgeçlerini çırpmaktan ibarettir

                                                                   çaresiz.

neşe

Bir damla gözyaşında

saklı saklananlar

Söylenmeyen sözler

öpülemeyen tenler

Acının en doğusu

Okyanus tadında

minicik bir dalga

ama gönül dolusu.

                                 neşe.

Eren ‘ e ,
Kalbimi sana verdim
ona iyi bak
Heyecanlandırma onu
üzme ne olur
Ha sen ha ben
ne olur ona iyi bak
Ruhum senindir artık
Neşelen , genişle tüm yaradılışta ol
Daralma , daraltma ruhumu
ne olur ona iyi bak
Düşüncelerinle eşleştim artık
Bende sen varsın
düşüncelerim hep sen
Ruhum sen , yüreğim sen
Sen gülersen gülüm
gülizar bulutlarda uçuşur dalgalarda ak köpüğüm
Ben senim , sen neysen

o sen dediğim sana iyi bak .

                                                                    Neşe

Beden dünyasal dersin
yazı kışı yaşam dünyayı dünyalığından eder mi
Beden de her an değişir
gönül sevdiğinden geçer mi
Kulluk yalnız Tanrı ‘ yadır
hem dille hem gönülle
Dil reddetse de yoldaşa kulluğu

gönül verme kulluğun eseri değil mi .

                                                                    Neşe

Ol siz efendinin tasarrufu mudur
olacak diye beklersin
Ol denene olun farz olduğunu bilmez misin
Olacağa oluyor olacaksa
Anda niye ola gitmezsin
Ne zaman sensin ne de ol sen
Bekle derken zamana hakla mı hükmedersin
Dün elinde miydi ki yarın olsun
An ki yaşanması gereken

Niye anda ola girmezsin

                                             Neşe

Derler ya işte dünyam
dünyam tek de değil ki
Sonsuzla çarpılmış ama + larda
ekside hiç olmadı ki
Kabulün istersin içimizden birine
Buyur ama aşk nedir bilir misin ki
Aşk tek kural ya yoksa içinde
Buyur edilirsin ama ömrün çok da olmaz ki
Notalar eğmeli bükmeli belini
Somutun değilse de soyutun eğimli mi
Yüzünse yansıtmalı güneşini
Ya su
Dalgalar yoksa seni korkutur mu
Bazen diplerindeyizdir bazense zirvede
Ya yarın
Görebilecek misin denizdeki bulutu
Söyle sevecek misin sevdiğimi
Nedir sapaktaki sözün
Yeniden ” Ol ” mu
Yoksa noktaların O ‘ ya kondu mu
Nokta noktaysa şayet sende
Hiç girme dünyamıza
Biz ” Ol ” a uyduk
Daldık balıklama Ol denizine balık olduk
Her an bu ” Ol ” la nereden nereye gideriz
Kimle tanışır kimle sürüye gireriz
Bu aşkla ya 1 den 1 çıkar
Ya da 1 de sayıya sığmaz üreriz .

                                             Neşe 

Ya tek parçasın
Işık nitelik değiştirdikçe yansıma değişiyor
Ya da ışık tek değişmez
Ayna kırık parçalardan bir yansıtıcı
her kırıktan ayrı bir renk yansıyor
Şu ya da bu aynasın
İster kırık ister tek
Ben kendimi mi seyrediyorum yoksa
bana yansıyan ışığı mı alıyor gözlerim
Ben beni yaşadım , yaşıyorum hergün değişimlerle
Ama ışık , ışık gözümü alıyor
her gün ayrı bir renk ayrı bir albeniyle
Ben onunla değişiyorum , seyrettiğim ben değil
Işığın gücü , ışığın kadirliği , görülemiyenin parıltısı
Peki ondan yansıyan ışık buysa kendisi ne
Işık gözümü bu kadar alıyorsa
Kendi görülemiyenin ta kendisi
Ayna mı
Işığı alan mı
Kutsanan kim
Ayna sır
Hiç cüzi irade yok mu ayna da , tam bir kul mu
Işığı alan , ışıkta yıkanan kim
Sevgili
Kimin ?
Ayna hep yoklarda , hep aşık , ayna olduğunda maşuk
Işığı alan şanslı zavallı aşık
Sevgiliden umarsız ayrıysan
Yansıması tek duansa
Aykırıysa yaradılışa buluşman
Geçer kuralda duanın kabulü bir yabancıyı ayna kılar
Boyutları aşan bir kuldur ayna
Erendir , sana ışığı verendir , çekendir seni ışığa
Işığı alanın ışıkta kalmasında tek yol sevgiden geçer
Hakça
Peki ayna
Ayna belki de ayna olduğunun farkında değil ya da neye
Belki de herşeyin ayırdında oyunu seven bir kul
Oyun yansımalar oyunu
Ayna yok
Ayna çekiliyor
Işığın isteği önde
Işık kulla raksediyor
Ya ayna kırılırsa
Deli dolu dizginlenemez
Işık heryerde .
Neşe

Burnunla mı görüyorsun
Dilinle mi yürüyorsun
Ya saçların
Topuzun nerde
Ya ellerin
Ne kadar yürüyebilirsin üzerinde
Ayakların
Ayakların için mi eldivenlerin
Bağırsakların çarpıntısı nasıl
Ya yüreğin karnında mı
Yüreğinden mi işiyorsun
Sanmıyorum evet diyenin çıkacağını
Komedi seyretmiyorsak şayet
O zaman
İste
Düşün hisset ve iste
Bilirsen istemeyi

Görürsün ne nerede nasılın gereksizliğin .

                                                     Neşe

Ben ” not to be ” deyim
7 yaşımdaki duam ” to be ” ydi
Hiçbir 7 yaşın düşünemediği
Bir ömür geçen ki aradan
Ve ben içeri giricem mutlak o aynadan
Her halde her yaşta her yerde o arzulanan
Ya ışık değişerek akacak tek aynadan
Ya da oluşacak sonsuz kırık parçalardan
Olan içimdeyse olacak , olduracak beni o an
Yanımda olacak hep gönlümde ben = sen olan.
Neşe
Birlik diye birşey varsa
Biz benden öndeyse
Herşey Big-Bang ‘ le aynı anda başladıysa
Manada da öyledir
Biz Adem ‘ de mevcutsak
Muhammed ‘ de de mevcuduz
O da bizde mevcut
Hem + hem – lerle dolu içimiz
Bizi farklı kılan + ve – leri kullanma irademiz
Maddedeyse saçımız , göz rengimiz
O halde sen bensin ben de sen .
Neşe .

Binbir halde binbir neşe içinde sizinleyim
Hangisi devreye girer ne halde içim ne söyler dilim
Sen nereden bileceksin beni
ben kendime henüz tanı koyamamışken
Evvelim nedir bilmiyorum
ahirimse büyük sır ezelden
Kısacası yerde miyim gökte miyim bir muamma
Dilim demiyor mu
– a n’olmuşum , bakarken kendime aynada
Ben dediğim kim ki
Bedenimse herhal onun elbisesi
Beden dediğim içimdekine yabancı
İçimdeki ben se şaşkınlıkla bu bedeni izliyor
bazen haz dolu bazense acı
Sen şusun deme bana
ben o muyum ne biliim
daha ben kendime tanı koyamıyorken
Belki GÖNÜL dedikleridir ,
Birdir bir diye tutturduğumuza bizi birliyen
ve kurtaracak olan bizi binbir halden .
Neşe

Kendimi kendime ispata geldim
Gelmeden gördüm içimdekini
Yolumun başındaydı varmak istediğim
Sen
Yalnızca sendin artık tüm yönlerde
Bedenim bizar gidiyor bedenimi ispata
İçimdeki diyor ki ne gerek
Benim sendeki senin aradığın ben
Git bakalım hele hoş olsun niyetin
Ben burdan diyorum sana
HOŞGELDİN
Ki üzülmeyesin .
Neşe

İşi zor adamın
Duvarlar yıkılacak
En azından bir pencereden bakacak
Bizde ne duvar ne pencere
Altımızda temel çatı tepemizde
Bizde her nokta pencere
Görmek isteyene her an her yer gönül gözünde
Bizde her nokta pencere
Biz duvarsız gariplerden
Biz duvarsız bir garip pencere
Sen yıkadur duvarını
Senin işin zor
Ne zaman ki anlarsın gücünü kelamın
İşte o zaman yıkılır duvarın .
Neşe

Herkes herşey birleşiyor bir noktada
Ya da birleşecekler birgün
Kim ayrı ki bir diğerinden
Güneşin girmediği yer görmeyen göz
Görmediyse gözler nuru
Nurun yansımadığı hangi yüz
Buluşmuşsundur sevdiğinle
Hem de hiç düşünmediğin , düşünemediğinde
Gören bir göz ya da duyan bir kulağın hafızasında
birleşmişsindir sevdiğinle
Ne akıl alır bunu ne de anlar
Düşünme nasıl olsa bir düşünen var
Belki de mutluluğun ta kendisidir tevekkel
Tevekkülden öte artık hal mi var .
Neşe

Ya kapı ya pencere ya da çatı başımda
Nedense duvar değil
Peki ne tutar yapıyı duvarsız
Çatı dediğin havada asılı mı
Yoo
Belki de içindeki örüyor duvarı , sahibine kalmış
Ya şeffaf ya da kör duvar
Nedir senin ki bilmem , yok benim duvarım
Çatım başımda
Temel olmuşum atanımla
Aşklarım pencere
Aralıyor kapımı ışığa , attığım her adım
Duvarım yok
Mekansızlıktan düşen birine duvar hapis
Zaten yeterince değil miyiz , bu bedende mahpus
Seni görüyorum
Duvarım yok
Sen bendesin ben de sende
Kimsenin de bundan haberi yok .
Neşe

Bizden bize bizi anlatır yağan her damla
Bir haberdir öncemizden
Tanış olursun düşünemediğinle düşünmediğin bir anda
İmbikten geçmişcesine süzülür tüm yaşananlar 7 kat gökten
Sunulan günahsız bir gözyaşıdır gökyüzünün
Anlatır sana bu döngüde sen bir damlasın dercesine
Yalnızca bir damla .
Neşe

Karmaşık değil
Karmançormanım
Karıştırdıkça birşeyler çıkıyor
Ençok çıkan da laci
Lacide doğdum , lacide gördüm ve onda yol alıyorum
Işığı ararcasına
Işıkta tekrar buluşurcasına
Karmançormanlığı yaşamaksa
Tekrar tekrar yaşamacasına.
Neş’e

Üzülürüm eğer birgün yalnız ışık olacaksam
Yine de bir bedendir istediğim günahlara da batsam
Madem ki bu nur birleştirecek sevenle sevmiyeni
Yeter ki bedenleşeyim sevdiğimle razıyım cehennemde de olsam .
Neş’e

Yer gök seni sundu bana
Işık gölgeye döndü düşünceler rüyaya
Yıllar yıllar öncesinden geldin bana
Değil cisminden önce ismin , isminden önceydi hayalin
Ne bana aittin ne de olasılıklarda bir bağın bir ilişkin
İçime böyle kondu öncesinde sevgin
Bilemezdim , bilemedim
Ve hüzne ait herşeyin
Kabullenemezdim , kabullenmedim .
Neş’e

Bitmedi , bitmiyor , bitmeyecek elifle aşkım
Bir eliften başladım
Bir elifte yaşadım bana elifleri veren
Bir elifle sendeyim şimdi bir elifle yüzümü yıkıyorum
Beni elifle sarıp sarmalayan Tanrım söyle daha hoş ne var eliften .
Neşe.
Bir kişinin birçok halleri
Söz geçiremezsin kendinden olsa da diğerleri
Paylaşırsın ister razı olsun diğerinde sen ya da başkaları ister olmasın
Paylaşırsın aynı kimlikte birçok suretleri
Boyutun 100 bilmem kaç bininde
Yaşarsın sonsuza sonsuzu sen bile hiç düşünemediğini
Bazen kendin gönderirsin kendini
Bazense el alır seni senden habersizce
Yetkin bile yoktur izne
Aynı akılda , aynı ruhta , aynı bedende .
Neşe

Bir hayalsin sen
Hayal gerçeğe erdi
Vücutlaştı dünyaya geldi
Hayal kim üretirse ona ait , ona aşık
Hayal hayale nasıl olsun aşık
Hayal hayalliğini bildiğinde
Yokluğa geçtiğinde
Gönlünün sahibine dediyse ben yokum
Susup ta erdiyse sırra , sırlandıysa
Hayal aşık olduğu hayalde kimi seyreder
Kendini
Nedir , kimdir kendisi
Hayali gerçek eden hakikatin ta kendisi
Kendini seyreder kendinde
Hayalden ne kaldı geriye
Sen ve ben hayalsek
Sen ve ben bir oyuncağız
hayali gerçek edenin elinde .

neşe

Giden kalan bir
Su bir kabdan öbür kaba dolup taşıyor
Kabdan geçtin mi divane gönül
Bereketin dipsiz okyanusu bir damla su görüyor.
Neşe

Arama beni
Ben sende yokum
Bakarsın belki bana
Bakarsın da gördüğün ben değilim ki
İsteğim tek sensen
Düşüncelerimde yalnız sen
Ezelde gördüğüm sen
yarınım sensen
Söyle peki neyim , kimim ben
Bu bugün değil
Bu sonradan değil
Sen benden ben senden değil
Bu yakınlık aynılık nedir
Yakın bulduğun el
Beden dediğin yarın toprak
İçimdeki ben senle nefes alıyorsa
Bu can denende bir mi senle ben
Arama beni
Bulman için olmam lazım
Ben sende yokum ki .
Neşe.

Zor
Çok zor ayrılık
Olmasaydı şu sevgiler
olmazdı ne sen ne korku ne de ayrılık
Gül yağında hüzün
Gülde gülen yüzümsün oysa
İstemek bu kadar boşsa
düşünceler yeter aslında
Düşün yum gözlerini
Aydınlıkta adımların sonu buysa
Yum gözlerini düşün
Sonsuzluk yaşamda .
Neşe

Olmasam da denizinde damla
içinde yüzen çerçöpe razıyım
Kıskansam da sana kavuşan , yağan her damlayı
dibinde taş olmaya razıyım
Çerçöpü eritirsin birgün
taşsa vura vura kuma döner
Yazılıysa aşk anlımıza
bu kum da birgün sende yokolur gider .
Neşe

Bizden bize bizi anlatır yağan her damla
Bir haberdir öncemizden
Tanış olursun düşünemediğinle düşünmediğin bir anda
İmbikten geçmişcesine süzülür tüm yaşananlar 7 kat gökten
Sunulan günahsız bir gözyaşıdır gökyüzünün
Anlatır sana bu döngüde
sen bir damlasın dercesine
Yalnızca bir damla.

Neşe

Gülüm
Bir noktasın
Çözemediğim
Düşündüğüm hep diyemediğim
Sonsuz olasılık
Sorularım ki cevaplarına Tanrının susakaldığım
Sonsuzluğun verildiği
Sonsuz gülün açıldığı
Bir nokta ki
Ol denilende olunan
Dur denilende kıyametim
Gülümsün
Ki gülüm sarılardan sarı güneşim
Güneşimin doğduğu , bülbülün susakaldığı
Noktam .

                                                       Neşe 

Bir su damlası olsam
Yağsam yağsam
Yüzüne gözüne burnunun ucundan damlasam damlasam
Sonra
Sonrası seni ezberlemiş
Seninle göğe yükselsem
Ve kendinden geçmişcesine
Seni yağdırsam
yağdırsam heryere
Her yerde sen ve ben
İçiçe .

                                                       Neşe 

Bir taş atılmış suya
Kendilerine hayran , bakışlar onda
Bir gülüşmedir bir sevişmedir içinde çığlıklar
Gücüne gitti zar
Atılan o taş sanki kafasına,
o dalgalar gittikçe yayılmış ruhuna
Olmadığınca düşünmüş o an , neyim
Seyre daldıkları kim , kendileri mi , yoksa , yoksa ne
Beni mi , ben kimim , hani eşim , hani bir sevgilim
Dolmuş gözleri , bakmış ki gözleri hep dolu
İnler olmuş , inleyecek de hep inler bulmuş kendini
Kızgın
çöllerde yok olana dek bir minare taşımıyor muydu dinleyen
kulaklara iniltisini
Duymuş ilk defa içindeki hüznü
Görmüş ilk defa gözlerinden eksilmeyen yaşını
Hayretten donakalmış duyunca içinde dinmeyen iniltiyi
O taş , o sevgililerin attığı taş yankılanmış ruhunda
Düşünmüş , hani çift yarattıysan nerede eşim
Düşünmüş , düşünmüş , gözler oldum olası yaşlı düşünmüş
Demiş Tanrıya nerede sevgilim
Yakmış içini ateş , yakmış yakmış yokolurcasına
Tüm seslerden uzaklaşırcasına , al beni Tanrım dercesine yükselmiş yükselmiş
Gel demişTanrı , gel çocuğum ve fısıldamış kulağına
VeTanrıyla içiçe yoklarda ansızın bir şimşek
Fısıldadıkça Tanrı başlamış ağlamaya damla damla
Biri aşk fısıldıyormuş diğeri ağlıyormuş
Anlamış , anladıkça ağlamış yokolurcasına
Yağmış , yağmış , yağmış , damla , damla , damla
Yokolanda düşünce mi var , anlamış sevdiğinde yokolduğunu
Gürül gürül akmış , sesini duymuş yardan akarken haykıran
Görmüş içindekini , içindeki sevgiliyi , hakikati , varoluşu
Ve anlamış can oluşunu
Anlamış aşık oluşunu , aşkta yokoluşunu
Duymuş yalnızca içindeki Tanrının Soluğunu .
Neşe

Uçarken gökyüzünde
bir gemi yüzer ayaklarının dibinde
Bulutların üzerindeyken sen
yokluğa geçer o köpüğüyle maviliklerinde
Düşündün mü hiç sevinçlerini korkularını
Koltuğunda yudumlarken her ne haldeysen içkini
Tanrılaşma
Yukarı ve aşağı aynı mavi
Hangi uçuş kalmış ki sonsuza
aşağıdasın bir şekilde
Tanrılaşma
Mutlak çıkış yalnızca bir ümit
belki de koca bir yanılsama .
neşe

Vururken mızrabını sazının teline
göynümü titretti türküsüyle ustam
Gönül gönül derken dökülen söz ustan ,
göynün hiç görmedi mi sorulan göynük kan revan
Soru mudur bu alay mı acep ,
gördüysen gönüldeki yarayı neyi sordun neyi istedin
Yaraya merhem su mu sandın ab-ı hayat mı kendini yoksam .

                                                                                             Neşe 

Ne gül ne de döv beni
ikisi de al değil mi
Ne öv ne de yer beni
insan kendi söyler kendi dinler mi
Ne desen de fark yok
bir diğerinden
Bu beden gönül taşır lakin
bu gönülde ben yok aksedeni görmedin mi .
Neşe

Yansımasan bu yazı niye
bu düş niye bu düşün niye
Yansımasan bu tanışlar niye
Sen de özledin beni bi yerlerden
Çare bu dedin gönülden gönüle.
Seni görüyorum ne alaka denilende
Seni alıyorum verdiğini bilmeyende
Seninleyim gözlerde tekil görünende
Herşey nicelikten öte gönül gönüldeyse .
Zarf yırtıldı mazruf ortada
Harfleri topluyorum her biri ayrı bir boyutta
Akıl korunsun uğraşı son haddinde
Bulut kesildi bu gönül yağıp duruyor gönüle .

                                                                  Neşe 

Sağındır Tanrı
Sağınımızdır
Yansır sana aşkla baktığın her noktadan
Denizden , yerden , gökten , dostdan
Sağındır dost
Sağınındır
Yansır sana uzaklardan
değil dünyandan göremediğin boyutlardan
Uçuştuğunu duyumsarsın her zerrenin
Yetişir
Yetişir çünkü yüreğidir yüreğin
Nasıl tadlanırsa güneşle koruk
Sağalır dostla nen varsa buruk
Sağındır dost
Sağınındır Tanrı ‘ dan el alan
Tanrı elidir seni bi hoşça sıvazlayan .
Neşe

Sevgili , ( inan ) meyvasından sonra yeşerdi yapraklar
Olur mu olur
Son nefeste yinelenir ömür
Ebedi gençlikle gelir Hızır.
Neşe

Perdeler örtmüştü gerçeği
Peki ya çözerse birileri
Ve çözdüler
İtildiler
Çözdükleri oranda
Herşeyin birliğini
Bulduklarında gözün eli ayağı olduğunu
Ve kaldırdıklarında tüm perdeleri
Herşey herşeydi
Ve tüm yaratılış sen ve ben hiçbirşeydi
Ve delice yaşadılar onlar
Anı
Andan sonrası
Boşverdi onlar için
Bir kandırmacaydı ölüm
Zamansa yalanın bir parçası
Yakaladılar onlar Tanrı’nın kandırmacasını
Herşeye rağmen
Tanrı ‘ yı akladılar Tanrı ‘ da yok olarak
Dışlanmak ya da ölüm
Ne gamdı onlara
Zindanlarıydı gözbebekleri onların
Onları aka çıkaran .
Neşe

Sorulur mu hikmetinden sual
Lakin soruldu gönül nedir
Sorulur mu Safi ‘ ye hiç saflık
Cevap 9 ayda anca gelir
Gönül körsağır , hesap bilmez , laf anlamaz
Gönül bu adı ferman dinlemez
Aklın aklı hiç ermez gönüle ermediği gibi ölüme
Gönül ölümü hiçler durur ölümsüzlük safın elinde
Gönüle misafir tektir o da gözü kör aşık
Gönülün kendisi hem aşık hem maşuk
Böyle olursa hal , indirgenir cevap tek söze
Gönül = Aşk.
Gözü kör eden ışık.
Şükür sorulmadı aşk nedir diye
Kendini bilmezler varırlar bu konuda hükme
Aşk kelimelere sığmaz diyorsa Hz . Mevlana
Şiire , kitaba hapsedene sözüm ancak varır sükuta.
Neşe

Herbirimiz sigarasıyız Tanrının
Kimimizi tam çekiyor
Kimimizse yarım
Bazımız hiçlikte kalıyor
Ne gam
Niye yaratıldın ki o zaman
Ne işe yararsın
İşte ot geldin tütün gidersin
Yanansa Allahkerim
Külün yere,
dumanınla tütersin.
Neşe.

Ne yazı ne söz ne çizi ne renkteyim bugün
Hiçbirşey gelmedi içimden
Doygunluk mu dersen
Neye doymadı hala bu koca oluş
Tüm renkler denenmiş
Tüm şiirler yazılmış
Olasılık sözcüğü fazla bugün
Doygunluk mu dersin
Bundan ötesi kendini bilmezlik
Tek kelime söylemen tuale oturman
Tek harf fazlalık bugün
Sevgi fazlalık nefret fazlalık
Tüm duygular fazla bugün
Cinsiyetten geçtim bugün
Ne farkı var onun bundan
Bugün yeter dedim
Herşeye
Bugün tek aşk var , herkes bilse
O noktadayım
O nokta , büyüyor , büyüyor ve sonsuza genişlediğinde
sen , ben , tüm renkler , tüm kelam , tüm oluşum sonsuza eriyor ve genişliyor
O noktadan
Kıyametin de yine ilk an ilk noktada
İlk hal
İşte ordayım belki de bugün
Ne sen ne ben ne cins ne renk
Harf bile fazla
Noktadayım bugün
Herşey koca bir hayal , herşey boş
Nokta O oldu , O nokta bugün .
Neşe

Diyorlar ki aşk da yok
Yok olan sen ve ben sevgili
Var olan tek şey aşk
Sonsuz duyguda yansıyor paramparça olmuş ( bir ) bütünün her parçası aynadan
Nasıl soyutlanırsa Tanrı tüm sıfatlardan
Soyuyor aşkı O da ondan bundan
Yalnızca diyor ki Ben
( Bırak şahla veziri )
Bir hiçiz bu oyunda biz ikimiz
Söyle dünden bugüne kalan hangi hücremiz
Şekilden geç sevgili rengimiz
Ama gel gör ki senden yansıdı bana aşk
Geçtim içimdeki Tanrıdan önce tüm sıfatlarımdan
Acıma yok derler ya O’nun için
Bak aynam şimdi nerelerdesin
Öylesine yansıttı ki Nur ‘unu bana kör ol dercesine
Sense aynam , paramparça , her zerren eş oldu yaradılışın her zerresiyle
Ve her sırçan bir ok saplandı yüreğime
Gönül ağlayadursun haline
Şimdi diyorlar ki bana gönül ne
Gülyüzüm sorulur mu hiç bülbüle gül ne diye
Sordu gönüle gönülü gönül işte
Mutlaktır yanıt 70tir gönüle
Şaşmayız , eminlik bizde
Ki gülüyoruz değil mi sevgili
yaşıyorken sonuna değin yaşamı
De sevgili gassalın eline düşmeden olmuşuz meyyite .
Neş’e.

Kovalıyordu ezelden gece gündüzü , gündüz geceyi
Kim kime aşık
Gece mi gündüze yoksa arzulayan gündüz mü rahat geceyi
Sessiz gün ölümden beter
Peki ya inleyen geceler
Düşündün mü hiç apaydınlık bir gece
Ya da zifir karanlıkta bir gün
Telli duvaklı bir damatcasına akıllar darmadağın kıyamettir o gün
İşte öylesine bir noktaymış sükut o gün sonsuzlukta
Düşün düşünebildiğin kadar düşünceye son yok sükutta
Olmadığı gibi okyanusların mürekkebine son aşığı pervane kelamda
Ne ses var dudaklarında sükutun
ne de okyanus olmuş gözyaşlarında nem
Kelam bir sussa duyacak
duymasa da gönlü alacak sessizi bu aşk ne menem
Sevgili Kelam yakalarsan istiridyenin aralandığı anı
görürsün içindeki parıltıyı
Yetsin hakikate bu kadar uzaktan ulaşmak
Aslında saklı kalsın güzel nazardan ırak
Alırsa kelam vazgeçecek doğasından
Sükutsa inecek sırlı tahtından
Anlam boşa çıkacak
eylem hiçe
Herşey tek noktada buluşacak ilk gün ki hal
arama o gün ikiyi hiç kıyamette.

Neşe

Denizde kulaçlarım yıl 07 Ocak 1
Yaş asırlık +1
Artık ha temmuz bize ha ocak 1
Ne var ne yok yaradılışta hepsi 1
Senle yaşam varmış Erden’im elde 1
Senden sonra artık herşey bana 1
Madem ki tüm 1’den türedi merkez mutlak 1
Dönüş ne güzel sana ya Rab
inan seven gönüllerde hep sen varsın hepimiz gönülde 1
Şaşkın bakışlar şaşma sakın ,
şaşan şaşılan 1
Neş’e

Adamın biri yürüyordu yolunda
Nerden geldi bilinmez bir kuş kondu omuzuna
Adam mı çağırdı kuş mu seçti adamı
bilmiyordu hiçbirşey ikisi de aslında
Kuş uçtu gitti adamsa devam etti yoluna
Kuş unutur mu bilinmez bir sırdır yaradılış hali
Adamsa gönlüne kalmış,konuşmadan alıyorsa sessizin sesini
Unutmaz avuçlarına almasa da biçare kuşu
duyumsar hoşça yüreklerin vuruşunu
Velev ki av kuşu olsa hayıflanır mıydı acep hiç,
sanmam kuş da ona av oluşunu
Köpek vazgeçer mi köpekliğinden sahibine kul köle
Kuşun güzel yaradılışı bu Tanrısal uğur düşünen sahibine
Son nefes sevgiliye verilir,at sahibine kuş avcıya
Yeter ki sahip olsun sahip,sahipliğin hak bilincinde
Unutmasın sahip onun da var bir sahibi şah damarından yakınca
Sen avcı gücün yeter mi hiç avın sana konuversin
Yansımasa senden sahip avın gönüllü geliversin
Ha kuş ha sahip yalnızca bir şekil
birinde sahiptir sıfat diğerinde güzellik tek hal
gönülle bakınca
Belli olmaz belki de sahip kondu omuzuna kuşun kanadınca
Ha av ha avcı avcı vurdum sanırken avı
Av avcıyı koşturur ardından güzellik sahipten ağırca
Belki de ortak duygudur avla avcıda güzelliktir buluşturan
SAHİP güzeldir ve güzelliği sever,
oyunu koca bir sırla kurmuş kuran
Kim avdır kim avcı bilinmez işin aslı
Anlıyacak birgün av da avcı da
Neden dersen , can demiş hasılı
Hakikat bu , ASIL SILADA SAKLI.

                                                          n.

Düşün bir balinayla arkadaşlığını
Rahatlığı
Bir bakarsın kuzey dalgalarında soğuk iliklerine işlerken
neredeyim demeden lahzada Afrikanın güneyinde foklarlasın
Düşün kocaman sessiz arkadaşlığını
Koca bir evrenin içinde bir kuyruklu yıldızsındır çevrende planktonlarla
İstediğin oyunu kur istediğinde
Dansını et,söyle şakını,ister maraton koş ister oyna köşekapmacanı
Koca sessiz sakin bir oda
Kendini sana adadığını bile düşünebilirsin o koca balinanın
Düşün bu kadar Kaf dağında hissedebilirsin kendini
Şaşırırsın o yalnızlığındaki şansına
nereden geldi bu koca balina
Konuşmadan seninle hiç,hissedersin canlılığını sıcacık
Ve hep dost
Kızsa ne olacak ki
Anca seni püskürtebilir gökyüzüne
Sen bulutlara koşarsın çılgınca gülüşmelerinle
Ve yine düşersin havuzuna
Havuzun üzerinde uçuştuğunu düşün havuzun bulutlarda
Arkadaşın en kızgın olduğu anda havuz sunuyor sana arşta
Ha kızgın ha sevgi dolu bir oyundur bu
Arkadaşın koca bir balina
Kompleks mi o da ne
Bilmez bunu balina
Kralıdır suların o
Uyum mu
Ne farkeder ki
Yetmiyor mu sana dostluğu
Hiç farkında mıdır acep koskoca ceviz yükselirken göğe haşmetinden papatyanın
Ama gel gör ki minik sarım nişan verir herkese
der gülerek ben cevizin altındayım
İşte ha koca balina ha muhteşem ceviz
ya da gölgedeki ha minik papatya ha Yunus misali balina karnında benceğiz
O seninle gökyüzünde
Sen O’nunla Kafdağında beyaz kanatlı dalgaların tepesinde
Belki de Tanrının bir oyunu bu
Ne balina görür içindekini
Ne de sen sınırlı bakışlarınla O’nu
Ama gönülde ne uyum ne kelam
yalnızca sükuttur olan
Belli mi olur
Akıl mı erer Tanrının işine
Uyum mu der bir gün
Ne uyumu
Bana kural yok.
n.

4‘ ü 2 ye indirdik
Aşkınla ben aşkımız
Okyanus kenarında damlamız
Onda ikiniz vardı
Bende ikiniz
Buluştuk O ve ben
EN
Ve tek dönerken
İçimdeki hiçte hepiniz vardınız
İlintisiz aşktı bu
Ve adımda Meryem
n.

Bilmem kaç bin feet yukarılarda
Sana yakın
Kulağımda ‘’ careless whisper’’
Sen karşımda
Kapıda boynuma atlamış
_anne ne zaman bana kardeş yapacaksın
Seninle sarmaş dolaş
Anons birden ; hava muhalefeti nedeniyle…….
Bu kez hiç korku yok
Yalnızca hoş bir gülümseme dudaklarımda
Sana yakın , seninle uçtuğumuz sahaydı belki
belki de yakınında
Kardeşinden hoşça ayrıldım Sao Paolo ‘ da
_anne seninle ağabeyimleymiş gibi konuşmak istiyorum
Tahmin edebilirsin
Ben edemediğimi dinledim
Seninle konuşurcasına
Ne fark ederdi ki zaten
Sende O O’nda sen
Çılgınca
Ne dersin her dediğine evet mi
Senin için belki
Herkes seninle seviliyor
Ya da
Bu yaşam anca böyle çekiliyor.
18.3.2010 n.

Birçok sevgi var etrafımda
Anlam veremediğim
Anlamsız bulduğum hatta
Sen vardın çünkü onlarda
Seni seviyordum aslında
Biri( leri ) nurunu paylaşıyordu sanki benimle
Uçuruyordu bizi onlar
Kanat takıyordu sana , bana
Ve birlikte uçuyorduk seninle
bu yeni sevgiler ve yeni kanatlarla
Kalmıyordu ayrılık
bir şeyler yoklar yok oluyordu artık
n.

Hiç duydunmu
Işık paylaşımını
Birliktelik bu olsa gerek
Işık paylaşımı
Aynı ışık altında yıkanma
Buluşma
Aşk bu mu yoksa

                             n.

Hiç

İçimde bir boğuntu
Attım kendimi dışarı
Yağmur damlaları
Bir tereddüt
Boş ver dedi içimdeki sen
Eriyecek misin
Velev ki eridin
Sana ulaştırırdı kolayca tenimi
Buharıyla mutlak bu deli Rio
Ve
Nihayetinde ellerim ellerinde
Gözlerimde sen
Seninle bir muhabbet bir muhabbet
Ve sevgili
Bir vücutta 2 deli
başladık arşınlamaya
Cobacabanayı baştanbaşa.
n.

Kaldırdım ayrılık sözcüğünü
Belki de tüm halleri
Birleşme bile ayrılıktan geliyor
Kaldırdım her şeyi
Seni beni
Biz kaldık geriye
Yalnızca biz
Biz
n.

Süresi değişebilir şartlara göre
Çok yada 1/16 vuruşluk bir nota
Mutlak sen varsındır onda
Senin bana bir hediyen olarak görüyorum
şimdilerde
Sevgili sensin
Peki onlar
Onlar sende buluştuklarım
Sevgide buluştuklarımız
1/16 vuruşluk
senin bana göz kırpışın
Eminim artık
Biliyorum geziyorsun , gezdiriyorsun
Candan cana gönülden gönüle
Ama görüyorsun işte
Yalnız sen varsın gönlümde
Peki ne demeye bunlar , bu yaşananlar
bu çeşitlilik
Tanımak için mi seni
Bıraktım tüm sıfatları
Seni ben bildim beni sen
İkilik yakıyor içimi
kim ne bilsin
1/16 lık vuruş
ayrılmayan parçamız
ne dersin
Tanrısal nota
Gizli bir göz kırpış sonsuzluk yolunda.
n.

Hiç soruldu mu gönüle aynalığı
Kırılmadır garibin korkusu
dahası alınyazısı
Olur a kavuşur artık ışığına
Yansıtmaktan geçer ulaşır asıl nura
Birlikse işte birlik
Ne renk ne şekil
Ne sen ne ben
Kalkmıştır ortadan tüm farklılık
Gönül gönül olduğunun ayırdına varmıştır kırıldığında
O kırılma anıdır ki birliğin çıktığıdır ortaya artık
Aşık maşuktur
Maşuk ta aşık.

neşe.

Sen maşuk
Sen kendini ne sanırsın
bir deli ışık
Anlayacaksın sonunda farkımız yokmuş birbirimizden
Rollerimiz kurguya uygun ya maşukmuşuz ya aşık
Maşuka gök sadak olmuş
Işıktan sayıya sığmaz ok yayında kurulmuş
Her birine bir gönül ayrı ayrı vurulmuş
Aşık bölük pörçük , etrafını sanır kör sağır
Bilmez deli maşuklar bir de kendi aynasından
tüm evrene yansır
Sen nereden bileceksin gözlerin yeminli sırlı
Açsan sır dökülme korkusu , etraf göz alıcı ışıltılı
Sen san kendini sır dolu sırlı
Sen san kendini dilsiz dudaksız , gözlerin kapalı
Nerdeee
Sırrın parlar her yere perde perde
Zavallı gönüller sayrı , üzgün , suskun
Bütün gönüller bir aşklarında bir güzel Maşuk’un
Maşuk kendini görür , görme maşuk görme kendini
Sen de yansımasın bilmezsin kendini
Bilmez misin asıl Maşuk’un kendini bizde seyrettiğini
Seyrediyorsa kendini lütufdur bu sana
maşuk görme kendinde kendini
Maşuk bir gün kendini seyretmek arzusunda
Dayanamamış gönül bu güzelin nazarına
Anında big-bang tüm aynalar paramparça
Sırlara bürünmüşler sırlanmışlar çaresiz
Ben aşık sen maşuk bu oyuna girmişiz
Utanma aşık utanma sırrın tek dokun
un ufak olsan da sırrın sır
Her noktandan her yana güzel Maşuk’un yansır
Maşuk da bilmez mi yazan O deli ışık
O hem yazan hem maşuk hem de aşık
Üzülme sen aşık üzülme sen olsan da sayrı
Maşuk mutlak , önünde sonunda usta bir gönül sağını.

neşe 28.şubat.2010

Gönül kapısında gönülü sordun bana
acep neden
Cevap sonsuzdur hal içre olana
her yol kabulden
Aşk üzre olmayan ne arar (dı) gönül kapısında
Tüm yaradılış bir gönüldür
halden harfe her zerre gönülden
Madem hal içresin ne gerek (ti) kelama
Gözyaşlarımı mı gördün gönül yaramda
Nasıl ulaştın gülen bedenimden ağlayan narıma
Madem buyurdun kanatların nerde ,
arşın nuruydun ne ararsın yerde
Gün ortasında geceden de mi zindandım
Harf bilmez söz bilmez , gözlerine bir candım
Sanırlar ki Tanrı ayrı koydu beni candan
göremezler can canımın içinde
A soruyu soran can ben gönül ortasında yaratıldım.

                                                                                 neşe

İlla aşk bu yolculuğum
İlla aşk
Gökte ya da yerde
İlla aşk
Varış farketmiyor
Beni karşılayan ya sen ya O
Peki bilin bakalım
hanginiz sen hanginiz O
Farketmiyor bana
Sende O
O’nda sen
Peki ben
Ben benden geçmişim
ikinizde zaten.

                                           neşe  

Neydi tüm bu yaşananlar sevgiler ayrılıklar
Yalnızca bir deney mi ruhum için
Zavallı giysim çaresiz ruhumun sessiz iniltilerinde
Yakıncalar birbirlerine
Yalnızca oyun bu , her bir oluşum , her birliktelik
Notaydı her biri değişik
Armoniydi amaç , bulmalıydı güzeli
Çünkü güzeldi O ve seviyordu güzelliği
Kullanmayacağım zavallıyı
Bedenim ve ruhum seçtiyse yaşamayı
atıyordum bu sözcüğü andacımdan
Hoş olmalıydı müziğim , tırmalamamalıydı kulakları
Ama sen
Sen sert darbeleri yiyebilirdin tuşlarında
Bazen bir kelebek kadar hafif yada bir yıldırım
çarparcasına inen vuruşlar aniden
Ve sen her vuruşta ya bir damlacıksın
yaprağın ucunda karıncaya sunum
Ya da dibindesin koca bir okyanusun
Hadi ol uyumlu
Hadi yaz senfoniyi
Hem de öyle yaz ki sen , birinci olmaya
Dağıtırcasına tuşlarını vuruşlar ardarda
Sen harfsiz , sen karanlığında okyanusun , sen ayrık ,
sen bul aşkın notalarını martıların çığlıklarında
Öyle yazki ruhunun kör karanlığında
Güneşi doğurdun sansınlar
ayrıklığının kör edici yansımalarında
Yaz senfoniyi
Kimbilir belki de sende buluyor Tanrı yalnızlığının acısını
Ve çıldırıyor ayrılıkların acısında çaresiz
Gözyaşlarında serinliyor kimbilir özlerken nihayetinde
kıyameti ve kıyamını
İşte sevgili
vuruşlar ve notalar
Şekil yok olurken uyanan duyumlar hazlar
Ve uyandırırken aşkla seni Tanrı
Diyor açtım kapıyı koş gel bana
Hani derler ya sevdiğini tezce çağırır yanına
İşte onun gibi sevgili sakın korkma
Her vuruş bir kapı açılışı
Her aşk sonsuza bir adım
Deli divane olmuş aşkından
Olur ya , olmuş
Koşunun sonundakini görmüş
Bir el ki alır seni okyanusun dibinden
Arşa vurursun endazesi kendinden
Ve şimdi sevgili
Ne var , aşkımda bütün aşkları ve O ‘ nu
bulmak kadar doğal
Ne var aşkta yok olmak kadar ,
yalnızca sen varsın demek kadar doğal
Ve yalnızca sonda , sonsuzlukta sevgili O ,
o koca ADAM ve yalnızca onun adı
AŞK var .

                                                              neşe

……………………………..
……………………………..
……………………………..
……………………………..

Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil

……………………………..
……………………………..
……………………………..
……………………………..

                        Yunus Emre

(Sabahattin Eyuboğlu-1971,Cem Yayınevi,sayfa 185)

Bu gece vuslat gecesi
ne perde ne ara canlara
Bu gece vuslat gecesi
gönlü bedende arama
Bu gece vuslat gecesi
canlar canı yaradan huzurunda
Bu gece vuslat gecesi canlar
ne sen var ne ben
yalnızca aşk yalnızca Hüda

                                                    n. 

Olsaydı yüreğim dalardım denizin ta dibine

Olsaydı yüreğim atlardım bir kuşcasına dağların tepesinden yokluğa

Olsaydı yüreğim boyverirdim karların içine anadan doğma

Nerde o yürek bende

O has sende

Bende ben yokoldu

Ben sende

Ve ben seninleyim delice her yerde

Ne ateşte bedenim

                               lakin ateş yüreğimde

Ne denizde balığım

                               lakin yüreğim denizde

Ne kar ne kor ne kanat verilmiş

                               lakin verildiyse aşk

Her zerrem uçuşta

                               korda karda yarda

Her zerrem ha ayrıldı ha ayrılacak

                               bu bütün topraktan adeta.

                                                                              n.

Ateşin ortası kor

Dışı kara dışı is

Hızla ateş yayılıyor

Hızla yoka gidiyor

Ateşin ortası kor

Renk en hoş en güzel güneş

Isısı dayanılmaz erittikçe eritiyor

Yokluğa gidiyor koşuyor

Ateşin ortası kor

Nasıl mı

Çok zor

Saza söze sığmaz

Onu yanana sor

Ateşin ortası kor

Ateşte olan zor

Ne dil kaldı ne göz

Sorma sorulan sırlarda susakor.

                                                                   n

Bu gece vuslat gecesi
ne perde ne ara canlara
Bu gece vuslat gecesi
gönlü bedende arama
Bu gece vuslat gecesi
canlar canı yaradan huzurunda
Bu gece vuslat gecesi canlar
ne sen var ne ben
yalnızca aşk yalnızca Hüda

                                                    n.

Senin için varoldu bu gözbebeği sevgilim
senin için
Deli gibi yutar bu pupil seni gözbebeğim
Bu pupilin sahibi seninle divane deli
Beden görmez bu pupil seni
yalnızca bir ışık , bir ışık seli
Nakşeder beynine sonsuza bu ışık selini
Nakşın silinmesi mümkün değil
Yok olması gerekir tümden bu vücudun
senin değil sevgili
Sonsuza yaşar bu beden ve bu bedende
aşkın ve sen
Nasıl ki yutar yıldızları karadelik örneği galaksi
Bir arka plan var ki sonsuza
gözden ırak , düşünceden ileri
Batan yıldız yoktur , ışık batmaz ezelden ebedi
Bir başka plana doğumdur bu sevgili
n.

Tül
Tülün adı
Korktum biran uzakta hissettim kendimi duamdan
Düşündüm elan içimdeydin
aldığım nefes yaşadığım an
Olmasaydı tül , ne cam , ne pencere , ne odam
Ayrı mı kalacaktım senden , duamdan
Hayır
Hayır içimdeydin soluğumda buram buram
Bir nesne oluverdi hemen tül
korkutmadı artık beni tülün ardı
Uzakta olurmuydu hiç sevenden düşünenden
o koca Tanrı
İşte sevgilim
işte her an varlığının ispatı
Tül tülü görene
Gözlerim senden hiç kalmadı ki ayrı
Beynimle yüreğimle yaşıyorum
bu yaşıyorum diyen kim ve neyse
Senden ne ayrıklığım kaldı
ne korkum ne endişem
Tülü beynimden sıyırdı attı
o koca , kopkoca , koskoca Tanrı.

                                                                                          n.

İsimler bene götürür beni
Ne sıfat kalır beğenilen
ne fiil değerli
İsimle ayrılırız senden
sıfatlarımızda birleşiriz halbuki
Fiillerimizde hemhal olurken
yol arkadaşı kesiliriz yürekten
Yoldaşımızdır O ve diğerleri
Sen, ben, o, yer isimle ayrık
İsimler ayrıklık getirir sevdiceğim
İsimler ayrılık
Fiillerde buluşuyorsak sıfatlarımızın birleştiği
Gelip yaktığı yürek aynıdır güzelim
Ha ekvatorda buz kesmiş
bir dil ki engereğin
Ha kutupta kan ağlar yürek
ayrılıktır ateşin
n.

Kızım olsan
geçti içimden
Dizim dibinde
sarı saçları ince belinde
Düşündüm sonra
İnat aynı
Huy aynı
Aşk aynı
Boşver surete
Yine kaçardın benden
Yine bir gün gizlice
Çıkın elinde
koca diye adamın birine
n.

Selam
Önceme ve sonrama, her anıma
Yaşama selam
Yıllarımın derinliğinden
çocuk neşeye selam
Bilinenden bilinmeyene selam
Ruhlarımız koşutsa
Unutma kesişirler sonsuzda
Sen sevgili sen ve neşe
Selam
Bu kadar mı güzeldir yaradan( ın ) adı
Yaradan ( ın ) adıyla sesleniyorum sana
Selam
Bana son sözün selam
Benden sana baş ile selam.
n.
Erden

Nereye saklandın sobeliyemiyorum

Sobelendim yine, ah sen sen yokmusun sen, oyun delim benim

Güllük gülistanlık ortalık önce

Gülüyor herşey gülyüzümle

Ansızın başlar oyun

Anidir karar, zoraki saklambaç

Perde değişir

Şeffaf demir gibi ağır

Duyumsarsın lazer işlemez

Bağlantı 5 duyu ötesi

Güçlü

Çocuk kesilir herkül

İşte sahne der Tanrı

Ne sahnedir görünen ne perde

Açılmaz görüntü en keskin göze bile

Yüzersin gözyaşlarında

tsunamiden öte dalgalar

yalnızca seni sarar

Dışardakilere çarşaftır deniz

Arada bir ada gözükür sensizliği barındıran

Seslenir sana

SOBE

Koşarsın yokolur kalakalırsın

boşluğa uzanır ellerin

Yüreğinde yankılanır ses SOBE

Bulmuşsundur artık gizlidir deli aşkın

Oyuna girmiştir Tanrı

sessiz dansa döner oyun

Yüreğin oynar sayısız sahnede

Gözkırpar buluştuğunda aşkın

SOBE

Ağlar tenin

ta ki sen ona seslenene kadar

SOBE.

                                                 n. 

Muşko olmak isterdim

Avazım çıktığı kadar istediğim an

istediğim tonda bağırmak

adını avaz avaz

  Erden          Erden         Erden

Duyan inanmak istemedi, kulaklarına

Dile gelmişti yine Muşkon

Adı Kıtmir de değildi

Ki demişmiydi

Yemleyha, Misleyna hangi birine dilegelmişti, Tebernuş?

Velakin adın dilinde sabahlıyor kimileyin

İnim inim

   Erden          Erden         Eeden

Özgürlük ve sevgisin dilinde sen

Ve sahip aranan.

                                               n.  

Diyor ki pir;

” Canda ne ayrılış vardır, ne ulaşmak”

Öyle değil mi söyle sevgili

Biz ne ayrıldık ne de birbirimizi arıyoruz köşe bucak

Duygular bedenseldir

              bizse bedenden geçtik seninle

Canlar aşkla bir oldu

             duyguda kalan akılsa buna ırak

                                                              n

Kapı

Aşk, aşkın

Buymuş , şuymuş, 1 , 2, vesaire kime ne

Evrensel, tanrısal, açtığı tanrının.

neşe

Sen seversin medineleri Erden

Yalnız bu medine şahı şehr Medine

Gelişim, gezişim, arayışım, duam, dışım

göremezler içim sen

Bilirim keşfin gecendedir

gizlidir herşey gecesinde hele ki şu beden

Gizledi, korudu sararken beni cellabin

sen lamekan ben Medine’de gezdik iç içe

ayrılmazlık içinde

Unutmadım seni soran geceyarısı Mescidi Nebevi’de

iri karagözlü güzel kahireliyi

unutmadım ellerim ellerinde duaya duran

yeşil ipeklerde 2 nijeri, unutmadım onca milletten çocuğu kadını

sevgisini unutamam aşk içinde aşkın tanık niceleri

Bir sevgi selinin içindeydik adeta

soruldu hatırımız, adımız her adımda

Düşünmeden edemedim, gördükleri kim, sen yoksa ben

Gel hadi kıskanalım birbirimizi

tadınca ikiliğe düşmeden

Ben diyemem asla, gülerim övülüşüme, göremiyorlar susuzluğum

şahrem şahrem etmiş toprağımı

Cezbeden bunca selama

inanıyorum ki yüzümdeki ışığındı

Dışımdan içimden akseden, sahipten

Sende gülyüzüm, sende ten kabuk ne ki özle bir

gül fidanında gülden

Yaşanmamışı yaşadık

ki bu inanç bizde elestden

Tamamlarız birbirimizi istersek masalsı

Biliriz hayal değil aşk bunun kıstası

Sen medineleri sevdin

Medine de seni sevdi ERDEN.

neşe

Ağırlandık ki anaoğul ağırlayan SULTAN

Bizden ona ondan bize sonsuz selam

Yıkandı aynamız topukla fışkırandan

Kelam yok bizlere artık oğul

yansıyor her şey kristal aynadan

Sana selam söyledik bir güzel sabiden

Kalbi gözyaşıyla suladı aldın mı oğul sultan elçisinden

Söz kalbiydi sözlerin, akan gönül suyu

söyleyen safi meleklerden

Yetmedi SULTAN’ a adımla uğurlandım

fecrde oğul, alem şahit

ileti yine sultanın kalbi sözünden

Doyamadık selama, selam selam üstüne

Baş da yok, ben de yok, sen de yok

SULTAN’ın hareminde

Seçildiysek oğul hareme, sırlansın aynalar

perde gerisinde

Hareme aşkla girilir, aşkla girdik

“illa aşk, aşk illadır” oğul.

neşe

Cennetimin doruğunda cehennem

Yuvarlanırım işte o an buz kesmiş doruktan hemen

Cehennemimin dipsiz kuyusunda

Bu kez çıkarım aşkla bir solukta o korkunç zifirden

Duygularımın doruğu karlı

Ayak değmemiş

Belliki orada oturur Tanrı

Lütfederse yansır ışığı

            alırım yansıyı

Bir kıvılcım

Bir kıvılcım uçurur beni yine

Isıtır içimi umut ışığı

Işık Tanrı, aşk Tanrı,

İnsan?

Ayrılık yalnızca bir Hal

Halden öte oturur Tanrı.

                        neşe

Yüreğimde 2 aşk

Yekdiğerine ne alt ne üst

Yerimi mıhladın arafa

Ben benden öte köprü 2 aşka

Neden

Bin kere de gelsem bil ki aynı neşe, yine aynı terane

İçimde değişmeyen tek şey aşk durmadan köpüren

Köprü bu beden

Sonsuz düşünce geçer bu köprüden

Aşklar birleşti bu köprüde

Köprüde daha neler birleşti bir bilsen

Cennet cehennem

Bu kul n’aptı sana Tanrım

Kurdun bu köprüyü Arafa

Neden

Kabe’m bilmişim verdiğini

Kabe’m ki verdiğinde görmüşüm seni

Birleşir bu köprüde aşklar

                    buluruz biri

Cehennemi yaşattın aşkta yaşattığın gibi cenneti

                                            neşe

Yansıyorsan benimlesin

Göremiyorsam seni

Eyvahlar olsun

Buzlu cam yazık

Ki aşk yok içinde

Olsun

Olmayanla bulurum seni

Usta öyle istemiş

Sırlanması lazım

Zaman? Tanrı bilir

Bırak şimdi kimya, simya

Fizik, metafizik boşver

Biz aşkta buluşalım

Sen aşksın

Sen kıblemsin

Sen Kabe’msin

Sen güneşimsin

Senle görürüm

Sende secdelerim

Amin.

                neşe

Birbiriyle oynaşan östrojenle androjen

içindeki ruh değil

Sevişen bedenin

içindeki sen değil

Diyorki Schopenhauer sarılmalar boşuna

inan doğru, yanlış değil

Tutulduğum sebep

aslolan Sen ve Eren

bunu böyle bil.

                        neşe

Sudaki balıkmışım,kurudu pullarım

Çırpınır dururum seninle zamanaşımındayım

Boşluğun dopdolu, sensizlik sen dolu

Bırak mürekkepi bırak metamorfozu

Düşüncem yazdırır suya maddeaşımındayım

Varla yok karıştı birbirine

Var yok, yok var oldu bizlere

Yoldaşımsın ki elestden yansıdın düşünüme değil rahmime

Yoldaş hep seninleyim, mekanaşımındayım

Bu yol uzar gider sonsuza

sarışın kızların, torunlarım boynumda

Sen hep genç, hep güzel hep arkadaş

Borcu var bize Tanrının bir can borcu bir gelecek yoldaş

Oyun O’nun bizse oyuncular

lakin rolü biz severek kaptık

Aşkı gözyaşlarımızla yuğduk, aşkla bire ulaştık

Can ödeyerek yakardık,

can denizinde bire kulaç attık

Odu gül bahçesi eden Tanrım

farkımız yok İbrahim’den artık işte boynumuz

Ayrılık ateşini deniz bildik

kendimizi yunus

Can ayrılmaz candan, biz aşkla canda yokoluruz.

neşe
erden2

Tanrı ilgilenir mi detayla

Sayar mı hiç pöstekiyi

Ki bir yaprak düşmüyorsa O’ndan habersiz

Sayana ne derler

Deli

Gerçek sınırlar ötesi

Saftır doğa

Ya deli

Onun için mi derler yiğitler deli

Akıl gizler

Neyi

Gizledi mi Hallac

Değilse Hallac da mı deli

Mıhlandın 24’de

Değişmez artık kanın akar sonsuza deli

Dışa vuramadığım özüm, içimdeki

Ben divanen senle divane deli

Detaylar bize ayan dışa giz

Bizi sırlar, dışa vurur parıltımız

Biz ana oğul sevgili, biz divane deli.

neşe

Adınla yaşa der sözümüz

Adlarımız özümüz, tözümüz

Peki nasıl olunur bu yaşamda erden

Yasak kalıt değil mi oğula Ademden

Varabilir misin ayırdına tatmadan şarabın

Nasıl ahkam kesersin deniz diyerek

yemediysen dalgasını lodosun

Şahrem şahrem olmadan toprak

varamazsın şükrüne yağmurun

Adını yaşamak

Adınla yaşamak

Adınla eş, adınla arkadaş

Gülle latif, renkle hoş

Güle dikenden varırsın, dikensiz gül nicedir

Günahsız kul doğmamış ruhtur,

bedensiz insan nicedir

İsimler sonsuzluğundaki bu dünyada şaşkındım adına,

ulaşılmaz saflığa

Kabul zor gerçekleri, sevdiğim oğul da olsa

Şaştım bugün, sözsüz halime

  • “ Korkma, onlar adları güzel, adlarıyla korunur”

diyen güzel sözlü babama

Varamıyordum saf insana

İnsan düşündükçe insan

Yaşam + lar, – ler

Korkularım karabasan

Karalar basma aman

Ak vücuda ak kar düşsün

Karalar çamura

Yıkanmış, yunmuş vücudun

Gül kokan, gülen yüzüm gülyüzüm

Sen bir gurbeti aştın izafiden gerçeğe.

Yola çıktın, yüreğimiz bir, yüreğimiz tüm

Pusula giz, kalanımız gidenimiz hep biriz, sır ruhum

Barındırır bir kristal ki kırma endeksi aşk

Bizde bütün yollar aşk

Bütün yollar bize, bizden bize, bütün yollarda aşk

Bütün renkler bu billurla kırılır, yolumuz apak

Şaşkınlığım saf kutsala, aklın yetmediğine

Akıl şart, aklın olmadığı, şaşkınlığa geçişte

Hayret şart,ulaşılmaz güzelliğin kutsiliğinde

Adınla korunmuşsun meğer,

babama öz deyişinde

Adınla yaşadın, adınla yaşa

yaşayalım sonsuza

Zaman yalan, mekansa sevgiliyle varolan

Yaşam seninle sürer

inatla yaşarız seni

Sen yansıdıkça bize ey sevgili

SAKLI SILADA ( n ).

neşe

Güzelde oldu hep gönlüm

Güzel değil en güzelle güldün

Senden başkasında değil gönlüm

Baktığım güzelde seni gördüm

Kıskanma sevdiğimi güzel Tanrım

Her güzellik sen göründün

neşe

Dorukta bir yaşantı seninle,hep sen

Nurum, onurum, güzelim

Ne zaman ki uzanır sana ellerim,dudaklarımda tenin

İşte o an ruhum anca dingin a benim gözbebeğim.

neşe

Boşuna anmadık biz seninle Einstein’ı

m’ de yok olurken

aşk hızında buluruz biz Hüda’ yı

n.

Doğurduğum başımın tacıdır

kul aşkından öte

Şükrümdür sana her an

sakın koyma put yerine

Ki demiyor mu Mevlana

boşuna aşık olma anaya

Velev ki kul aşkı olsun

onu da sen yarattın

Ademe secde ettirir miydin

kulu kutsal kılmasaydın.

neşe

Aşka odaklandıysan diyorlar ki nefsindesin

putunla günahların dibinde

Aşka odaklandıysam ben benden geçmişimdir

benlikten uzak hiçlikle zirvede

Aşk ne menemdir söyle Tanrım,

aciz aşıklar çözümünde

Çöz ki zincirleri ulaşsın aşık sevdiğine

Çöz ki bedenini yaradılan

kavuşsun ruhuyla enginliğe

Çöz ki bu problemi

ulaşsın aşık dinginliğe

Çözüm senden Tanrım,

ulaşsın aşık birlikten birliğine

Aşığın duası tek Tanrım,

hızı ışıktan öte olsun,

sana yaraşır şekilde.

neşe

Aşk deniz

Sen yunus

Öyle dedi kız, sırladı içini, sus pus

Hem rüyada hem kucakta

yakıştırılan sözdü arkadaş

sırla sırlayana

Yine su, yine deniz

Yıkanıyordu aşkla kız, ama doluydu giz

Bilemezdi hazırlandığını ayine

Ayinin en kutsal haline, en sevdiğine

Bir can sunuldu suyla kıza

Bir can uğurlandı suyla sonsuza

An genişledi

Anda tüm hallerin perçinlendi

Ah yar, yüreğim dar

Sensiz geçen ömür koca bir zarar

Biz dalarak çıkardık aşkı

Bilinmeze kristal anahtar

Gülüm, gülyüzüm

eksilmedi yüzünden hiç tebessüm

Toprağımdan bitirmiş, Tanrıma en ala şükrüm

Gül demiş sana, gül

Öyle yakıştırmış Afüv

Çekilecek er geç aramızdan bu tül

Arkadaş şimdi sana

önünde dengi bülbül,

ardında laci gözlüm sümbül.

neşe

Sırdır ufkun

Erişilmez hızı

Koştukça sen

O hep dingin, cazip, ince ve alaysı

Peki nedir yarın

Kurgunda yalnızca bir nokta

varsa onun da önünde bir yarın

Ufkun eşi, bitimsiz

Ya dün, öncen

Tut elinden tutabilirsen

Nafiledir çaban

Ne öncen, ne sonran

O halde yakala şu anı

İşte sihir, sana sunulan

Karelediysen,

içinde kaybolduğun, şaşarak yaşadığın anları

Aralamışsındır ASIL;

SAKLI SILADA ki kapıyı.

neşe

Düne kadar

Dün ne demekse

Sesin kulaklarımda

“ Kutsal mem ’’

Ve ben bugün sana sesleniyorum

“ Kutsal m. e. m. ”

İzin verirsen eğer eklemek isterim

Kısacık

“ im ’’

neşe

Yıl geçmiş

Yıl dünyanın yılkılarına

Yıl güneşe tapana

Yıldan bize ne

Yakardık biz Tanrıya

Kıl bizi kul aşka

Aşk bizim güneşimiz

Yıl ne yılmak ne

Sen benim güneşimsin

Hem içimde hem dışımda

Ben sana pervaneyim

Yıl ne yılmak ne

neşe

Öncelindim

evvel-ahir değişmezimle bu bedenle

Derdin bana kalacaksın

Değil kal kalakaldım

senle sonlu bu bedenle

Evvelindim ahirin oldum

nirengi noktamsın şimdi her köşebaşımda

Ölçer oldum her şeyi

sen paham mihenk taşımla.

neşe

“ Asıl saklı sılada ”

Ve ruhum şaşkın

O hiç değişmeyen içimdeki

Sessizce izleyen beni ve her şeyi

Aynı bakışı görüyorum aynada, şaşkın, çocukluğum

Duygularım hiç değişmedi

Kareler, kareler, yarın ki ve dün ki iç içeler

“ Asıl saklı sılada ”

Ruhum şaşkın

Değişir denen zaman duruyor sanki karşımda hiç değişmeden

Değişmeyen ruhum ve inadına zaman

Ruhum zamanı geçti artık

“ Asıl saklı sılada ”

Ruhum şaşkın

Sevgili, ruhum seninle içkin, aşkın

Yansıma ruhumda, gönlümde

Ve yansıyorsun her an her yerde

Dediğin gibi ” Arın, evril ve bekle, geliyor zaten”

Erdensen aşkla erensin

Erensen aşkla aşkınsın, içkinsin

“ Asıl saklı sılada ”

Ruhum şaşkın

Karelerde dün var

Tıbbiyeli kız şaşkın, içinde tanımsız bir aşk

Yüreğinde sen varsın, yarına yabancı, senden, yarından habersiz ama SEN

Ruhuma işlenmişsin elestte alesta aşkla kabülden

Dün nasılsa;

Tenin yoklardayken yüreğim sana kanadıysa

Bugün ve yarın da tenin yoklardayken yanımdasın

Ve hep olacaksın “ sevgililerde tek dua “

Öyle dememiş miydi büyükannem de

“ Asıl saklı sılada ”

Dilinde öğreti, senden habersiz aynı kelam

An yazılan, yansıyan sıladan

“ Asıl saklı sılada “

Ne okumuştu ideaları Platonla

Ne de biliyordu kuantum yada hologramı

Onun dilinde bir imbikten süzülüşüydü binlerce yılın

Boşa çıkmamıştı adı, o sessiz, saygın, doğulu bilge kadın

Matrix , şu bu yapımla işi arapsaçına döndürmüştü uzak batılı

Doğudaysa tek cümleye indirgemişti gerçeği yüreğiyle gören adamı

Aşktı perdeyi kaldıran

Akılla değil şaşarak erersin diyordu Mevlana

Abdal ol aşkla, aptal olmadan

Doğunun güneşi eritiyordu sırrı sırlarken batıya

Ve kalıtsal gerçek, Tanrının hediyesi dökülüyordu sözcüklere

formüle olmadan doğuda

Hasret eriyor gerçeğin güneşinde aşkla vuslata

Ve senin dediğin gibi sevgili:

“ ASIL SAKLI SILADA ”.

neşe

Aşk denizine yelken açtı

o sır bakışı yakalayan sen

Bedeni koşarcasına bıraktı

kafesten uçarak çıkarken

Seninle daldı yürek ateş denizine

Bu deniz aşk ister

halle hal, sırla sır iç içe

Anladık ki bağın aslı gönülmüş

Kaş, göz, genetik maddeden ötürüymüş

Seninle daha bir öğrendik

benden içeri ben olduğunu

Yaradılanın yaradandan ötürü

külde kul olduğunu

Zamanla geçermiş ne ola ki geçen

Zamanla mekana yabancıdır

bu denize giren

Kül oldu küllendi derlerse külliyen yalan, külli ar

Aşka düşen bizler, a sevgili

külünden sonsuza aşkla doğar.

neşe

Saf tuttuk saflıkta

Sen saf,aşk saf

Eren der safım

Bendeniz safi.

neşe

Sevgili sana aşk olsun

Tanrım hele sana koskoca aşk olsun

İnanıyorum ki elestte alesta seçtiğimizdi kaderimiz

yakarmıştık rolümüzde mutlak aşk olsun

Bu kadar mı çok sevdin bizi ey güzel Tanrım

Utanırken yokolurum sende aşk olsun.

neşe

Işık kırıldı

Yansımalar olanak tanımıyor yanılsamalara

Endeks sabit?

Yoksa sana özel

Aşk semalarına

Yansımalarda son yok

Uzayın genişlemesiyle eşdeğer

Işık = ışıktır

Ulaşılamıyor hızına

Hele bir yansı binebilirsek atına

Hele bir yansı denizdeki yunusunla

Işık kör nokta tanımıyor

Her noktası makula olmuş görende

Işık = ışıktır

Kırılmayla yansıdın

Ulaşılamayan hızında

Işık = sevgi

Yüreğinde oksipitali taşıyanda.

neşe

Doğuyorsun durmadan sevgi sevgi içinde

Doğuyorsun lamekandan yüreğinle görende

Yaşamsal denilen gereğidir maddenin

Ruhumdan doğan erdenlikse ta kendisi gerçeğin

Doğum = güneş dediysek eğer

Doğumda sayı sığmaz bu bene

Aşk = birlik ise en değer

Saymak ar düşer bizlere

Kıta kıttır bu iş beter

Ereneyse bakış da değil

Aşkolsun ona ki

Yalnızca “ b “ yeter.

neşe

Her hücremizle seviştik

Her hücremizle tartıştık

Ne sanat kaldı ne siyasa

Ne Habil ne Kabil

Ne Einstein ne Musa

Seçeneğimiz tekdi insanca insan nüvesi aşk

Kutsaldı bizce sunulan bir kucak başak

Ne gerek vardı akıtılan kana

Hasete yer yoktu iki kardeş arasında

Gülenyüzüm,gülyüzüm,sevensözüm dediydin;

‘Af Tanrıdan herkese

En son diyecekmiş Azazil’e

Haydi sen de gel bakalım.

Son buldu görevin,gir cennetime.’

Ne yar ne sözü doyulmaz aşka

Doyulmuyor dilden kanayan kelama

Dil susuyor sonunda o aziz lal sözün karşısında.

neşe

Soruyorlar,

rengim yok,sözle dökülüyorum,

Damlam denize garkoldu,

sınır yok bulamıyorum,

Bilmek nedir,yaşadıklarım?

bildiğim aczim,yarını hiç bilemiyorum,

Şükrolsun seni içime düşürene,

aşktan gayrisini yok sayıyorum.

neşe

Öyle bir an ki ben senle dolaşırken

Şaşarkalırım

Sen mi yoksa ben mi düşünen

Duygularım ötesinde kalır beden

Yoğunlaşırken sen gözlerimden gönlüme

Ben mi kayboluyor beden mi

İnan ‘o an, bilincin ötesinde

Şaşarkalırsın

Ben,sen yoktur,zaman yoktur;seni beni yaratan

‘O an,

yokolur gider sözcüklerden ayrılık.

neşe

Yakınım bebeğime

Iraksam erliğine

Edep insanlığın her halinde

Olunsa da ana oğul

Hal ki en kutsal

Tözümün bana sözüymüş

Kişiye asıl onur

Başkasından sözünmüş

Dediler aşık sana

Maşuk oldum ne ala

Aşkta değişmez kural

Tanrının kula gözüymüş.

neşe

ne ilk ne sonNe ilk ne son göz ağrısı

Değil asla kabulüm

Ağrılar bana olsun

gözlerimsiniz

Dünyanın ah ettiği olsanız

Andım olsun inkar etmem

özlerimsiniz

Tanrıya ettiğim dualar kabul olmasın

eğer ilk söz benimse

değil artık

arz sözüm sizlersiniz

Tanrının giydirdiği taçtır

kimsenin kaldıramadığı

biri sağ diğeriniz sol gözlerimsiniz

neşe

Canhıraş şarkılar

Kendinden geçmiş

anın sarhoşu çılgınlar

Kadehler bir boşalır bir dolar

Gözler demli

Ya şu an,şu anda sevgili

Kime ne

Yüreğimdeki tiktaklar

inan hep iki heceli

beynimden akan düşünceler

ha keza

sancılar notalarım olmuş şimdi

Gebeliklerim;kime ne

Yüreğim deniz bu saatten sonra

Aşk.

Nefesim aşk,düşüncem aşk,gönlüm aşk olmuş.

Pirimin dediği

2 kişi,2 heceli.

neşe

”Tanrısal(lık) değil

Tanrının ta kendisi’’

Öyle dememişmiydik söyle sevgili

Şaşkın bakışlar altında Casablanca’da

Bir yanda gayrimizin seyre daldığı

Cami Hasan II

Ki,yakalayabilirmiydi hiç Süleymaniye’yi

Öte yanda bizi çeken kutsal mavi

Rıhtımda işte dediğimiz aşkımızla

bulmuştuk kendimizi kuşkusuz tanrının kucağında

O an tek seçeneğimizdi Atlas Okyanusu

Hasretle indik sahile,yıkadık yüzümüz

sanki abıhayattı suyu

Anca bulabilmiştik eksik kalan huşuyu

Mekan kıldık rıhtımı;karşımızda engin bengisu

Dedin:

_Anne dalgalar alıp götürdüler ruhumu.

Koşuyordu bize sayısız dalga,

getiriyorlardı her birinde yedirenk billur taç

İnan sevgilim ruhlarımız

yalnızca aşka doymaz bilir ki sevgi tek ilaç

Anca böyle oturulur rıhtıma

huşu içinde dalarken okyanusa

Aldırmaz bizler;kim ne söyler ne gizlenir bakışlarda

O an

Üçümüzün kesiştiği kutsal noktada

Dedik yekdiğerimizi onaylarcasına

‘’Tanrısal(lık) değil bu

Tanrının ta kendisi’’

Mabed değil

Mabud esir alan bizi

O an 3 yakın

Şaşkın,içkin,aşkın

3’lü/3 de 2/

Yada sen yakalayan zirveyi

Hangimizdi eren;hepimizdik Allahbilir işte kutsal ailem

Güzellik;eminlikti,birimizin diğerine şahitliği

An ki dorukta

3 kişi şahit tanrı huzurunda.

Benzersiz anımdır kutsanacaksa

hepbirlikte atladık o sonsuza

O an

Mekansızlık

O an

Zamansızlık

O an

En sevgililerle şahit olunan

O an

Kutsuyordu bizi yaradan

neşe Şubat 2007

Sığmıyordu içi içine bir türlü

Bunalıyordu

Dar geliyordu kalıbı, sıkıyordu onu

Dışına fırladı, fırlayacak ruhu

Nereden düşmüştü bu aşka

Nereden girmişti bu söz kulağına

Anımsamıyordu bile

Fi tarihinde bir yerlerde

Bir toprak

Bir insan

Atıyordu tohumu toprağa

Tohumken mi ne

görüvermişti işte görüvermişti

O çay denen tavşan kanı suyu

-Şeker,demişti çayı elinde tutan; şekeri verirmisin

Tohumu atansa;hele biraz sabret dediydi gülerek; sabret seneye yenisiyle içersin

-Bak bu elimdekileri görüyormusun?

İşte böyle başlamıştı

Suyla yaşam bulacaktı

Başından geçen onca zaman

ne toprakta ne de sonra

Unutturamamıştı o bardaktaki rengi gönlü ısıtan

Güneşin sıcaklığını yansıtmıştı gözlerine

ruhunda istek, beyninde merak

Çarpmıştı yüreği ilk kez suya

Ve devam etmişti çarpmaya toprakta

Suyla bedenleşirken, suyla hayat bulurken

Yüreği sen diyordu, o gurub rengine gideceksin,

o güneşte eriyeceksin

Tek düşüncesi oydu artık

Güneşin kızı

İllada lal kırmızı

Diğer taraftan bütünün yarısı

O da suya atılmak istiyordu

Atılmalıydı suya ve çıkmalıydı rengi, alan aklı

Ama tadı

İşte sorma o biraz acı

Onun yüreği de daraltıda

Nasıl olmasın ki kim istemez olmak tatlı

Ne tatlı şey

mi hoş

Aman ne acı mı

Tatlı kız

Nazlı kız

Nasıl olacak bu iş

Nasıl,nasıl

Nasılsa kulak misafiri olmuştu

Her biri aynı havadayken o da duymuştu

Çayına şeker diyeni

Ve daha o an başlamıştı toprağa düşmeden içinde tat isteği

Çarpıyordu yüreği yürek olmadan

Topraktan baş verip de ot olarak henüz çıkmadan

Aşk böyle mi başlar daha doğmadan Yazı mı yazılıyor bilinmeyende önceden

Önce denilen nerede, kim yazıyor

Acep Tanrı aşkı yalnızca seçtiklerine mi lütfediyor

Bu ne güzel bir duygudur yarab

yürekler hem yanıyor, hem uçuyor

Yürekler birbirine mi yoksa yalnız aşka mı koşuyor

Bu bir bilmece çözümü yok bunun

Çatan sensin kalpleri, kaşta senin gözde senin

Bilmez garipler farkları yok artık delidir birbirinin

Sen koru,rezillikte aşkın elinde vezirlikte

Sevmekten başka günahı yok bu sevenlerinde

Tesadüf diye bir şey yok deniyor

Günah da senden mi demeye dilim zor varıyor

Aşkta her şey mübah sayılıyor

Aşk senin en güzel adın bana

Sen neylersen affet aşka koştuk biz yalnızca

Ne sağımıza oldu yaramız ne solumuza

Yana yana gittik biz yangımız yalnızca kendi adımıza

Biz sende buluşmayacağız mı söyle sonunda

Senin adını aşkta bulduk,bizi bağışla aşk adına

Aşk için koşa koşa ulaştıysak sana

Yolları aç güllerle, gül yapraklarıyla aşıklara

Yaprak oldu çıktı toprak üzerine

Toplandı gitti bir sürü işlem,bir sürü ellere

Sıkım sıkım sıkılıyordu paketlerde

Ah diyordu neredesin su

yine hayat ver bana

hayat ver yaşayayım tadım içimde olsun

Ne olur yarab beni tatsız bırakma

tat içimde yok olsun

Tat bende ben tatta vardan yokluğa

Nasıl geldiysek yoktan varlığa

Tek dua buydu çaycağızda

Derken bir hışırtı, bir sesler duyuldu

Çay paketten alındı, bir şeylere konuldu

İşte su, suyla buluşmuştu

Yavaş yavaş ısınıyordu, kabarıyordu

Ve sıcacık suyla emeline koşuyordu

Az kaldı evet az kaldı

Hissediyor içinde olmasa da şekeri,tadı

Damıta gelmişti içindeki şu yazılı aşkı

Şeker desen damıtmak ne kelime

Bu şekle gelene kadar geçmişti halden hale

Ama illa da suyu istiyordu aşk rengindeki o suyu

Biri tat diyordu, öbüründe laldi meram

Birbirinden geçmişlerdi

artık dimağlarda yalnızca kutsal kelam

Aldılar şekerleri koydular bir tabağa

Hepsi kristal köşeli,mutlu havalarında

Bir tek bizimki içten içe aşk içinde eriyordu

Ne oluyordu böyle,neden yalnızca o yerinde duramıyordu

Sakınan göze çöp batar,

işte bir su damlası damlamıştı üzerine

Bir gözyaşı süzüldü

beyim ahlar içinde

Yok olmamalıyım Tanrım dedi

n’olur buluşmadan yok olmamalıyım

Yok olacaksam aşkın içinde eriyerek yok olmalıyım

Neydi bu için için onu yiyip bitiren

Aşk denilen neydi

Kendini farklı kılan diğerlerinden

Bir yakarı

Bir su şırıltısı

Ya da bir bülbülün şakıması gülün aşkına

İşte yine bir aşk

Aşk neydi

Bir yok olma sevdası, sevdalıda

Bir yok olma arzusu yaradanda

Su şırıldayarak akıyordu

yaşam sunma aşkına

Bülbül eriyordu her gün şakırken

gülün kokulu al kırmızısına

Şekerdeyse kalb çay diye çarpıyordu

Çayın yakut, lal kırmızısına

Erimeden ulaşmalıydı ona

Dua kesilmişti artık tüm molekülleri tüm atomlarıyla

Ve zikrediyordu durmadan aşk, aşk, aşk

Nihayet

Bir el aldı şekeri attı çaya

Çayda erirken şeker ediyordu

teşekkür yaradanına

Çaysa sırf şükür olmuştu

ne akıl vardı artık ne bir istek

İkisi bir olmuştu,tam bir ahenk

Sunulan kişi şekersiz istemişti aslında çayını

Önemlimiydi bu artık gerçekleştirmişti Tanrı yazıyı

İkisi birbirinde erirken

ne şeker kalmıştı ne çay yaprağı

Yalnızca aşk vardı

Tanrının en güzel adı

Yakut/lal/diller/gönüller/aşk/lal

‘’Beni bende demeyin bende değilim

bir ben vardır bende benden içeri’’

diyen o muhteşem Yunus

Söylemişti aşkta erirken bu aşkın ta kendisi olan sözü kuşkusuz

İşte böyleydi aşk

Mecnun Leyla’nın farkında değildi

Çoktan geçmişti Leyla dan yüreğinde yalnızca aşk vardı

Aşk kimseye yazılmasın Aşka düşen cehennemin kapısını cennet diye aralardı

M .Erden-Neşe

Başak sarısı

Güneşin yansısı avuçlarımda

Sakladığım bir zamanlar

Bir tutam saç

Senin

Yıllar sonra

gözlerimi alan aynı pırıltı

Bamtelin

_Boyadın mı?

_Hayır!

Sözler,sözlerimiz güneşin yansısı

Verildiğinde sordun mu?

Hayır

Ve lakin değer güneş yansısı,ilahi ışın

Sorgulanmayan söz ya da soramadığın

NEDEN ALDIN

Okyanus olsa da gözyaşlarım

Güneş,ışın

Sevdiğim doğu

Doğum

Doğu,doğum

Durmamacasına

Doğum

güneş

ışın

Yaşam doğumla sonsuza

doğu hep doğurur güneşimi

Zamanla oynaşır durmamacasına

Zaman ötesinden alay edercesine

Doğum sonsuza

Doğu

Doğum

zahirden gerçeğe

Güneş her zerresinde doğumun

Doğum her zerresinde güneşin

Güneş=doğum

O ne biçim söz

…………………

Yok bizim dilimizde böyle bir şey batıyla eş

Bizim doğumuz sonsuz,bizdeki batmayan güneş

Bizim insanımız sevgi,bizim adımız güneş,

bizim sevgimiz güneşle eş

Doğu derken daha içimizdeki nefes

ulaşıyor sonsuza

Doğu=doğum,doğum sonsuza

sözcükler ERDEN olduğunda neşe kalmıyor evrende

Yalnızca bir doğurgaç ortada

Her hücresi ERDEN kesilmiş

Dilimde dua Tanrıya

Tüm aczimle tümden düşünce ve duygu halinde

N’olursun

Ve öyleyim inan kimselerin göremediği

Her hücrem bir doğurgaç,birer rahim

Her hücrem sana gebe

Her hücremden sen doğuyorsun

Her hücrem bir senaryo,yaşadığımız

Ve her hücremde sen oynuyorsun,

başrolde,oynadığımız

Senaryo sayısız

Koltuk sayısız

Ve başlıyor bizim sinemalarımız

Tanrının izniyle

İşte cennetim

Ver elini bana hadi gözbebeğim

Oynayan tüm filmlerde sen

Ve izleyen bir delin,bir avanen

Sınırlı bir zaman için biçilmiş rolde

kabulse annen

Ve ben sessiz kalan ruhumla

onmaz bir çılgın,bir deli

Her birini soluyarak yaşıyorum

bedenimde bedenini

neşe

Gölgem bedenime Sen ruhuma

Senle birliğimde

Gölgelerimiz kaybolur gider ufukta

Sen oğulmuşsun ben ana

Ne zamana

Demiyorumki n’olduk

Yok olan gölge

Yok olan zaman

Yok olan sıfatlarımız

Işık olup uzanırken zamansızlıkta

La’mekana

Aşkımız

Aşkta

Sen varsın

Sen olan her şey var

Sana yaşam veren

Nüveni aşkla dolduran var

Aşkta koca bir aşk var Huzura aşkla vardığımız

neşe

Sarıydık sarardık

Ama solmadık

Dirildik içimizdeki aşkla

Dirildik,

Yalnızca hal değiştirdik Aşkla bu düzeni kuranca

neşe

Birgün sana İsa diye seslendim. Yüzündeki masumiyet ve ruh halindi dudaklarıma yansıyan.

_Anne, bana arkadaşlarım da Jesus diyorlar dedin.

Sen tanrının sevgi dolu yarattığı, sevgiyle büyüyen, güleryüzle sevgi ve
mutluluk dağıtan ve dağıtmaya devam eden bir ışıksın, ışık ve sevgi
odağısın. Tanrı bana ve bize senin gibi bir sevgili tattırdığı için O’na
sonsuz şükürler olsun.

Sanki birgün bunlar yazılacakmış gibi salonda yanımdan ayrılırken arkanı dönüpte bana dedinki;

_Anne, en büyük dua ”Sen neylersen güzel eylersin” demekmiş, bunu
söyle hep. Beni bu sözünle korudun, teşekkür ediyorum ERDEN sana.

Planımızda aynı bahçede önlü arkalı evlerde oturmak vardı. Yüreğimizde
bu aşk olduktan sonra biz heryerde beraberiz ancak oğul sen yine önü
kaptın neylersin.

Senin dediğin gibi olsun.

”O” neylerse güzel eyler……

neşe

aşkın içinde huzur?

aşkta erirken gayrin büyür

lokmalar dizilir boğazında

sen kadehi kaldırırken

göremezler gözyaşlarını

yüzündeki gülümsemenden

Sen aşkta eridin

23’ün 23’ünde doğan sen

annenin 23’ünde dominantlaşırken

neşe

İstençli bedensel eşikliğim nasılsa

İzin ver eşliğine ruhlarımızın da.

neşe

sırdaşım sırra yolcu

aşk

yaşamın sırrı

bize verildiyse

ki ne mutlu.

neşe

Masallarla süslenir seninle yaşantımız

Ne Keloğlan kalır ,ne 3 turunçlar,ne şunlar,ne bunlar

Gerçek nedir nerede başlar

Hangisidir masal

Yaşantımız?

Bir ufacık farkla ki EREN

İlk sözcük oldun dilinde

ve dinletisini durmaksızın istediği

masalımsı abi ERDEN

Peki yarın sevgilim yarınımız

Yine sen,yine sen ,yine sen

Ve başlarız

‘’

Beyim uyusun uyusun

üzerini güller bürüsün

Beyim bülbüle uyansın

Güller sevgilere saçılsın

Lal yürekler,ışık sözler

Beyimle açılsın kilitler

Gem vurulmaz beyimin atına

Yarışılmaz ışınsı yunusuyla

Beyim mutlu beyim güzel

Beyimle gülsün yüzler

‘’

Der;

Kurbağa kardeş ve Erden el ele

Çıkmışlar sudan başlamışlar yürümeye.

Yukarıdan seslenmiş martı

_bensiz sizler böyle nereye………

neşe

Kırılmalar yaşadı bu gönül

Ama soyut

Ama somut

Eş miydi gözyaşıyla tebessüm

Hepimiz bir,

çokluk bir yanılsama mıydı

Aslolan bir bütünün parçaları mıydık

Ete kemiğe büründük diyen şair

O ana varana dek

Kaç kez kırıldı acaba

dirilse de bir söylese a gönül…

neşe

Kategoriler
Muhittin Erden Matay

Muhittin Erden Matay

* Asıl saklı SILAda.

* İlk kural temiz olmak.

Temizlen, arın, evril ve bekle. Geliyor zaten.

* Sevgi. Herşeyin anahtarı değil mi?

* Cevapların hiçbiri DIŞARIDA DEĞİL.

* En büyük gafleti senin, benim, insan kızı ve evladının,

Aynayı suda, suyu aynada

Gerçek görmesi.

m. e. m

.

Erden sana nazar ola

İçin dışın pür nur ola

Beli kurtulmuştan ola

Şol kişi kim gammaz değil

Yunus Emre

(Sabahattin Eyuboğlu-1971,Cem Yayınevi,sayfa 185)

Erden!

Her göze alınamayan,ve içindeki korku,

Onu görememekten,

Tadamamaktan belki de,

Her istenilen,isteklerin sonsuz güzelliği

Bitişi olmayan gökdelen

Ömrün koca bir boyu,

Ve sadece seks,

Bedenin, bedene bitkisel yaklaşımı yoktur.

Bazılarının korkusu, ve içindeki dengesizlik.

Onu anlayamamaktan,

Görememekten belki de,

Hep istenilen, ulaşmak insan oğlunun karşılığı,

Yüzler yüzlercesine , onlar binlercesine

Ve sonu gelmeyen senaryolar.

Dibi yapılmamış kuyular, neden?

Neden sen dip yapmadın kuyuna,

Çılgınlığın en ağır daniskası ve sen

Onlarca evin dışında, soğukta, otururken

Sokaklar kararır, söner lambalar

Ağlar tüm yoldaşlar

Çıkış kapısı karşında durur.

O zaman uzanmak ona, o an vermek kendini,

Yatağında,

Belki koltuğun, yatak dediğin,

Terli, acımasız, karanlık ve şeytan.

Soğukluğuyla gelir

Şeytan soğuktur.

Sıcaklığı vadeden.

Aynada yüzün şuh sahne, gözbebeklerin

Dişlerin sımsıkı, solgun suratın,

Kefene girmeden önce,

Yakılmak belkide, öyle bir köşede sakinine ne dersin?

Ayna yok, yüzler yok, ses yok.

Soluk tek.O tek.

m. e. m.

Seni yaşamak güzel.

08. 11. 2003 04:43

Ve dönüp baktığında tüm masalar

Bir yemek söyle, hiç yemediğinden,

Bir el salla uyandığın güne, göz kırpmayı unutma

Kahramanlar hep böyle yapmaz mı söz verdiğinde,

Ne kahramanı, .ikeyim gözünden,

.ötünü ne edeyim, hiçbir şeye değmeyen.

Masalara birer ateşli silah verin hemen,

Çekip tetiği; önce korkup ölümü anlatan

Sıksınlar bedenime; bütün bu her şeye son bulan.

Soru?

: Cevap. İp, su, denge, ayna, iyi, kötü, yüce, tek.

Cevap, geç.

Geç ki, dönsün dünya.

m.e.m.

Kadınlar

Tek düşündüğüm şu sıralar.

Küçük ve dik göğüsler

Şeftali gibi kalçalar

Kayısı gibi .mlar ve .mcıklar

Beynimin içinde fırıl fırıllar.

m.e.m.

Hostesler.
Hepsi seksi yaratıklar. Sanırım çocukluğumdan itibaren bana öğretilen
her şeyin içinde bir parça hostes var. Garip ama gerçek. Saçları kısa ve
kızıla boyalı, ince beli olan göğüsleri dik genç kadınlardır hostesler.
Nazik davranırlar ama hep yukardan bakarlar yolculara. Bu yüzden ilk 3
düğmesi açık olmasına rağmen göremezsin göğüslerini. Bu onları daha da
ulaşılmaz kılar, yolcu ufaldıkça ufalır. Çocukluğumda hiç uçağa
binmedim, ama hostesler yine seksi gelirdi. Erekte olmadığım dönemlere
gelince; hostesleri hatırlamıyorum. Bu yolculuk biraz daha değişik geçer
gibi görünüyor, hostesler yine yukardan bakıyor, yine güzeller ve ben
yine göğüslerini göremiyorum ama bu kez onlarla yatmak istiyorum.
Hepsiyle sırayla beraber olduktan sonra, 2 tanesiyle beraber yapmak,
birden fazla kez ağızlarına boşalmak istiyorum. Bunun yetmeyeceği
ortada, sonrasında onları sevişirken seyretmek istiyorum. Daha önce hiç
böyle hissetmemiştim hosteslerle ilgili. Saçları sarı olan hostesler,
uzun ve arkadan toplamışlar, topuz yapanları da var. Hepsi gözlerimin
içine bakıyor, yeşil gözlü hostesler, mavi gözlü hostesler. Kahverengi
olanlar genelde daha seksi oluyor. Hep mavi giyiniyorlar, tek düze.
Bütün hava yolları hostesleri mavi ve tonlarını giyiyor. Bu yazılı
olmayan bir kural mı acaba ? sadece hostesler değil, pilotlar ve erkek
hostesler de mavi giyiyor. Zaman ilerlemiyor, mavi takımların veya
hosteslerin bana hiç yardımı dokunmuyor. Bu yolculuk çok sıkıcı devam
ediyor, ama ben mutlu hissediyorum. Zamanın ilerlemek bilmemesi de bir
avantaj aslında, sonsuz vaktim var daha karaya inmeden önce. Uzaya da bu
yüzden gitmek istiyorum ya, zaman denen şeyden kurtulabilmek için.
Aslında dürüst olursam, sonsuzluğa burada bu devasa tenekenin içinde de
ulaşabiliyormuşum meğer. İnmeden önce düşüneceğim koca bir sonsuzluk ve
kızıl kısa saçlı, mavi mini etekli 2 tane hostes var.

Herkes yerlerine yerleşip kendilerini yolculuğa kaptırdıktan sonra
sarışın genç kadın diğer arkadaşının yanına, uçağın arkasına doğru
yürüdü. Diğer genç olan daha güzeldi ve kızıl saçlıydı. Kendisine bir
soda açan kızıl saçlı, sarışına bir şey isteyip istemediğini sordu,
sarışın tam cevap verecekken, tiz ve yaşlı bir kadın sesi duyuldu, küfür
ediyordu yaşlı kadın. Kızıl saçlı genç kadın sesin olduğu yere doğru
gidecekken sarışın olan kızılın kolundan yakaladı ve “sen sodanı iç, ben
bakıp geliyorum” dedi ve koşar adımlarla uçağın koridorunda ilerlemeye
başladı. Aynı anda diğer taraftan siyah saçlı yeni evli orta yaşlı kadın
sarışın olana yardım etmek için diğer kızılla beraber sese doğru
ilerledi. Küfürbaz yaşlı kadın kolunu sıcak kahvesi ile yakmıştı ve
bütün uçağın rahatını kaçırmasına rağmen bu durumdan hiçte gocunmuş
görünmüyor bağırıp çağırmaya devam ediyordu. Onunla ilgilenen 3 hostes,
kızıl saçlı arkadaşlarını yalnız bıraktıklarının farkında değildi. Ben o
sırada kızılın yanına gittim ve kulağına eğilip, onunla sevişebilmek
için yaşlı kadını yaktığımı söyledim, bu arada rahatça sevişebilecektik.
Kızıl saçlı genç kadının gözleri bir anda kısıldı, sinirlenmişti
besbelli, ama tahrik olduğu her halinden belliydi. O an kolundan tutup
kabine çektim o’nu ve dudaklarına yapıştım. Oldukça güçlü olmasına
rağmen o’nu duvara yasladım bütün gücümle üzerine yaslandım. Karşı
koymasına rağmen birkaç saniye de direnci kırıldı. Bu onun kadar benim
de beklemediğim bir gelişme oldu ve hisseder hissetmez içine girdim. Çok
hızlı, sert ve sessiz bir seks oldu. Sonsuz gibi gelse de bana, sanırım
45 saniye de ikimizde geldik. Gözleri çok güzeldi. Koyu kahve ve çekik.
Göz göze geldiğimizde benden nefret ettiğini anladım, kesin olarak
emindim, ilk defa başına geliyordu ve imkanı olsa beni oracıkta
öldürürdü. Zaten bu nefreti yansıtması uzun sürmedi ve kasıklarıma o
güne kadar almadığım bir darbe almamla kabinden çıkması bir oldu.
Arkasından hemen kapıyı kilitledim ve bir sigara yaktım. Uçak
kabinlerinde sigara içilmez. Ama bu içtiğim en güzel sigara oldu.

Açıkçası ağzımda sigara, aynada kendimi keserken, bir yandan nefret duyuyor,diğer yandan öteki kızılla yapmak istiyorum.

m. e. m

Çok altında o çatının

Alt tarafta gülerek ve üstünde çimenlerin.

Kıkırdar hislerin,

İçten ve eskisi gibi umutlu,

Saf.

Pamuk gibi, iç içe ellerim, ne güzel.

Keyifli misin?

Keyif ne?

Nedir, nasıldır veya nereden?

Çok altında o çatının,

Gözler çarpık, eller karmaşık,

Gözler başka yerde, akıllar karmaşık,

Göğsü çökük, acılar kabarık,

Kimin ve neden,

Veya nereden,

Tam altında o çatının,

Dizler kırık, parmaklar paslanmaz

Solmadan ve son bir kez daha sormadan

Çok az önce,

Yakındım.

Çatının tam altında,

Oyun dediğiniz, kuralları oyunsuz, gözleri ruhsuz ve

Elleri kanlı, kanatları katı ve bir yuvadan uzak

Sizler, kurallar katı,

Ve basit.

Nereye kadar bu çarpık, doyumsuz gözler.

Nereye kadar?

Bütün bu talihsiz olup bitenler,

Deniz ve gökyüzü,

Nereye kadar.

Al bir itiraf;

Ben, SIKILDIM.

Plug-in is out,

Now the trend is, plug the fuck out!

Ben, SIKILDIM.

Çimeni pamuk parmakları, o kıkırdayışı…

Ben, SIKILDIM.

İtiraftı, ve ben bıktım.

Hazır, ready, steady, GO!

m. e. m

Kimin ne yaptığını bilmeden,

Her bir element; su sonra hava

Ateş ve toprak,

Dörde ulaşıyor bütün rakamlar.

Toplama, çıkarma

Dört işlem. Falan fişmekan,

Peki o zaman bir soru;

Neden 3 tane var?

m. e. m

Bir gün tohumlar filiz olur elbet,

Çağır beni.

Üreme zamanı geldiğinde,seni özlediğimizde

İkimizin acısı; BİR.

Ve ben, tamam geliyorum.

En keyifli saniyelerime.

Eyvallah.

m. e. m

Nelerini
verirdin elde etmek için?Doyma duygusunu yaşamak için?Yoksa doyum
denilen şey koca bir yalan mı?Şu duvarın dibini, kirletmek için nelerini
verirdin?Sadece 5 dakikanı alır.Doyum denilen şey nedir ya?Duyguları
neden verdin?

Doyum ve yerçekimi. Tek sebebi bu, bütün çaresizliğin.

m. e. m

KÖPRÜ

Aslında 32.500 yoldan ibaret bile değil,

Güneş doğup ve ayla sahne değiştiren

zamanda yaşamak.

Belki de sadece bir tane, belki bin

Ama dört bölü iki de bir,

Zor ve anlamsız

İnce ve görünmeyen sağlama.

Bazı şeyler sadece anlayana,

Güneşi doğur ve batır, ben hazırım

Susuz ve aç hatta nefessiz.

Yeter ki ayı doğur ve göster

Ay hiç bir zaman doğdu mu ki?

Hayırdır gerçek cevap, yanlış doğru yokken

Düşür beni, yola çıktığım ince sicimden,

İşte;

Hazırım.

Güneşin dünyaya, dünyanın güneşe duygusallığı.

Hazırım.

Ben köprünün yarısını yaktım.

m. e. m

Elmanın teki,

Birini günahkar, birini muhafazakar,

Beni de sahtekar yapmak üzere.

Aklımı kurcalayan ve durmadan,

ayrıca bıkmadan,

Yaşadığım şehrin insanları, gözleri birer birer eksilmiş

Her gece girdiğim, sabahları uyandığım yada,

Terk ettiğim, senaryolar ve fena fahişeler,

Kanatlı, kanatsız ve ince ruhlu cinler,

Hepsi teker teker kurgulanan.

Acının x y z’ si, ona yeni eklenen a b c’ si

Kim sorar soruları, kim bozar beni,

Ekleyip durmadan e f g’ yi.

Seni pis orospu, çık aklımdan, kes kızıl saçlarını

ve kır burnunu, bacaklarını kes, kollarını uzat

Dik göğüslü gelme önüme,

Sarkıt ikili bombaları,

O zaman belki, ancak belki seni acınası orospu,

Gülümserim yüzüne.

Güzelliğin ve orospuluğun dişlerimi kenetleyen,

Saçların ve bacakların bana her gün 31 çektiren,

Yok et hepsini, yok et ki;

Gülümseyim gözlerine.

m. e. m

Yürü kimsenin bilmediği yollardan

ve o araziden geç

Ekinleri sonsuz,

Görme duyusu duygusuz

Gözlere sahip ol

ve o araziden geç

Duy kimsenin duymadıklarını

Ve çal o piyanoyu

Bütün dokunuşları, dokunma duyusu olmayan

Ve çal o piyanoyu

Sev kimsenin sevmediğini

Duyusuz ve duygusuz,

Ve geç o araziden

Ve çal o piyanoyu

Duvarları ağaçları

Ağaçları insandan,

Kanlı veya kansız

Kimsenin kanamadığı

Herkesin yaralandığı.

İç beni.

Beni iç,

Doy, doyumsuzluğa.

m. e. m

Bütün suçlular teker teker kaçtı gitti

Kimden beklenirdi ki, kalması için yalvar

Arkanda koca bir dünya, sözleri kuru

Ama seninkiler yaşlı ve damlalar

Birer birer açar yolları,

Kimse sormaz kimse bilmez zaten

Ne istenilebilir ki, ufak bir sevgi dışında

Sırtını dönmek hep moda

Ademin Havvaya ağlayışları tüm dünyaya yankılandı,

Kimse bilemez gözyaşlarını, kimse çözemez karın ağrılarını

Kimse de gelip sormasın,

Bilinemez, çözülemez sadece yazılı

Kader veya şans denilen, belki de

Sayılı günlerin acımasızlığını

m.e.m

Zorakiye takılan ufak deli karınca

Bağırdı 7 kere, fonksiyonel denkleminde

Zırvalamayı kes be kardeşim bu bir iken

Artık bırakın yemleri, iki idi.

Ağırlığının bilmem kaç katını çekebilen güç

Doğadan mıydı imandan mı?

Kıçımla gülerim dedi traşlı

Elindeki kalemi ekmeğiyle süslerken

Çıkmaz bunun sonu, dur

Dur ki, gelene bırak, gidene bakan.

m. e. m

3
ayrı adam aynı sokakta. 3 kadın onların yanında. 3 ayrı sevgi
aralarında. Birincisi alkollü, ikincisi alkollü, üçüncüsü de yüksekte.
Alkol hep bozmuştur adamı. Ama adam olan bozulmayan mı yoksa???

Teki sadece sataşır, eğer önüne başını gider.

Öteki sataşır ve uzatır. Milleti önce – özellikle sevdiğini – üzer, sonra eğer başını – .ike .ike -, ve eğer başını gider.

Biri kimseye sataşmaz, başını hiç eğmez ve hep dik kalır.

BU OLAY BU

Düşünmeyen adama

En ağırından susuzluk bile değil,

Düşünene; büyük açlık

En hafifinden

Yaşanması gereken.

m. e. m

Dün geceden kalma 4 saatlik uyku,

Radyoda “I love you baby”,

Ya da

Let me love you baby.

Eski şarkıların ritmi kulağımda,

80 lerin daha başı mesela,

Disko devrine 20 ay kala,

Dedim ya, sadece 4 saatlik uyku

Son 48 saatden kalan,

Ve şimdi baktım,

2 saat 35 dakika olmuş,

Eder 50 buçuk saat,

Son 2 buçuğu sana…

Boğazımda astımsal bir gıcık

Ona rağmen, sigara üstüne sigara.

Uyumak istiyorum,

Sana dokunmak, sadece rüyalarımda.

Arkamızda yarım asırlık bir bağ.

Arkamızda…

Seni benden uzak tutacak olan.

Biliyorum, asla “ seni seviyorum “ diyemiyeceğim

Ama alıştım galiba.

Gittiği yere kadar,

Seni seveceğim.

m. e. m. 14. 06. 2002 02.42

4 bacaklı bu sandalye,

Ağaçtan bozma sarı masaya doğru, içine,

Üstünde bir benlik, sandalye, masa, benlik

Hepsi de dört bacaklı,

İnsanoğlu kumdan yapıldı, ve din

Önce elmayı sonra, şeytanı anlattı.

Çamur,

Kum ve ateş. Hepsi içimizde.

Sandalye masa iç içe.

Hayat iç içe.

Hepsinin üstünde kırmızıdan ve canlı,

Oldukça heyecanlı üstelik,

Bir benlik duruyor.

Uzayda hareketsizlik var,

Beynimde 82 tane uzay, bıraksalar,

1282 saat uyurum, benlik duruyor,

Uykularımın üzerinde; sanki ben bir orospuyum,

İyi kalpli kızıl saçlı fahişe,

Ama pezevenk çok ızdıraplı herif, bırakmıyor vajinamı

O’na çok para kazandıracak olan.

Peki o sahip, o pezevenk, vajinanın sahibi,

Hangi uykuların galibi?

m. e. m

Gizli kapılar,

Kolları kapıların fenasından

Dikenli telleri ve gülleri,

Zehirli üstüne, damla damla,

Zamanında belki de çok eskiden

Damlatmış birileri

Oyun diye mi?

Her şey bir oyunsa eğer,

Ulan orospu çocukları, vefasız ibneler

Nerede bu işin defteri?

Kalem bile vermedi bu devlet,

Gün geldi ve ben;

Çaldım kalemleri.

Mükemmellik en dönemeçli yol

Sıçmak veya sıçmamak, şans döngüsü

Ayrıca kader

Bunlar, benim elimde mi?

Silgiyi vermedi bu devlet ve bahsetmedi,

Gün geldi ben; çaldım silgileri

Biliyorum, rahatsızlık verici, üstelik edici

Okuma o zaman, kim zorladı ki seni?

Paylaşmak isteyen yok hiçbirini

Vurdukların dışarıya gidiyorsa

Bunun üstüne ne demeli?

Köle çocuğu, kral varisi

Döner dolaşır sarayına ulaşır.

Bunun tersi mersi yok…

Soru bir; var mı şu işin sonu?

Soru iki; sonu geç,

Bomba gibi patlar başı.

Evvel kelimesi; harbiden bir lugatçıya sormalı

Baştan önce geçerli mi?

Biliyorum günler o zaman zordu

Su ve ekmek bulmak işin en boktan olanı

Nefes almak yoktu.

Yasaklar çepeçevreler bedenimi

6 beton 6 yönünde, 6 yönümde

Bedavalar mutlu eder beni.

Yalnızlık mı doğurdu…

Marangozun el becerisi, ateşlere hüküm etti

Köle olmayanı oynamak en güzel rol olurdu

Bedavaya oynamayanın ..tünü kessinler

Şerefsizim buydu.

Biliyorum 7 kıtaya doğduk

6 milyarın içine savrulduk,

ama soruyorum işte,

Ya tekse?

Zaman tersine döndü be adam

Yok mu yanında güzelce s…bileceğim bir .m?

Sakın yalnız kalma

Söz benden sana, ben yalnız bırakmam.

İkiye bir elma yeter,

Kahkahaların sonu yok,

Bunların hepsi zamanla geçer.

m.e.m

CAPTAIN

Bütün gemileri bu iğrenç filonun

Saçma sapan bir rotayı takip ederken

En öndeki geminin acınası kaptanı ben,

Korkuyorum.

Ve bilmiyorum, bu yol nerde biter?

Bütün bu gemiler ve içinde ben,

Nereye gider?

m. e. m

Sükut halinde bulunma durumu: SESSİZLİK. Acaba ruh-i sükut (yani ruhani
sessizlik) huzur mudur? Çocuklar (en yaramazları bile) bazen camdan
dışarı bakakalırlar. Saatlerce huzuru mu görür acaba o çocuk?Yoksa
dünyayı mı tanımaktadır. Belki de ilk defa martıların beraber uçarken
oluşturdukları o eşsiz kombinasyonun farkına varır. O kombinasyonda
Tanrıyı mı ararlar kine? Ne bilsin ufacık çocuk Tanrı’yı? Soyut ve somut
kavram oturmamıştır kine. Çocukta peki, somut denen olgu mu vardır
doğuştan, yoksa soyut mu?

a) Somut var diyelim;

O zaman “Δ” şeklindeki kutucuğu neden “□” şeklindeki sokete sokmaya çalışır?

b) Soyut var diyelim;

Bunu çözmek nasıl? Ölümü anlar mı çocuk? Ben niye 5 yaşımdan tek tük
duygular ve güçlü sahneler dışında hissetmiyorum bir şeyler.

Soyut olduğunu kanıtlayamadım kendime. Ama olmadığını da kanıt buyurmak imkansız. Çocuk psikolojisi okumak lazım.

Bugün okuduğum bir haber var. 4 aylık bebe rüyasında ana rahminde
olduğunu görüyor ve ölüyor, bu ne demektir? Bilinçaltının gücü değil mi?
Soyuta bir adım daha yakın.

→ Çocuk olmak lazım, çocuk

O .iktiğimin dünyasından kopuş-u aleme

Bir değil daha fazla adım atmak için.

Çocukluk birkaç bozuk paradan ibaret olsa gerek

Parlayan çıtır çıtır banknot bebeliğin yerinde

Yoksa bebek olmak mı lazım yeniden?

Düşünceli, düşünceli,

Belki de, ibret olur büyüklere yada

Kendini büyük sanan hödüklere.

Büyümüş hödük olmuş, haysiyetsiz mahlukatlar

Küçülüp de cebe girmek yerine.

Nedense, babam, dedem, amcam, dayım

Yaşlandıkça küçüldü bütün sefil ruhlar

Doğa alınca hepsini,

Birer bebe olacaklar.

Eee, eee, eee, eee, pış, pış, pış, pış.

Okusun da büyüsün oğlum,

Tıpış tıpış yürüsün oğlum

Sonra da motoru yaksın

Doğanın mıdır nedir?

Belki de Tanrı, Allah, Kadir-i Mutlağın ta kendisidir

Müziğine bak be…

Harbiden de “O” nun çok güçlü bir müziği var. Notalar bile yetmiyor güftesine. Keşke besteci olsaydım mı acaba?

ACABA?

ABC

m.erden matay

Dondum senden ayrı

Buz kesildi parmaklarım

Bir anda, birer birer.

Sensizlik, çok soğuk bebeğim,

Ne olur hemen gel.

seni seviyorum

m.erden matay

APRİLES

Yarın kutular yapılıp,

Kablo döşenecek.

Enfeksiyonlar bırakır mı hiç?

Erken kalk, geç yat, az ye, hiç yeme,

İç.

Mektepten atılan İbrahim’ in sol pabucu,

Eskidendi falaka, değiştirdiler raconu,

Sen hiç takma,

İki nokta ve bir doğru.

Bekle de gör, kim kime, duma dum.

m.erden matay

Bu çoktan parçalı yapboz,

Yapılamayıp, bozulmaktan eskidi.

Her anı bozuldu, birileri geldi,

Beni de kandırdı, o saçma ERDEN,

Her şeyin içine etti.

1 değil, 1000 değil,

Çok acımasız ve aptal, hep sonu getirdi.

Ve şimdi sen,

Bana yapbozu gösterip,

Yapıp bozmadan tablo çizmeyi öğretip,

O hayallerdeki bahçede huzuru yaşayabileceğimi gösterip,

BANA,KENDİNİ,SEVGİYİ,BEDENİNİ

ASLINDA ERDENİ verdin.

Ben yine bozdum, her zamanki gibi,

Ama son bir ŞANS VARDIR DEĞİL Mİ?

Sana sarılmam, öpmem, koklamam, sokulmam,

Açılmam, ağlamam, Bağırmam, Küsmem, üzülmem

İçin.

Vardır değil mi Tanrım?

Oysaki sen değil miydin,

O’nu sev diyen?

m.erden matay

SKULL

Olmak istediğim;

Dipsiz kuyuya düşen kar tanesi,

Bak,

Nasıl da eridi gitti.

Bir bok olamadan bitti.

Ama bir derbi yönetipte,g… kalkan i… hakemlerin ligi

Full dolmuş, insanlar benim gibi

Sarıyla kızdırıp,

Kırmızıyı gö.e iliştiren i…ler gibi yada;

Sahayı terk edenler,

Üzülüp birer birer gitti.

Ve yüce bilgiç, Shakespere’in dediğinin son yarısı gibi,

NAT TU Bİ.

m.erden matay

GECE YAZDIM BUNU

Uzun,üzüyor.

Uyutmuyor,korkuyorum.

Yokluğun,açlık.

Uyutmuyor,ölüyorum.

Uzun ve yavaş,yoruyor.

Bir türlü bitmiyor,ben;

Bitiremiyorum.

Belki de son kanat çırpışıdır,

Bu susamış ve bir türlü sıçamamış ve

Ayakları birer ateşten zincirle beynine yamanmış

Küçük,hüzün,

Ve üzgün,

Korkudan kararmış,

Gözleri yuvalarından fışkırmış bu güvercinin.

Belki de son kanat çırpışları,belki de

İlk ama acılı tecavüzü hatırlatan.

Öncesini atlatan ve sonrasında hatırlamayan birer bakış belki de

Artık olmuyor çünkü;

Uzun ve yavaş,resmin gözlerimi okşuyor,ruhun;

Uzak ve uzak ama

En iyisinden sıcak evet;

Ruhun;çok ama çok

Özletiyor ve belki mışıl mışıl uyuyor

m.erden matay

21.

yirmi birinci sayfada

yetmiş küsürlük kitabın,

otuzuncuya giren bir pasajından

yok aslında pasaj değil

kapı galiba,kapı,kapı.

eğilip alnından öpüyorsa sarhoş mazbut deli,

yoldan geçen taksinin o bir saniyelik bekçisi

Öptü işte.

Sayfa 31,21’e yapışmış.

Su kullanarak okumak lazım hepsini.

m.erden matay

Bazen,

Hayat dediğin su ise,

berraktır.

Bir gün bulanınca ,sor o soruyu kendine…

Bazen

Nefes alırsan,akciğer dediğin iki al.

Ferahtır,

tıkanınca yeniden sor…

Bazen,

o gün geldiğinde

soracağın zaman içinde

süresi uzundur cevabın,yorar.

Sonra birisi geldi,

Güneş battı,gece oldu.

Gece güzel miydi?

Acaba soru bu mudur?

m.erden matay

Unutkanlık,sorumsuzluk,eski günler diz boyu

Ne yapmalı?Bulmak lazım bir çıkış yolu.

Beynimi saran bu sarıdan bulut,

İçime işledi sanki,ve

o kadar sinsi ki;

Bütün olup bitenler sanki birer hayaldi.

Soru cevap denklemi,en başından oluşturdu evreni.

Sen böyle ağır ağır girerken,

Benlik ve bensizlik,iki grup,iki çete.

Temizlediler bedenimi.

Denizden balık tutup,gönderirlerse aileme,

ne bok yer acaba ebeveynler?

Darmadağın bu vazo,

Bu çok renkli ve ateşli

İçi paradoks-mozaik,

Hegel’in,tez-antitez ve sentez üçgeninde

Bir tez,bir antitez ve bir sentez gibi.

m.erden matay

Her an, saniye,

Büyütüyor anne misali,

Elinde bebeği, memesi dudaklarında

Dönüp bakamazsın geçmişine.

Durmadan büyüyor,

Sevgin, aşkın, özlemin.

ve korkuların.

Anlayabilir misin?

Sesimden beni çözebilir misin?

Gözlerimden görüp, bu acılı ruha

Sıkıca sarılabilir misin?

(Yoksa pas vermeden geçip gidecek misin?)

m.erden matay

SAÇMA

ne kadar anlayabilir bu dünya?

ne kadar tanıyabilir,

ya insanları,bu sefil ruhlar,

kendilerinden hiçbir farkı olmayan bu sefili

ne kadar görebilir?

Hiç.

Kimse anlayamaz beni, ne o, ne bir başkası,

belki sen.

Şüphenin içinden ikincisi.

Anahtarı tutuşturdular elime, benim harbiden günahım yok,

Kelaynak gibi bıraktılar öylece,

Ben ne anlarım sevmekten, sevilmekten,

Ne sevildim, ne sevdim önceden.

Ağırlığı kollarıma ağır,

Omuzlarıma dar, gücü benden öte, gözleri karmaşa.

Çözümü arama diyen bir fısıltı,

Nehrin kıyısında bir alaca vakti vızır vızır

Topuğunu ısıran kanatlı böcek misali.

Çözümü arama.

Peki ya ne demeli, acıya?

Yok mu bu işin bir huzuru?

Sakın deme bana bir gün şaşırıp da,

Asıl saklı sılada,

O yüzden sen çözümü ara.

En büyük gafleti senin, benim, insan kızı ve evladının,

Aynayı suda, suyu aynada

Gerçek görmesi.

m.erden matay

Her
gece yanına gelip bir öpücük konduruyorum yanağına, gözlerini
kapattığında ne kadarda çıkıyor ortaya tatarlığın. Nefesini alıp
verirken titremesi dudağının. Uyurken yumuşar ten. Seninki öyle bir
yumuşak ki,uyuyan güzele has.

Her gece yanına gelip bir öpücük konduruveriyorum yanağına, sonra
süzülüveriyorum yanına.Vücudunun kıvrımları bu kadar mı hoş, nazik?
Vücudun hala kız, hala bakirelere has. Yuvarlağı kalçanın, elimi çekiyor
üstüne. Bu kadar mı sıcak tenin? olamaz.

Her gece süzülüveriyorum yanına bebeğim, ruhun bu kadar mı saf, bu kadar
mı güçlü, annelere has. Bedenin bu kadar mı sıcak, bu kadar mı sen, bu
kadar mı ben?

Benim, bu sevgim sadece sana özgü. Yok bir eşi, benzeri, yakını, uzağı.

Bu kadar mı özelsin ha?

Bu kadar mı?

m. erden matay

1492
de Hindistan’a giderken kaybolan,salak beceriksiz bir kaptan
ispanyolları ve ingilizleri gaza getirmeseydi; devasa kültürel bir
çağda, ruhsal dinginliğimizin tepesinde huzurlu, ütopik bir dünyada
yaşıyor olabilirdik.

Colomb’dan, ispanyollardan, anglosaksonlardan ve onların oluşturduğu yapay ırk amerikanları pek sevdiğimi söyleyemem.

m.e.m

?

Kapıyı açıp defettiğinde cinleri

Odan, hücren

Bu rengi değişmez dört duvar

Ellerini açıp seslendiğinde

Ve sen ki

Yüzyılların yükü omuzlarında

Ve sadece ufak bir uçuk hayal

Darmadağın, cam kırıkları suça birer ufak adım

Yürümek öğretildiği

Gibi mi sorarım?

Sıfırın altında, donma dünyası

Donuk hayaller, donmuş resimler

soğuk seferlerde ve birer gemide

uzaklaşmanın verdiği sefil rüyası

Ve uyan.

Geçsin,geçirmiş zaman

Saniyesi bile koyar

Dakika yerine, saat kocaman boktan bir masal.

Ve uyan.

Acılar içinde, soru işaretinde.

m. erden matay

Çocuğundan uzak kalan kahır dolu kadın,

Saçlarını dağıttı ve de sonra

Damarları çatlayana dek bağırdı,

Sokaktan geçen,babasını tanımamış

Anasını kilise duvarına bantlamış kel adam,

Kulağını kabarttı,

Bu pis duvar dipleri çöp dolu,

Ağacın dibi izmarit çimen,

Gökyüzü bulutsuz ve buna rağmen dünya

Asit yağmurlu.

Kabarttı,küpeli ve kepçe kulağını

Sadece kendi gayrı resmi dünyası,

Zaten alabildiğince karanlıktı,bu kel adam

ona rağmen kabarttı,

İçler acısı ölümsüz ruhlar bile artık

Yalvarırken o’na,ölümü ver diye

Bu kabartma bir boka yaramadı.

Kahır kraliçesi,ölümün prensine döndüğünde,

Bu bitmez aşk,uzaklığına hasret ve

kimsesizliğin piri,yavaş yavaş ağladı.

Zor ve uçuk değil

Sadece kimsesiz,sadece O’na zor,kepçe ve kahrılı

O yine de kulağını kabarttı.

m.erden matay

Teoriler
ne olursa olsun,bir bekleyiş var.Fikirlerin çoğu yenilmeye mahkum.Pek
az gerçek var,belki de hiç yok.Belki de gerçek diye bir şey
yok.Değişmeyen tek şey bekleyiş.

Artık bekliyorum.Kavuşmayı,aynı zamanda yüzleşmeyi.O’na kavuştuğum
zamanki hislerim şimdiden dürtüyor beynimi.Bakıyorum ama
göremiyorum.Belki de tam tersi.

Görmek ama bakamamak.

Hissetmek ama dokunamamak.

O’nun iznini bekliyorum.O’na kavuşabilmek için.Diğerleri deli diyebilir bana.Ama hissedebiliyorum.

Bu gözle görülür,kulakla duyulur bir şey değil.

Her cisim de onu hissetmek.Her dokunuşta.

Ama görememek.Görmek.Görememek.

Hayatın ritmi.

İlk kural temiz olmak.Temizlen,arın,evril ve bekle.Geliyor zaten.

m.erden matay

Eğer gerçekten seviyorsan,neler yapabilirsin?

Bunun cevabı ölüm değil.Ölüm son harekettir.Uğruna beyin çatlatmadıktan sonra ölmek neye yarar ki…..

Savaşmak lazım.Sonuna kadar.Savaşın son sahnesindeki ölüm gerçektir.Olması gerektiği gibi.

Savaşarak beklemek neden?

Sadece beklemek mi?Bu aptallık olurdu.Aptal olmamak lazım.’’1’’den ‘’10’’a kadar saymadan,’’11’’e gelinmez.

Adım atmak o yüzden,en büyük hareket!

Oturup kıç büyütmek ve pislenmek….

İşte bu en büyük hakaret.

Her adım sonrası alınan,bir nefes

Hissetmek bu.

Sana bağlanmak,seni daha çok istemek.

Bu zaten seni gerçekten sevmek.Artık anlıyorum ve öğreniyorum yavaş yavaş.Seni sevmek nedir,nasıldır.

Sevgi. Her şeyin anahtarı değil mi?

Her nefeste senin için arınıyorum.Seni gece gibi bekliyorum.Sabah olacak.

m.erden matay

Bu kadar istemek ilk defa

O canavarı bu kadar hissetmek;

İçinde

Nefesinde,damarlarında.

Yıkımı,cinayeti ne kadar da hak ediyor

İnsanlar ve dünya.

Bunu bu kadar anlamak.

Sonuna kadar çek hepsini

İlk defa bu kadar ağır

İnsanlara aşkım diye anlattığının;bir dönem.

Bu kadar hafif gelmesi.

Dumana bağlı bu ciğerler,eskidi.

Dumana böylesine;eskidendi.

4 kat dibe inip yerin;

Patlayarak,bütün katmanları;

Patlatarak,

Ve,

Paramparça olmak,bütün hislerinle

Hepsi durağan.

Zamanı terse alıp

Tekrar tekrar yaşamak;

İlk nefesi,ilk adımı,ilk lafını

Ve sevişleri.

Dokunmak ve koklamak

Görmek ve tatmak.

Duymak.

Bakırdan değil kalbim,veya çelikten

Öyle olsa belki duymuştum.

Geçmiştim telleri,direkler arası.

Ama duymak.

Kulağımı ıslatırken dudakların.

Saat 05.05’te

Uzaktaki 5 harfli ülkeye

5 saniyede uçtu.

Duymak.

Görmek.

Tatmak.

Dokunmak ve koklamak.

Duyularım seninle uçtu senin yanına.

Ben buradayım ama.

Kahredeyim,kahrolası ve

Kahrolmuş.

Ama uzak.

Sen burdasın.

Ve yatağın dış tarafındasın.

Öyle uyumazmıydın be sevgili.

Ve ben;

Seni koklamazmıydım.

Ay kıskanırdı beni,

O benim en büyük düşmanımdı.

Ve kıskanır daha O,

O yüzden bebeğim,sen;

Hiç merak etme.

O bile bilmez bu kokuyu,

Kuşağın altından geçseydi.

Biliyorum,yakın.

Biliyorum,ve bu gece iç tarafta uyuyorum.

Yanımda sen ve kokun.

Ve tenin.

Ve bedenin.

Ve ben.

Gride yoksun benim için,

Ben siyah,ben beyaz

Gride yokum ben zaten.

Ve sen siyah

Ve yine sen beyaz

Dışardayız bu gece.

Her gece dışarıdayım.

Senin yanında,ve

Kokunla.

Bakırdan değil kalbim,çelik hiç.

Dört odasında,dört sen.

Be sevgili,be kadın..

5 i de seninle ve,

Kokunla.

Ama ben burdayım,içeride.

Senin yanında.

Ve iç tarafta.

m.erden matay

Çıplak dolandım ortalıkta

Denizi seyrettim bugün

İnsanlar etrafta

Seni aradım, bulamadım.

Küfür ettiler bana

Gözlerimin içine baka baka

zerre umrumda değil ne düşündükleri

söyleyecek sözleri

zaten yalan

Doğduğum gün yalan

Bütün bunlar yaşadıklarım

Hepsi dolan

Zaten uzak.

Yaradanı gördüm bugün

Uzattım ellerimi

Eğildim, kaldırdım gözlerimi

Ne istediğimi sormadı bana

Sadece baktı,

Neden der gibi…

Cevap da beklemedi

Sadece bir şans dedim

Yeni bir şans

Herşey silbaştan

Bütün bu deniz

Bu akşam gel yeniden

Yıldızlar geceleri konuşur

Göz kırpar belki de

Çekerler bizi bu dünyadan

Sonra en baştan

Sen ve ben

Ne yalan söyliyeyim

Ne Tanrı umurumda

Ne cennet ne de cehennem

Önce yanlız kalır

sonra çoğalırdık

Ama hepsi yalan

Birden kapattı gözlerini

ve dedi ki :

GİYİN !

……… ibadetini

Hayallerini

Sözlerini

Sevgini

Bir paylaşamadın içini

Hepsi baharla birlikte iklim değiştirdi.

Yine yalnızım, yine soğuk

Kavrulurken bedenim

Donan kalbim

Yakındır kocaman bir kaya tam göğsümün ortasında

Ne kadar acı

Bu karanlık, bu gözyaşı

Çiğ çiğ elmacığımda

Oysaki ne güzel yemiştik elmayı

M. Erden MATAY

HAziran 2005

Bütün bu müzik, mumlar

Hepsi benim için

Son tören ağlamamalı

Gülerek gitmek varken

Mahkum oldum bu dört duvara

Tek bir gülücük bile istemeden

Yürüyorum sana darağacına giderken

Bir sigara belki de

Bir nefes yada

Senin dudaklarından çekilen

Markası hiç önemli değil

Sen kokan izmaritten

M. Erden MATAY

Haziran 2005

bu sabah bacaklarının arasında uyandım

neden bırakmadın beni?

oysa ki öyle bir garip, bir düşük, densizce bedenimde

sana bakmıştım uyumadan önce

neden bırakmadın beni burnum akarken

o uzanamadığım egon gülümsedi aniden

sana hiç göstermediğim-gene de senin cimciklediğin-bensellik
çevriminde,belki herhangi bir düşüşte ve kimselerinde göremediği bu
yalnızlığımın içine ettin gene

bu sabah içine uyandım

beni yine bırakmadın

M.ERDEN MATAY

KIRMIZI TIR

Güneş beynime işlemiş, hava kaç derece hiçbir fikrim yok. Çok sıcak, ta
kafamın tepesinde, saçlarımın dibi sırılsıklam olmuş, yavaş yavaş enseme
doğru ilerliyor terler. Kürek kemiklerimin arasından .ıçıma kadar
süzülüyor. Enseme bir sinek konuyor ama Afrikalı çocuklar gibi olmuşum,
elimi uzatmıyorum.

Bir an zencilerin teri nasıl kokar, ona kafa yoruyorum.

Yanımdan siyah bir araba son hızla geçip gidiyor, arkasından da bir
otobüs. Karşıdan gelen araba selektör yapıyor ama umrumda değil, kafamı
kaldırmıyorum.

Güneş beynime vuruyor.

İsa’yı düşünüyorum. Çarmıha gerildiğinde nasıl da pişmiştir, yazık…

Ardından gene zencilere dönüyorum, hiç güneşlenirler mi ?

Tabi ki İsa zenciydi.

Muhammed de öyle.

Musa ?

Sonunda yolun kenarına, bir yaşın üzerine oturuyorum. Kendimi seçiyorum
burada, kömür gibi yanan bir taşı içime almış, ..tümü dinlendiriyorum.

Kozlamak diye bir kelime geliyor aklıma.

Anlamı nedir ?

Bir araba daha geçiyor süratle, ben arabaya bakmam bile. Herhangi bir
arabayla işim yok, beklediğim aslında bir tır. Bu .iktiğimin şehrini, bu
sıcakta ancak bir tırın içinde terk edebilirim.

Bu şehir bunu hak ediyor, sıcak beynimi .ikerken… Aslında o tırın bir klimasının olup olmaması bile önemli değil.

Ama tır falan geçtiği yok, zaman kaybediyorum. Güneye doğru ilerlemeliyim ve zaman kaybediyorum.

Zaman kaybediyorum.

Ben kalkarım oturduğum yerden ve yürümeye başlarım.

Bazıları kendimden ne istediğimi sorar. Bunun benimle yada başka birileriyle alakası yok. Hiçbir bağlantısı yok.

Herşey zamanla ilintili derim.

Bazen zamanı yok saydığımızı sanır, yanılırız. Asıl olan zamandır, biz onu yok saydığımızı sanırız.

O gerçek olandır, yok sayan zaman, sanan biziz.

Derim ki “o yüzden, benim işim zamanla, onu yok sayamam” ve eklerim “hem yaptıklarımda hiçbir anlam mantık yoktur”.

Yürüdükçe .aşaklarım terliyor, .ötümde çıkan bir sivilce durmadan donuma sürtünüyor, kaşınıyorum.

.iktiğimin şehrinin çıkışı çöl gibi.

Böyle geçen bir buçuk saatin sonunda yorulur ve uyumak isterim. Keşke
şuralarda göldede zula bir yer bulsam, .tuzbir çeker uyurdum.

Ama çölde yürümekten başka yapabileceğim birşey yok.

Kendi kendime sorarım neden illa ki bir tır istiyorum. Başka herhangi bir araçta beni güneye hızlıca götürebilir.

Cevap veririm, eğer bir tırla inersem güneye, çok basit, bir tırla inmiş olacağım. İstediğim bir tırla güneye yol almak.

Ve yeni birşey daha eklerim isteğime, bu tır kırmızı olmalı.

Kesinlikle yeşil bir tıra binmeyeceğim. Mavi de olmayacak.

Kırmızı bir tır geçecek birazdan ve beni de alıp devam edecek yoluna.

Yürümeye devam ederim belki 2 belki 3 saat ve suyum biter.

Ve yere düşer, bayılırım. Güneş çoktan batmıştır.

M.ERDEN MATAY

Gökyüzüne
bakmayı hep sevdim, herkes sever. Küçükken büyükbabam saatlerce
seyrederdi gökyüzünü, belki de neler olup bittiğini merak eder dururdu.
Bir dilek tutardı içinden ve milyonlarca parlak ışıktan bir tanesinin
parlaması yeterdi O’na. Mutluluğun habercisiydi bir tane kayan yıldız.
Ben o’nun yanında oturur beklerdim. Dilek tutar kafamı arkama yaslar ve
öylece bakardım gökyüzüne. Hiç yakalayamazdım o kayan yıldızı. Bu benim
moralimi bozmaz ama canımı sıkardı. Onun yerine yıldızların denize
yansımasına dalar giderdim. Deniz ışıl ışıl olurdu, bazen gider
yüzerdik, ailecek ve arkadaşlarımla. Bazen de öylece oturur balkonda,
dedemin bana masal anlatmasına verirdim kendimi.

Şimdi bakıyorum gökyüzüne, bir aşağıya bakıyorum gökyüzünden, bir
yukarıya. Aşağısı ufacık kara parçaları, birer desen, insanları
seçemiyorum, imkanı da yok zaten. Yukarısı yıldız dolu, çok uzakta birer
ufak hayal adacıkları. Bir yanıp bir sönüyor. Bu beni zorluyor, çıkmak
istiyorum bu gezegenden, terk etmek istiyorum bu gezegeni. Uzayı
istiyorum ve zamanı düşünüyorum. Onca zaman kaybettiğime inanırdım daha
gençken. Şimdi farklı düşünüyorum, aldığım her nefes, 1 önceki nefesimin
varlığını, 1 sonrakinin şansını vurguluyor. Şanslı hissediyorum burada
otururken. Zaman bana çok şey verdi, ben ona kendimi veriyorum her
nefeste. Ne kadar hızlı aktığını düşünüyorum, uzay boşluğunda nasıl
akardı merak ediyorum. Daha da yavaş, hiçbir yere çekildiğim yok orada,
bağlayıcı etken dünya devre dışı kalıyor, dünyadaki kurallar birer birer
eriyor. Sanırım uzayda sonsuza kadar uyuyabilirim, yada uyanık
kalabilirim. Tek önemli olan ne yapmak istediğim. İstediğim her şeyi
yapabilirim uzayda, neresi olduğu hiç önemli değil, sonsuzlukta bir
merkez yoktur, varsa eğer merkez;düşüncedir.

Kendimle konuşuyorum, zamanı devre dışı bırakışım, unutmayı
kolaylaştırıyor. Hoşuma gidiyor çünkü unutuyorum. Unutmak zaman almıyor
uzayda. Burada tanımadığım insanların arasında, ufacık pencereden
aşağısını seyrediyorum. 10 km aşağıda milyonlarca insan var, hepsinin
yapacak işleri var, insanoğlu hep bulur bir şeyler. Onlar benim farkımda
bile değil, uçağın motor sesini bile duymuyorlar. Ben duymuyorken onlar
nasıl duyabilirler zaten, merak ediyorum. Ama her yer ve bütün insanlar
aynı tepeden bakınca. Kocaman bir karmaşa, aslında çok ilginç. Oturup
dinle insanları teker teker, hepsine hak verirsin, ne olursa olsun
ufacık dünyalarında insana mantıklı gelebilir, herkesin her şey için bir
sebebi vardır ne de olsa. Ama 20 ufacık dünyayı yan yana koyup anlamaya
çalışırsan tökezlersin, bildiğin her şey yıkılır, teoremlerin
paramparça olur. Kum gibi kayıp gider mantık parmaklarının arasından.
Galiba benim sorunum da bu insanlarla ilgili, hep yukarıdan bakıyorum
yaptıklarına, birer birey olarak ele almaktansa, insan olduğunu
düşünüyorum, hep bir şeylerin peşinde, kendi dünyasında insanoğlu. O
yüzden anlamlandıramıyorum bu kargaşayı. Bu beni benden soğutuyor bazen.
Boşluğun içine nedensiz yere atılmış yaratıklarız ve kurgu yeteneğimizi
bir neden bulmak için harcıyoruz. Her geçen saniye, her nefeste.
Sonsuza kadar, zaman insanoğlunun günlüğü, bu günlük hiç bitmeyecek.
Yeni başlayan bir yolculuk bir süre sonra sona erecek, bu uçaktan
ineceğim, dalacağım kargaşanın içine ama bu benim onlardan farklı
olduğum gerçeğini değiştirmeyecek. Herkes her şeye yukarıdan bakıyor,
ama aslında gerçek olan her şeyin herkese aşağıdan bakması.

Dünya normlarına göre, tam üç saat sonra karaya ayak basacağım. 15
milyon insan, içinde tanıdıklarım, benden habersiz hayatlarına devam
edecekler ve ben onlara geldiğimi haber vermeyeceğim.

Belki de işin tek güzel yanı bu. İşin zor tarafı hiç uyuyamayacak olmam.
Yüz kadar insanla iç içe iken bunun imkanı yok sanırım. Bu uçağın
içinde yanımda yaşlı kadın ve önümde bir türlü susmak bilmeyen 2 çocuk
varken uykum gelmeyecek düşüncesi eskiden olsa belki yorardı ama
zorluktan başka bir katkısı yok bana.

m. erden matay

Erden sana nazar ola

İçin dışın pür nur ola

Beli kurtulmuştan ola

Şol kişi kim gammaz değil

Yunus Emre

(Sabahattin Eyuboğlu-1971,Cem Yayınevi,sayfa 185)

ERDENİN NOTLARINDAN……..

” ” Kal ” diyorum; yamacında;

Bir yüzü bana kararırken dünyanın

şafak söküyor senin yanında…

Yenilme ve düşürme sen yüzünü kahrın inzivasına…”

* Sermayen aşık değil aşk olsun…

” Varsılllıklardaki yoksullukların,ağrılı yalnızlıkların, tutmamak için

verilen sözlerin, terk edilmek üzere sevilen kızların kenti… 24 saatlik dostluklar,

ego masturbasyonları ve hep hüzün taşıyan vapurlar…

O vapurlara ben binmedim, binmedim, Binseydim

Batardılar…”

– Herkesin bir kenti vardır…Bir insanı sevmek gibidir bir kenti sevmek;

tanınmayan insan, gidilmeyen kent sevilebilirmi?-

” O kent kadar üşüyordu ellerin; ellerimi sana verdim; al dedim;

eti benim, ılıklığı senin sevgilim…”

” Yüzüme bir yer açtın sende; önce kokunu ezberledim, sonra susuşlarını, duruşlarını bir bir …

Yürüdük o kentin bütün rüzgarlarına, bütün mezarlarına, ağrılarına, puştluklarına karşı…Ne

iri bir aşktım ;gözlerin nereye ben oraya kadar aşk! gözlerin nereye ben oraya kadar aşk!

gözlerin o kentte senin ; Büyük o kent ve BÜYÜK AŞK “

-İNSANLAR KÜÇÜLDÜKÇE ÖLÜM BÜYÜYOR

*” Ormanların tarihini aslanlar deil, avcılar;

tarihi haklılar deil, galipler yazar…”

“Ve hayat, karşılaştığımız fırtınalarla değil,

Gemiyi limana getirip getirmediğimizle ilgilenir!”

(XENTİUS M. Ö. IX y.y )

*”Uygarlık ve barbarlık kardeştir”

-HAVEL-

– Oysa, insanı büyüten yalnızlıkmıdır?-

” Dışarıda dostluğun puştluğun kolunda gülümsemesi…”

-Öldü insan hiçbir kitaba yakışmadan –

* ” Burada yıllar küfürle uğurlanır

ben büyürüm içimdeki haylaz çocuk uslanır…

sahnede bir ben, bir kurtlar, bir klasik dans

kalır…”

– Yazılırken

ayrılık

kentin küskün ağaçlarına

Burada yatıyorum; Bir aşkla öldüm

bir AŞKA öldüm

Aşktım ben, ÖLDÜM!

Dağa ve aşka gömüldüm…-

” Gerilen hayat, turuncu laleler ve ıssız insanlık, artık

sıcak sözcüklerden utanacak kadar üşüyor! Günler yeni günlere

yenilgiler saçıyor…Bu yüzden ellerim durmadan uzaklara kaçıyor,

gözlerim hep dağlara bakıyor! Ben kentlerde rehin iken firar ellerim!

Ellerim 3-5 nöbetinde bir askerle kanyak çekiyor, gözlerim yorgun bir

gerillayla ufka bakıyor…Aklımda gelinimin uzak ve sıcak gözleri, havada kar,

gökyüzü aydınlığında bir çingene cüreti; yollarda aç köpekler, çatılarda ürkek

kuşlar üşüyor…

BÜTÜN YASLI HAYATLAR İÇİN İÇİMDEN ANSIZIN

BİR SONBAHAR GEÇİYOR….”

*”Sende bir zaman duyarsın

Bir gün taze mezar kazılır

Ardında bir dağınık gazel ile, kül ile,

Bir yerlerde bir ölü ERDEN KALIR…”

*******

*”SEVGİLİM İYİ İNSAN, TUTUNCA ELLERİNDEN,

ÖMRÜMÜN İÇİNDEN AKMAK GELİYOR….”

*Sessizlik sensizliği ezbere bilir,

Sensizlik herşeyi bilir.”

_BEN AFRİKADA KANAT ÇIRPAN BİR KELEBEĞİN

KUZEY AMERİKADA YARATTIĞI KASIRGAYI İSTİYORUM!

BEN KAOS İSTİYORUM!-

Yine kendimi kilitledim.

Yine..

Açılmıyor.

Geçmiyor, geçmeyecek.

Herkes bana veriyor kilidi.

Ben kilitçi miyim?

Ben neyim?

Beni dinliyor musun,

Evet, ezberledim, biliyorum

Duyuyorsun !

Beni dinle.

Dinlemezsen her yol bir y.rak versin eline.

Çatırdar yapraklar

İğne batar tenine

Dudakların bir şiirde

Kilit olur tamamlı

Kitliyeveririm Erden’ e en d.şş.klısına.

m. e. m.